Eski Osmanlı katı bir tekçiliğe sahip değildi. Sonra Tekçi Cumhuriyet kuruldu. Günümüzde var olan yani yaklaşık 20 yaşındaki ‘Tekçi Osmanlı’ ise Kemalistlerin uygulamalarını benimsemiyor ancak sonuçlarını (Türkleştirme, İslamlaştırma) benimsiyor. Sözcüleri tarafından alenen ve defalarca ilan da edilen yeni bir paradigma yürürlükte.
Halen devam eden ‘Terörsüz Türkiye’ girişimi ise çağın yaklaşım ve yöntemini içselleştirmiş günümüz Tekçi Osmanlı aklıdır. Tekçi Cumhuriyet aklına benzemediği için şaşkınlıkla karşılandı. Tekçi Osmanlı aklı, paradigması elbette Tekçi Cumhuriyet birikimini de kendisine dahil etti.
Eski Osmanlı, Tekçi Cumhuriyet ya da Tekçi Osmanlı’nın üç ortak fobisi ‘devletin bekası, toprak kaybı ve devlet içinde devlet’ riskidir. Tekçi Türkiye’nin özellikle MDD kesimi, PKK aracını oluşturup kullanarak ayrılıkçı Kürdleri Öcalan’ı yani kendilerini dinler ve kendilerine uyar hale getirdi ve bu kesim, bırakın toprak talebini ve statüyü anımsamayı, Türkiye’nin bekasını ve çıkarlarını dert edinmiş görünüyor.
Osmanlı devleti bir isyanda bu üçünün ihlal edilmediğinden eminse, üstelik isyancıların kanıtlanabilir haklı sebepleri varsa, bu durumda isyancıları bağışlayıcı ve hatta ödüllendirici bile olabiliyor; isyancılar devletin başını öldürse bile! İsyanlar Osmanlı’nın idari, siyasi ve hukuki reorganizasyona gitmesine yani kendini onarmasına neden oluyor. Yani Osmanlı isyanlarla, itaatsizliklerle yani kaosla da gelişiyor, güçleniyor.
Tıpkı eski Tekçi Kemalist yapı gibi şimdiki Tekçi Osmanlı da PKK’nin yukarıdaki üç maddeyi ihlal etmediğinden yani devletin varlığına yönelmediğinden, toprak koparmak istemediğinden, devlet içinde devlet (devlet altı devlet hariç) istemediğinden emin. Ancak, benim ‘mekap devleti’ diye nitelediğim PKK’den talep edilen, eski hallerini terk ederek tüm alanlarıyla Tekçi Osmanlı sürecine adapte olması olabilir.
Tekçi Osmanlı’nın halen etkisini sürdüren sorun ve hesap alanı olarak gördüğü Kemalizmle hesaplaşmayı da HÜDA PAR üstlenmiş görünüyor.
Tıpkı Tekçi Cumhuriyet gibi Tekçi Osmanlı da PKK’yi haylaz evladı olarak görüyor yani itirazlarında ve isyanda haklı olduğunu teslim ediyor ve artık yuvasının selameti için elindeki silahı bırakmasını ve vatanı için çaba göstermesini istiyor, PKK’ye ve tüm alanına bir şans daha veriyor.
Tekçi Türkiye ise HÜDA PAR’ı haylaz evladı ya da bir evladı olarak bile görmüyor.
Kısacası, PKK aklı, oluşumu, ve pratiği de, HÜDA PAR aklı, oluşumu ve pratiği de Kürd aklı ve pratiği değildir.
Örneğin HÜDA PAR da Kemalizmi bölge açısından kronolojik olarak açıklıkla ortaya koymayı halen denemiyor, meseleye inançlılara verilen hasar boyutundan yaklaşıyor. Bölgeyi esas alan, bölge içini de dert edinmiş değildir.
PKK Türkiye, İran, Irak ve Suriye’de garantördür, asla ihanet etmez. Dönem gereği içlerinden birine daha çok yakınlaşabilir ama günün sonunda Türkiye’nin haylaz evladıdır fakat gerek Osmanlı, Tekçi Türkiye ve gerek Tekçi Osmanlı kendine biat etmeyene, evladı bile olsa, acımaz..
Bölgedeki toplum binlerce yıldır yaşadığı coğrafyanın Osmanlı ve ardından Türkiye mülkü olduğunu kabullenmiş; bu mülkü Osmanlı adına bekleyen, koruyan egemenler ve tebasından ibaret görünüyor.