Silahlı mücadelenin getirisine umut bağlayan bir kısım Kürtlerin karmaşık kafa yapısı, yarın itibarıyla doğması muhtemel bir barışın sakat doğmasına kapıyı açık bırakıyor. Kaldı ki Kürtlerin sorunu sadece barışın gelir götürüsü ile bitmiyor? Kürt halkının önüne çıkan konjokturel realite bağlamıyla, Kürt toplumuyla bahsi geçen silahlı kesim arasındaki makasta açılıyor. Açılıyor çünkü yarım yüzyıla yakın böylesi bir süreçle, Kürt halkının eline geçen getiri sıfır ötesine yol alamadı. Önü arkası açık yanlışla geçen her bir sürecin getirisi, Kürt halkını yatalak yatağına mahkum edilişiyle kaldı! Dolayısıyla Kürtlerin geleceği bu karmaşık olan bitenlerle orta yerde dururken, barışla buluşmanın riskli fay hatları da o ölçüde karmaş’ laşiyor.
Barışa özgü fay hattında en ufak kırılma dahi, Kürt halkının geleceği bir başka bahara savurulacağı kaçınılmazdır . Ortadoğu'nun olağan üstü gelişmeler ve alt üst oluşlara gebe olduğunu söylemenin pek bir anlamı kalmadı. Çünkü, Ortadoğu'da baş gösteren gelişmeler doğum sancıların yerine doğuş evresine geçildiği gözle görülür oldu. Dolayısıyla aktörler ve ülkeler arası çıkara dayalı kapışmalar da doğal olarak kaçınılmaz olur. Yani istesek de istemesek de, çatışmalara malzeme olmasını sağlayacak yerel senaryolar harekete geçecek.
Bundandır ki Kürt halkının getirisi, ya da götürüsü, gelişen bu yeni doğuştan bağımsız ele almak gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Onun için olabilir bu yeni konjoktürel gelişmeleri iyi okuyacak kadroların ortaya çıkması gerekir. Örneğin Leyla Zana ile Osman Baydemir gibi siyasal öncülerin özellikle böylesi bir süreçte öne çıkması gerekir. Zira kalıplaşmış ve kısırlaşmış ideolojik argümanlardan daha çok. Kürt halkına özgü özgürlük duyusunun merkezine hitap edebilen kadrolara ihtiyaç vardır. İhtiyaç vardır zira kendisi olabilme bağlamında gün yüzü görmemiş Kürt halkının geleceği, bu yeni yüzyılda da hero ya da meronun kapısında dolaşıp duracak. Oysaki Kürt halkı hiçbir şey hak etmemiş olsa bile, gecen yarım yüzyılın kanlı bedelin karşılığı olabilir bir barışı hak etmiştir.
Gerçi Leyla Zana gibilerin dünle ortaya koyduğu politik duruşları, her zaman için birilerin korkulu rüyası olmuştur. Bundan olsa gerek, Leyla Zana ve benzer kadroların önü hep kapatılmaya çalışıldı. Dolayısıyla hero meroya dönüşen böylesi bir süreç de, her ne olursa olsun Leyle Zana gibiler Kürt halkını başı önü belirsiz lojiçilere emanet edilmenin önüne geçilmelidir. Sözün kısası sayın Leyla Zana'nın duruşu kimsenin Kafasına saksı maksi düşüreceği filan yoktur! Leyla Zana gibilerin politik duruşuna duyulan ihtiyacın sebebi. Ortadoğu'da yaşanan alt üstlerin iyi okumasındandır.
Çünkü Kürt sorunu ile ilgili yol ve yön eğrileri, yol eğrileriyle ortaya çıkan bilinmezlikler devam ediyor. Onun için özellikle bu süreçte, uluslararası arenada diplomatik manevra yeteneğine sahip Leyla Zana gibiler daha çok öne çıkmaları gerekir. Gerekir çünkü yanlışla yanlışı doğuran olmuş olan tüm failler Kürt halkının ayağına dolanmışken, Leyla Zana gibi öncü kadroları bilerek bekletme salonunda bekletmenin haklı gerekçesi olmaz. Böylesi kadroların bekletme salonunda bekletmenin bir tek gerekçesi vardır, oda ideolojik saplantılı siyasi bir tiyatro oyunun tamda oyunudur.
Dolayısıyla orta yerde bulunan böylesi kadrolara gölge edilmenin anlamı yok. Aksi takdirde ötesine işaret eden yeni süreçlerde Kürtlerin geleceğine önayak olabilir ahenk taşları yerli yerine oturtulamaz. Çünkü Kürt halkının özgürlük mücadelesinin özüne gölge edilenler var oldukça, Muhtemel doğruların üzerinde kendi yanlışlarıyla balans kontrol mekanizması olmaya devam edecekler. Yani sözün kısası Kürt halkı hak ettiği doğrularıyla buluşması isteniyorsa, doğruların üzerine çöken yanlışların kaldırılması gerekir.
On yılarca şu ya da bu akıl dışı gerekçelerle, şunlar ilkel milliyetçidir, bunlar tırşıkcıdır, onlar şu lakaplıdır diye diye, Kürt halkını bel fıtığına hasta ettiler. Onun için böylesi herro merro bir sürecte, hiç olmasa bu camiaya emek vermiş Leyla Zana ve Osman Baydemir gibi öncü kadrolara öncelik hakkına hak verilsin, verilirse her hâlükârda doğrunun yanlışla yer değiştirmesine bir nebze vesile olur.
Hüseyin Akıncı
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.