PKK’nin şehirlerde hendek-barikatlarla, silahlı çatışmalarla ‘’öz yönetim’’ oluşturma karar ve uygulaması; aslında büyük bir yıkım ve yenilginin yaşanacağının hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde daha baştan görülebildiği, Kürtler açısından ‘’bile bile bir lades’ ’ti.
Hendek-barikat çatışmaları sürecinde Diyarbakır Sur’da Türk Devleti’nin güvenlik güçlerince öldürülen Hakan Aslan’ın kemikleri bir kutu içinde Diyarbakır Adliyesi’nde babası Ali Rıza Aslan’a teslim edildi.
Bu trajedinin fotoğrafı, sözün bittiği yer olarak gündemin merkezine oturdu.
Daha önceleri de Cizre’de hendek-barikat çatışmaları sürecinde, 7 Eylül 2015 günü Türk güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucu yaşamını yitiren 11 yaşındaki Cemile Çağan’ın cenazesinin gömülmesine Türk Devleti yetkililerince izin verilmediği için, Cemile’nin cansız bedeni ailesi tarafından bir hafta buzdolabında tutulmak zorunda kalınmıştı. Yine hendek-barikat çatışmaları sürecinde 57 yaşındaki Taybet İnan, 19 Aralık 2015 günü sokağa çıkma yasağının olduğu Silopi’de Türk güvenlik güçlerinin keskin nişancılarının açtığı ateş sonucu yaşamını yitirdi. Taybet ananın cenazesi tam 7 gün, 7 gece boyunca sokakta, yerde kaldı, kimsenin cenazeye yaklaşmasına izin verilmedi. Aynı dönemde, PKK adına hendek-barikat çatışmalarına katılmak için Cizre’de bir çok binanın bodrum katında bulunan, çoğu üniversite öğrencisi 60’a yakın genç insan, hiçbir çatışma yaşanmadan, Türk güvenlik güçlerinin attığı bombalarla yakıldı, öldürüldü.
Oğlu Hakan Aslan’ın kemiklerinin içinde bulunduğu kutuyu taşıyan babanın fotoğrafı, Cemile’nin buzdolabındaki ve Taybet ananın yol kenarındaki cansız bedenleri, bodrumlarda yakılan gençler, Türk Devleti tarafından 99 yıldır yürütülen ‘’askeri operasyon’’larda yaşamını yitiren onbinlerce Kürdü bize bir kez daha hatırlattı.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan bu yana Türk Devleti tarafından onbinlerce Kürt katledildi, insanlar mağaralarda canlı canlı yakıldı, derelerde oluk oluk kan aktı, hangi toprağı deşseniz katledilen bir Kürt’ün kemiklerine rastlarsınız. Onlarca Kürt liderinin, binlerce Kürdün mezar yerlerini bile bilmiyoruz.
Hakan Aslan’ın kemiklerinin içinde bulunduğu kutuyu taşıyan babanın fotoğrafının anlam, önem, sebep ve sonuçlarını daha iyi görebilmek için, 2015 temmuzuna, öncesine ve sonrasına, 2015 temmuz ayında başlayan hendek-barikat çatışmalarına kısaca bir göz atmak gerekir.
PKK’nin hendek-barikat siyaseti Türk Devleti’nin yıkım siyasetine elverişli bir zemin yarattı
PKK’nin 2013’te ilan ettiği ateşkesten sonra, Türk Devleti ve PKK arasında, HDP’nin de arabuluculuk yaptığı bir dizi görüşme başlatıldı.
Kürt, Kürdistan sorununun çözümü için somut bir belgenin, dokümanın kamuoyuna yansımadığı bu görüşmelerin içeriği ve kapalı kapılar ardında konuşulanlar, kapalı kutunun bilinmeyenleri olarak kalsa bile; silahların susması, akan kanın durması, siyasi, demokratik, sivil, diplomatik, kültürel yol, yöntem, araçlar için elverişli bir ortamın oluşması, milyonlarca Kürt tarafından desteklendi, biz de destekledik.
Çatışmasız ortamda Kürtlerin sivil, milli bir uyanış, diriliş ve şahlanışına tanık olduk.
Aynı dönemde, Güney Kürdistan’da federal sisteminin gereklerini yerine getirmeyen Bağdat’a karşı, Güney Kürdistan halkında büyük bir bağımsızlık fikri ve eğilimi güçlendi.
Suriye’de Esad Rejimi’ne karşı başlayan kitlesel hareketlerin Rojava Kürdistanı’nda yarattığı boşluk ve imkanlar ile ENKS ve TEVDEM arasında 2014’te imzalanan Dıhok Mutabakatı, Rojava Kürdistanı’nda Kürtlerin askeri, siyasi, ekonomik, diplomatik ortak bir yönetim oluşturmalarına elverişli bir zemin yaratmıştı.
Kuzey Kürdistan’da milyonlarca Kürdün sivil, milli uyanış ve dirilişinin, Güney ve Rojava Kürdistanı’ndaki gelişmelerle bütünleşmesinin Türk Devleti’nde yarattığı korku, 2015 temmuzuna gelindiğinde, Türk Devleti’nin yeni ve köklü bir strateji geliştirmesine yol açtı.
Türk Devleti’nin bu yeni stratejisine göre, öncelikle Kuzey Kürdistan’da Kürtlerin sivil diriliş ve örgütlenmelerine bir darbe vurulacak, paralelinde de Güney ve Rojava Kürdistanı’nda Kürtlerin mevcut kazanımlarının daha üst boyutlara varmasının ve yeni kazanımların elde edilmesinin engellenmesi için yeni bir Kürt karşıtı saldırı planı uygulamaya konulacaktı.
Kürt karşıtı bu yeni stratejinin başarıya ulaşmasının, öncelikle Kuzey Kürdistan’da yeniden savaş ve çatışmaların başlatılmasından geçtiğinin bilinciyle, Türk Devleti, Temmuz 2015’te PKK, HDP ile olan görüşmelere son vererek tekrar askeri operasyonları başlattı.
Hemen akabinde PKK de hendek-barikat savaşları olarak adlandırılan, şehir merkezlerinde yeni bir silahlı çatışma kararını ilan etti. PKK, ‘’Silahlı direniş güçleriyle, Kuzey Kürdistan şehirlerinin adım adım kurtarılması ve kurtarılan bu alanlarda Öz Yönetim’lerin oluşturulması’’ kararını uygulamaya koydu.
Herhangi bir yerde uçan kuştan bile haberi olan Türk Devleti'nin istihbarat ve güvenlik güçleri, her ne hikmetse, 12 ilçe ve şehir merkezinde göz göre göre kazılan hendeklerden, kurulan barikatlardan, sokaklara döşenen bomba düzeneklerinden, binlerce insanın çatışma bölgelerine gönderilmesinden, örgütlendirilmesinden, çatışma bölgelerine taşınan silahlardan, mühimmattan, lojistik destekten hiç haberdar olmadı. Sonra bir gece ansızın farkına vararak saldırı düzenledi(!)
Türk Devleti’nin istihbarat ve güvenlik güçlerinin gözleri önünde bütün bu hazırlıkları yapan PKK de, Türk Devleti'nin büyük bir katliam ve yıkım yaratacağını bile bile, "Şehirlerde silahlı direnişle öz yönetim kurma" kararını aldı ve hendek-barikat siyasetini uygulamaya koydu.
Sonuç, büyük bir hüsran, ölüm, halkın ekonomik çöküşü, Kürt halkının mücadele ve kazanımlarının onlarca yıl geriletilmesi ve umutların yıkılması oldu.
PKK’nin şehirlerde hendek-barikatlarla, silahlı çatışmalarla ‘’öz yönetim’’ oluşturma karar ve uygulaması; aslında büyük bir yıkım ve yenilginin yaşanacağının hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde daha baştan görülebildiği, Kürtler açısından ‘’bile bile bir lades’ ’ti.
PKK’nin hendek-barikat siyaseti, Türk Devleti’nin Kürtlerin sivil dirilişinin önünü kesme, dumura uğratma, tüm kazanımlarını ortadan kaldırma ve halkın umutlarını kırma amaçlı yeni imha stratejisine çok daha elverişli bir zemin yarattı. Bugün yaşadıklarımız, aslında PKK’nin hendek-barikat siyasetinin ne denli derin bir tahribata yol açtığının en somut ve tartışmasız fotoğrafını ifade ediyor.
PKK, bu hendek-barikat siyasetinden dolayı halkımızdan herhangi bir özür dilemedi. HDP, DBP, DTK, TJA vb. bir çok oluşum ile o dönemdeki HDP milletvekilleri, belediye eş başkanları da bu yıkım siyasetine açık destek vermekle yetinmediler; 2016 yılı ekim ayında Diyarbakır’da yaptıkları ortak konferansın sonuç bildirisinde, ‘’Öz yönetim direnişini gerçekleştiren gençlerimize yeterli desteği veremediğimiz için halkımızdan özür diliyoruz’’ dediler. Yani HDP, DBP, DTK , TJA vb. oluşumlar, HDP milletvekilleri, belediye eşbaşkanları hendek-barikat siyasetine verdikleri destekten dolayı halkımızdan özür dileyeceklerine, hendek-barikat siyasetine daha fazla destek veremedikleri için üzüntülerini dile getirdiler.
Kutuda kemiklere sebep olanlar ve buna zemin hazırlayanlar Kürt halkından özür dilemelidirler
İktidarda kim olursa olsun, Türk Devleti, askeri operasyon ve işgallere, tüm özgürlükleri de yok sayan Kürt karşıtı siyasetine bir an evvel son vererek, 99 yıldır mağaralarda canlı canlı yaktığı, derelerde oluk oluk kanlarını akıttığı, süngülerle, kurşunlarla, top, tüfek ve bombardımanlarla, taş ve sopalarla katlettiği, kemikleri kutularda ailelerine teslim edilen, cenazesi buzdolabında saklanan, cenazesi 7 gün yol kenarında kalan, bina bodrumlarında yakılan, Roboski’de katledilen, mezar yerleri bile bilinmeyen onbinlerce, yüzbinlerce Kürt için, varlığını inkar ettiği, asimile ve imha etmeye çalıştığı Kürt halkından özür dilemekle sorumludur. Gerçekleri kabullenmenin, empatinin, insani değerlere saygının, Kürt ve Kürdistan sorununun çözümünün en temel adımlarından biri de bu olacaktır.
PKK de, Kuzey ve Güney Kürdistan’daki tüm silahlı eylem ve faaliyetlerine derhal son vermeli; hem kendi iç infazları için, hem de 2015 temmuzunda hendek-barikat siyasetiyle, Cemile’nin cenazesinin buzdolabında 7 gün saklanmasına, Tayip ananın cenazesinin 7 gün, 7 gece sokakta yol kenarında bekletilmesine, gençlerin bina bodrumlarında yakılmasına, kemiklerin kutularda ailelere teslim edilmesine ve Türk Devleti’nin yıkım siyasetine daha elverişli bir zemin yarattığı ve izlediği yanlış siyasetten dolayı binlerce insanın ölümüne yol açtığı için halkımızdan özür dilemelidir.
HDP, DBP, DTK , TJA vb. oluşumlar, HDP milletvekilleri, belediye eş başkanları da hendek-barikat siyasetine verdikleri destekten dolayı halkımızdan özür dilemelidirler.
Evet, askeri operasyonlarla ve hendek-barikat siyasetiyle, kutudaki insan kemiklerinin, buzdolabındaki ve yol kenarındaki cansız bedenlerin, bodrumda yakılan gençlerin, binlerce insanın ölümünün failleri ve buna zemin hazırlayanlar Kürt halkından özür dilemelidirler.
Mustafa Özçelik
PAK Genel Başkanı