KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Suriyeli mültecilerin Kürdistan’a yerleştirilmesi girişimini, ‘Kürdistan’ı Kürtsüzleştirme\' projesi olarak tanımladı ve bu projenin engellenmesi gerektiğini belirtti.
Azadiya Welat ve Yeni Özgür Politika gazetelerinde yayınlanan makalesinde Kürtlerin, Suriyeli mültecilerin Kürdistan’a yerleştirilmesini kabul etmeyeceğini belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, böylesi bir kabullenmenin intihar anlamına geleceğini kaydetti ve tüm Kürtleri bu girişime karşı ortak mücadeleye davet etti.
Türkiye cumhuriyeti tarihinde hiçbir devlet yetkilisinin Recep Tayyip Erdoğan kadar Kürt düşmanlığını bu kadar açıkça ortaya koymadığını ileri süren Bayık, Tayyip Erdoğan’ın şimdi de yakıp yıktığı Kürt şehirlerine Suriyeli mültecileri yerleştirerek Kürdistan’daki nüfus oranını değiştirmek istediğini vurguladı.
Bir taraftan saldırılarla Kürdistan’ın Kürtsüzleştiririldiğini; diğer taraftan Suriyeli mültecilerin Kürdistan’a yerleştirmesinin tam bir soykırım anlamına geldiğini dile getiren Bayık zaten yüz yıla yakındır Kürtleri yerlerinden etme ve dışarıdan kimi göçmenleri getirip yerleştirme politikalarıyla Kürdistan’da nüfus oranının bozulduğuna dikkat çekti.
Kürdistan’ın kürtsüzleştirilmesi girişimlerini hiçbir Kürdün kabul etmemesi gerektiğini dile getiren Cemil Bayık, bunu kabul eden, ötesinde buna ses çıkarmayan, isyan etmeyen Kürtlerin soykırıma ortak olacağını vurguladı.
Suriyeli mültecileri yerleştirerek Kürdistan coğrafyasını Kürtsüzleştirme politikasına, Kürtlüğü yok etmeği hedeflediği için siyasi görüşü ne olursa olsun, 4 parçadaki ve dünyadaki tüm Kürtlerin, KDP, YNK, Goran, Yekgurti İslami, Komelê İslam ve tüm diğer partilerin karşı çıkması gerektiğini vurgulayan Bayık, bu girişimin sadece Kuzey Kürdistan Kürtlerine değil, tüm Kürtlere yönelik bir saldırı olduğuna dikkat çekti.
Kürtlerin Arap mültecilerinin yerleştirilmesini kabul etmeleri halinde bunun kendileri için intihar olacağı uyarısında bulunan Bayık, Kürt halkının AKP iktidarına “eğer istiyorsan mültecileri götür Karadeniz’e, Trakya’ya, Ege’ye, Akdeniz’e ve İç Anadolu’ya yerleştir” demesi gerektiğini vurguladı.
Kürtlerin Rojava’da bir milyon kadar Arap’ı savaş nedeniyle şehirlerinde, kasabalarında ve köylerinde misafir ettiğini hatırlatan Bayık Suriyeli mültecilerin de kendilerini Kürt halkıyla karşı karşıya getirecek böyle bir politikayı kabul etmeyeceğine inandığını belirtti.
Türkiye’nin mültecilik statüsünü kaldırmak istemesi halinde coğrafya sınırı koymadan, şuraya buraya yerleştiririm demeden herkesin istediği yere yerleşmesine izin vermesi gerektiğini belirten Bayık, bunun yerine mültecileri Kürtlerin ve Alevilerin içine bir soykırım hançeri gibi sokmanın kabul edilemeyeceğini vurguladı.
Cemil Bayık’ın bu açıklamaları özünde dikkate alınması gereken, son derece hayati öneme sahip açıklamalardır ve bir realiteye işaret etmektedir.
Kürdistan’ın her dört parçasındaki egemen rejimler son yüzyılda yoğun bir şekilde Kürdistan coğrafyasındaki Kürt demografik yapısını değiştirmeye yönelik girişimlerde bulundular ve maalesef bu konuda son derece başarılı oldular.
Suriyeli Arapların salt Kuzey Kürdistan’ın belirli şehirlerine yerleştirilmesi Kürtlerin kabul etmemesi gereken bir uygulamadır. KCK’nin bu konuda hassasiyet göstermesi ve bu tehlikeye karşı tüm Kürtleri ortak bir mücadeleye davet etmesi anlamlı ve kabul edilebilir bir çağrıdır.
Suriyeli mültecilerin Kuzey Kürdistan’a yerleştirilmesinin kısa ve uzun vadede Kürtler için son derece vahim olumsuz etkilerinin gelişeceği konusunda hiçbir Kürd ve Kürdistani kuruluş farklı düşünmemeli ve bu durumun engellenmesi için üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmelidir.
Bununla birlikte, KCK’nin içinde bulunduğumuz süreçte hala devam eden pragmatist ve Kürt birliğine zarar verici politika ve girişimlerinin de, bu çağrı vasıtasıyla eleştirilmesini de önemsiyoruz.
Rojava’da Kürt kardeşlerine tahammül göstermeyen, Arap kardeşlerine kucak açan ve onlarla birlikte demokratik bir sistem kurmayı amaçlayan KCK’nin, aynı Arap kardeşlerinin AKP tarafından Kürdistan’a yerleştirilmesini Kürdistan’ın Kürtsüzleştirilmesi olarak kabullenmesi tartışmasız bir şekilde doğru olmakla birlikte içinde çok ciddi bir çelişkiyi barındırmaktadır.
Kuzey Kürdistan için dile getirilen bu doğru tespitlere neredeyse tümden benzer uygulamayı Batı Kürdistan’da bizzat kendisi uygulayan KCK’nin bu çelişkiden sıyrılabilmesi ve inandırıcı olabilmesi için evvela bu yaklaşımını terk etmesi gerekmektedir.
Birbirine benzer iki durumdan birinin uygulayıcısı olan bir kurumun tepesinde bulunan kişinin de, bir konuda ortak mücadele çağrısında bulunabilmesi için öncelikle bir özeleştiri vermesi gerektiği eşyanın tabiatına uygundur.
Kuzey Kürdistan’a yönelik birlik çağrısının samimiyet testi, Güney Kürdistan’da bağımsızlık girişimlerine muhalefet etmekten, Rojava’da Kürt orjinli federal sistemi nasyonalizm olarak tanımlamaktan, Türkiye’de halklarla demokratik bir yönetim hedeflemekten vazgeçmekle ve önemli bir Kürt hareketi olarak Kürt birliğini zedeleyecek politikaları terketmekle başlar.