PAK: Kürtlerin yok sayılmasına 'Kürt Seçim Bloku' ile cevap verelim

Kürdistan ismiyle 100 yıldır illegal mücadele vermek zorunda bırakılan partilerin, örgütlerin emek ve değerlerini Kürdistan ismiyle yasal çalışma hakkını kazanarak bir üst boyuta taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilke imza atan PAK, PSK, PDKT bugün Anayasa Mahkemesi'nin kapatma tehdidi altındadırlar.

06.01.2018, Cts - 11:12

PAK: Kürtlerin yok sayılmasına 'Kürt Seçim Bloku' ile cevap verelim
Haberi Paylaş

Kürtlere siyaset yasağı tüm boyutlarıyla devam etmektedir.

Yüzlerce aydın, yazar, akademisyen, gazeteci salt düşüncelerini dile getirdikleri için hapis cezalarına çarptırılmış, cezaevlerine atılmıştır.

Onlarca dernek kapatılmış, çok sayıda gazete, dergi ve internet sitesi yasaklanmış, onbine yakın Kürt siyasetçi cezaevlerine atılmıştır.

Kürdistan ismiyle 100 yıldır illegal mücadele vermek zorunda bırakılan partilerin, örgütlerin emek ve değerlerini Kürdistan ismiyle yasal çalışma hakkını kazanarak bir üst boyuta taşıyan, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilke imza atan PAK, PSK, PDKT bugün Anayasa Mahkemesi'nin kapatma tehdidi altındadırlar.

Kürt milletvekilleri ve belediye başkanlarına verilen hapis cezalarına her gün yenileri eklenmektedir.

En son HDP milletvekili İdris Baluken'e 16 yıl hapis cezası verildi.

Neredeyse 90 belediyeye kayyum atanmış, halkın iradesi yok sayılmıştır.

5 Milyonu aşkın oy almış HDP'nin Eşgenel Başkanları, milletvekilleri ve çok sayıda yöneticisi cezaevine atılmıştır.

Kürtlerin varlığı , dili, hiç bir ulusal demokratik hak ve özgürlüğü kabul edilmemekte; her hak talebi cezai müeyideye tabi tutulmaktadır. Kürtçe ana dille eğitim hala yasak; Kürtçe eğitimden bahsedenler bile Türkiye Anayasası ve kanunlarına göre hala 'bölücülük' ve 'ırkçılık'la suçlanmaktadırlar. Meclis'te bile Kürdistan'dan bahseden milletvekilleri cezalandırılmaktadırlar.

FETO operasyonu adı altında FETO ile hiçbir bağı olmayan yüzlerce insan da tutuklanmış, KHK'larla binlerce insan işten atılmış, mağdur edilmiştir.

696 sayılı son KHK ile sivil ya da para-militer güçlerin herhangi bir muhalif güce hiçbir soruşturmaya maruz kalmaksızın saldırabilmesinin yasal kılıfları oluşturulmaktadır.

9 Yaşındaki bir kız çocuğunun evlendirilmesi gibi insanlık dışı bir uygulamaya yasal ve dini kılıf uydurulmaya çalışıldı.

Demokratik taleplerin dile getirilmesi için toplantı, gösteri ve yürüyüşler hala yasak. Düşünce ve örgütlenme özgürlüğü ayaklar altında.

Bir partinin seçimlere katılabilmesi için, 42 İlde ve bu illerin 1/3 ilçesinde teşkilat kurmak ve kongresini yapmış olmak zorunluluğu adı altında anti- demokratik bir 'baraj' hala varlığını koruyor.

Temel hedefi Kürtleri parlamento dışında tutmak olan %10 Seçim Barajı hala duruyor.

Seçilen milletvekillerinin aldığı oya ve temsil ettikleri halk kitlelerine aldırmadan hala 'Milletvekilliği Yemini' adı altında, milletvekilinin tüm etnik, dini, mezhebi, siyasi, sosyal ve düşünsel hak, özgürlük ve kişilik haklarını ayaklar altına alan işkence gibi bir 'yemin', bir 'baraj' hala varlığını koruyor.

Bugün ölüm ve yıkımdan başka bir anlam taşımayan savaş tüm şiddetiyle sürdürülmektedir.

OHAL yasakları ve KHK'larla tek kişi yönetimi tüm hızıyla uygulanmaktadır.

Savaş ve ekonomik kriz halkın en geniş kesimlerinin yaşamını daha bir çekilmez hale getirmektedir.

Peki, bütün bunlar nerede ve ne zaman gerçekleşiyor?

Kenan Evren'in 12 Eylül faşizminin hüküm sürdüğü bir ortamda mı?

CHP'nin tek parti iktidarında mı?

Yoksa İran ya da Pinochet Şili'sinde mi?

Elbette ki değil.

Demokrasi tiyatrosuna da, Kürtlerin oyalanmasına da 'dur' diyelim

Seçimlerin yapılabildiği, seçimler sonucu bir partinin iktidara gelebildiği, demokrasiyle idare edildiği iddia edilen 2017-2018 Türkiye'sindedir bütün bu gerçekleşenler.

Açıktır ki 2002-2009 arası dönemde Kürt dili, demokratikleşme, hak ve özgürlükler alanında AB ile ilişkiler çerçevesinde atılan adımlar, bugün yok sayılmakta; tekrar Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş dönemindeki 'fabrika ayarları'na geri dönülmektedir.

Evet, şimdi bu 'demokratik' Türkiye'de yeniden belediye, parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimleri gündemde.

Şimdi bu 'demokratik' Türkiye'de yeniden 'demokratik yollarla, seçimlerle iktidar değişikliği'nden söz edilmektedir.

Yapılan 'demokratik' seçimlerle gelen bir iktidarın, fiilen neredeyse seçimin tüm sonuçlarını yok saydığı bir tablo ile karşı karşıyayız.

Şimdi durum bu iken, yapılacak olan seçimlerin sonuçlarına saygı duyulup duyulmayacağının garantisi var mıdır?

Durum bu iken seçim sonuçlarının şu anda yapıldığı gibi OHAL ve KHK'lar ile hiçe sayılmayacağının garantisi var mıdır?

Durum bu ve katılacak partiler bunlar iken, bırakalım Kürtlerin ulusal demokratik hak ve özgürlüklerini, sadece Kürtçenin resmi olarak kabul edileceğinin garantisi var mıdır?

Kürtler bu kadar dağınık haldeyken, ulusal bir program ve birlikten ve ulusal bir duruştan yoksun iken, seçim tartışmalarının Kürtler lehine bir kazanıma yol açması mümkün müdür?

100'ü Aşkın belediyeyi halkın teveccühü ile kazanan HDP/DBP, bunun yerelde halkımızın kendisini yönetmesi için önemli bir kazanım olduğunu hiçe sayarak, halkın kendilerine vermiş olduğu oyları yok sayarak, PKK'nin ilan ettiği 'Öz Yönetim'lere destek vermiştir. Kürdistan halkı, 'Öz Yönetim'de cenazelerimizin bir hafta sokaklarda kalmasına, cenazelerimizin buzdolaplarında saklanmasına, eldeki tüm kazanımların yok olmasına,yıkım ve ölüme bizzat yaşayarak tanık oldu.Türkiye Devleti'nin Kürtlerin tüm kazanımlarını ortadan kaldırma hedefiyle başlattığı savaşa, PKK'de barikat, hendek ve 'Öz Yönetim'le daha elverişli bir zemin hazırladı.Ve bu yanlış siyasetin sonuçlarını bugün tüm boyutlarıyla görüyor, yaşıyoruz.

Şimdi Kürtler arasında yeniden seçimler tartışılmaktadır. Peki, bu seçimlerden sonra da kazanılacak 100 ya da 200 belediyenin olduğu yerlerde, yeniden 'Öz Yönetim' adı altında bir 'Öz Yıkım'ın gerçekleştirilmeyeceğinin kim garantisini verebilir? Kürtler, kazanacakları belediyelere iktidarın yeniden 'kayyum ataması'na yine şimdi olduğu gibi sessiz mi kalacaklar? Bu travmaların yaşanmamasının bir garantisi var mıdır?

Seçimler ile ilgili olarak atılacak ilk adım, mevcut partilere angaje olmaktan, eklemlenmekten, onların figüranı olmaktan, birini diğerine tercih etmekten uzak durmaktır. Bu nedenle 'AKP, CHP, İyi Parti ve diğerlerine hayır, alternatifimiz Kürt Bloku olmalıdır' diyoruz.

Evet, açıktır ki, seçim tartışmalarından, seçimlerde alınacak tutumlardan önce, evvela Kürtler olarak 'kendi evimizi' düzenleme, 'kendimiz olma', iradesi kendi elinde olan bir siyaset tarzını geliştirme gibi tarihsel ve ulusal bir görev ile karşı karşıya değil miyiz?

Konu 'Kürtler' olunca Türkiye'deki, Irak'taki, Suriye'deki, İran'daki neredeyse tüm partiler ,tüm taraflar hatta Kürt sorununa muhatap tüm bu devletler kendi aralarındaki sorunları bir tarafa bırakarak 'Kürt Karşıtlığı'nda bir araya gelebilmektedirler. Peki bizler de birlik için yeni bir tarihi adımı atamaz mıyız? 'Kürt Seçim Bloku' (Ulusal Demokratik Seçim Bloku da denilebilir) tarihsel olarak yaşayageldiğimiz bölünmüşlük, parçalanmışlık ve ayrılık virüsüne de bir 'dur' demenin, ortak bir ulusal anlayışı geliştirmenin, 'kendimiz olma'nın başlangıcı olamaz mı?

Biz kendi ulusal demokratik talep ve duruşumuzla 'kendimiz' olduğumuzda; herkesle görüşebilir, taleplerimizi kabul eden herkesle işbirliği de, ittifak da yapabiliriz.

'Kürt Bloku'nun Talepleri ve Ortak Program İçin Öneriler

'Kürt Bloku'nun ortak paydaları için şu talepleri ve ortak programı bir öneri olarak sunabiliriz.Elbette ki nihai hali tüm tarafların ortak değerlendirmeleri sonucu netleştirilmelidir:

a-Kürt milletinin ve Kürdistan'ın varlığı kabul edilmeli, yasal ve Anayasal güvencelere kavuşturulmalıdır.

b- Kürtçe resmi dil olarak kabul edilmeli, Kürtçe ve diğer dillerde ana dille eğitim kabul edilmelidir.

c- Yerel idarelerde tüm etnik, dini, mezhebi , sosyal, cinsi kesimlerin özgür, demokratik ve adil bir şekilde yönetime katılabildikleri bir anlayış ile Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı tümüyle kabul edilmelidir.

d-Düşünce, ifade ve örgütlenme özgürlüğü önündeki tüm yasaklar kaldırılmalıdır. Tüm din ve mezheplerin inanç özgürlüğü güvenceye alınmalıdır.

e-Pozitif ayrımcılık temelinde kadın hak ve özgürlükleri güvenceye alınmalıdır.

f-Tüm halkların ve etnik azınlıkların dil, kültür ve etnik kimliklerinden kaynaklı hak ve özgürlükleri güvenceye alınmalıdır.

g-Savaşa, çatışmalara ve OHAL'e son verilmeli, tüm Kürt partilerinin muhatap alındığı bir siyasal çözüm süreci başlatılmalıdır.

h- 12 Eylül 1980 darbesinden sonra ve son 35 yıllık süreçte savaştan ve devletin uygulamalarından dolayı yaşanan tüm ekolojik, ekonomik,sosyal,askeri, siyasi, idari tüm mağduriyetler sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmalıdır.Mağduriyetleri pozitif ayrımcılık temelinde telafi edilmelidir.

i-Tüm siyasi tutsakların özgürlüklerine kavuşabilmeleri için kapsamlı bir genel af çıkarılmalıdır.

j-%10 seçim barajı, seçimlere katılım için 41 İl ve bu illerin 1/3 İlçelerinde Örgütlenme ve Kongrelerini gerçekleştirmiş olma zorunluluğu gibi, halkın iradesine set çeken tüm engeller ortadan kaldırılmalıdır.

k-Başta Kürtler olmak üzere , diğer tüm halkların etnik, milli şahsiyetlerini yok sayan, rencide eden ve düşünce özgürlüğünü ayaklar altına alan ''Milletvekilliği Yemini'' tüm halkların iradelerini yansıtacak bir şekilde değiştirilmelidir.

l-Uluslararası sözleşmeleri esas alarak dile getirilen bu vb. tüm hak ve özgürlükler ile Türkiye ve Kürdistan'da adil, demokratik, özgür bir yaşam ve ortam Yasal ve Anayasal güvencelere kavuşturulmalıdır.

Bu Asgari Talepler Programı sadece Kürtler ve Kürdistan halkının değil; Türkiye'deki en geniş toplum kesimlerinin özgürlük, adalet, demokrasi ve insanca yaşam taleplerine de hitap etmektedir. 'Kürt Bloku' bu esas üzerinde, kendi kimliğiyle bu talepleri benimseyen Türkiye'deki en geniş kesimler ile de diyalog ve işbirliği içinde olmalıdır.

Evet, bu program ve ''AKP,CHP, İyi Parti ve diğerlerine Hayır, Alternatifimiz Kürt Blokudur'' sloganıyla ve milletvekilliği, belediye başkanlığı pazarlığından uzak ulusal demokratik bir duruş ve anlayışla sürece müdahale ederek, 'makus talihimiz'i değiştirmenin ilk adımlarını atmak mümkündür. 06.01.2018

Mustafa Özçelik

PAK Genel Başkanı

Nerina Azad
Bu haber toplam: 8867 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:20:14:26
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x