Öncelikle, bir zamanlar “Kürd” korucularının ağızlarına maaşı kadar para sıkıştırıp meydanlarda asıp teşhir edenlerin yaptığı gibi; geçmişteki ve gelecekteki PKK, AKP, CHP ve MHP’li vs “kuzeyli” vekilleri TBMM’den aldıkları maaş kadarını ağızlarına s.
Kurdistan’ın ana gövdesi “askeri ve zihinsel” işgal altındadır. İşgalciler bizi tel örgüler içinde tutmuyor ve her parçada işgalciye doğru açık olan taraf “kara delik”tir. Kurdistan için adapte edilirse, “jenosid deliğidir”
Milyonlarca insanımız PKK aracılığıyla Türkiye’ye sürüldü. Ardından işgalci ve yerel yönetimlerin eşgüdümünde kuzey geri bir coğrafya haline getirildi. Kuzey Kurdistan zengin, güçlü ve kaba insanların hüküm sürdüğü bir orta çağ alanıdır. Köylülüğü kuzeyde “dokunulmaz” kılan anlayışı aşmak zorundayız.
TC, trafikten asayişe kuzeydeki tüm kurumlarını işlevsizleştirerek kuralsız yaşantı yarattı. Bu form, gerçekte, onurlu Kurdistanlılar için legal mücadeleyi dayatır. Tüm mücadele yolları da PKK tarafından tıkandığı ve PKK’liler ile de hiçbir ilerleme sağlanamadığı için, süreç Kurdistan’ı terk etmeyi dayatıyor. Günümüzde bilgili, üretken Kurdistanlının Kurdistan’da yaşaması için tutarlı, ciddi nedenler azalmaktadır. Bu nedensizlik eğitimli Kurdistanlıları Kurdistan’ı terk etmeye yönlendiriyor.
Sürgündekiler de kaçınılmaz olarak geride kalanları Türkiye’ye özendirerek Kurdistan’dan koparıcı etkide bulunuyor. Türkiye iyi kötü kurallarla yaşarken, kuzey feci durumdadır. Şiddetin farklı türü olan bu yaşam Kurdistan’ın üretken bireylerini bir imbik gibi süzüp işgalciye savuruyor.
Eşitsiz ve kumpaslı koşullarda işgalciye karşı başlatılan silahlı saldırıların Kurdistan’a otuz yıllık maliyeti ortadadır. İşgalcinin topraklarına sürülen Kurdistanlılar öncelikle gettolar oluşturdu. İçlerinde aklı başında ve şanslı olanlar ilk elverişli koşulda Türklerin yaşadığı alanlara kaydı (Örneğin, aklı başında bir Kürd, Adana’da PKK’nin hakim olduğu Dağlıoğlu mahallesi yerine Turgut Özal’da yaşamayı tercih eder ve bu tercih Türkleşme yolundaki etkili ilk adımdır).
Dağlıoğlu ne halde ise kuzey Kurdistan da aynı haldedir, hatta daha beterdir. Dağlıoğlu’ndan Türklerin arasına kaçış ile Batman’dan Türkiye’ye kaçış aynı doğallıktadır. Kuzeyin tüm alanları kuralsızlaştırmakta ve gönüllü jenosidin psikolojik, siyasal, ekonomik koşulları tereyağından kıl çeker gibi ve masumca! sağlanmaktadır.
Sürgünle başlayan yaşantının işgalci lehine evrilmesi için sayısız Türk ideologu sosyolog ve siyaset bilimci veriler üzerinden yorumlar yaptı (alan çalışmalarını da sefil Kürd öğrenciler halletti). HDP bu yorumların maddileşen sonuçlarından biridir.
Kurdistanlılar jenosid deliğinden işgalcinin keskin ve uzlaşmaz hegamonyasına doğru akmaktadır. Uygulayıcıların önlenemez görünen bu hedefini engellerken, aynı zamanda Kurdistan lehine çevirmek mümkün müdür?
Kurdistan, tüm Kurdistanlıları ulus olmaktan kaynaklı sorunlarımızı “lehimize çevirme yollarını bulmaya” davet etmektedir. Çözümsüzlüğü kabullenen, işgalciler ve taşeronlarının diliyle sorunlara ve çözümlerine yaklaşan bireylerimizin zihinlerindeki zindanı kabul etmeleri ve oradan çıkmaları gerekmektedir.
Bizim hareket alanımızı ve önceliklerimizi Türk egemenlik sisteminin bileşenleri ya da onların kabul edebilirliği değil, kendi ülkemizin zorunlulukları, aciliyeti belirler. Kurdistan içi zorunluluklar ulus olmaktan kaynaklı doğallığımızdır ve kimseden dilenmek ya da işgalcinin hassasiyetlerini düşünmek zorunda değiliz. Kurdistanlıları Kurdistan’ın değil de işgalcilerin önceliklerine ve hassasiyetlerine angaje eden düşünce ve pratikler işgalci yapılardan kaynaklanmaktadır ve uygun pratikle kendiliğinden deşifre olacaktır.
Öncelikle, “Kurdistan içinde” işgalciye karşı silahlı ya da silahsız tüm şiddet eylemleri ajan yapıların eseri olacaktır. Eşitsiz koşullarda ve işgalcinin örgütlediği şiddetin sonuçlarını yaşadık, yaşıyoruz; PKK bir vurdu ve kaçtı, işgalci milyon vurdu. Ne acımasız ve sınırsız şiddetten kaçabildik, ne hesap sorabildik. Kanımızı siyasi iktidar için kullananların tutsağı edildik. Bunlara ağlaşmanın, kahretmenin bir işe yaramadığı ortadadır. Tek ilaç pratiktir. Çözüm “Biz bu işgali nasıl sona erdirip siyasi egemenliği elde ederiz?” üzerine düşünmektir.
“Kürd Kürdü yönetmesin!”, “Kürdler kendini yönetemez!” ve “Kurdistanlılar devlet yönetemez!” anlayışını dile getirenler işgalcinin Kurdistan’daki aklıdır, dilidir. Kurdistanlıların cesaretini kıran, acizliği doğallaştırmaya çalışan her kavram ve buna hizmet eden her yanlış yapılanma deşifre edilmelidir. İşgal koşullarında işgalci devletler yararına açıktan ve bilinçli konuşmalar, çalışmalar yapmak vatana ihanettir.
Dikkatimizi Yahudilere karşı şiddeti kutsayan Kurdistanlı Müslümanlara çevirelim. Örneğin, Kurdistanlı Müslümanlar işgalci Türk, Arap ve Farslardan mı yoksa Yahudilerden mi “ölesiye” nefret etmektedir? Kurdistanlı Müslümanlar Yahudilere karşı her eyleme şevkle icabet ederken, eylemlerde kendinden geçerken, onların bayraklarını yakarken, günlük sohbetlerinde Yahudilerden mutlaka cüzamlı gibi bahsederken, onlarla dostluk kurmaktan kaçınırken; işgalcilere karşı bir reddediş geliştirememektedir.
Halbuki, Yahudiler vahşette işgalcilerimizin yanında masum kalır. Eylemlerde işgalcilerle kol kola kenetlenip tekbir getirerek Yahudileri lanetleyen Müslümanlarımız var! “Zalimler için yaşasın cehennem!” yerine, işgal sona erene kadar “İşgalciler için yaşasın cehennem!” söylemi yerindedir.
Devletimiz, sadece ve sadece “işgalcilerin topraklarında” ve insansızlaştırılmış alanlarda şiddet uygulanmasına yönelik anlayışı onaylamamaktadır. Sürgün yemiş milyonlarca Kurdistanlı, işgalciye yaşadıklarının bedelini ödetmek istemektedir. Sürgün yediği için işgalcinin topraklarında yaşayan Kurdistanlılar işgalcinin alanında şehir gerillacılığı hazırlığı yapması; Kurdistan’ın işgalsizleştirilmesini talep ederek savaşı başlatması, geliştirip genişletmesi; gereken peşmerge, para ve lojistiğin tamamı işgal topraklarına yerleşmiş Kurdistanlılardan sağlanması; savaşçıların askeri ve siyasi eğitiminin işgalci topraklarında yapılması tartışmalarında Kurdistan dışarıda tutulmalıdır.
Bu yapılanmalar Kurdistan ile organik bağ kurmamalı, işgalci bu yapılanmayı bahane ederek Kurdistan’a saldıramamalıdır. Saldırırsa, uluslar arası alanda işgalci teşhir edilecektir. Savaşı Kurdistan’da geliştirmek isteyenler vatana ihanetle yargılanacaktır.
Devletimiz bu tür eylemselliğin Kurdistan’ın işgalsizleşmesindeki payının ciddiyetini tartışmayı Kurdistanlılara yasaklamıştır. Bu tür yapılanmalarla ne şimdi ne de gelecekte devletimizin ilgisi, ilişkisi olmayacaktır. Gizlice bu tür ilişki geliştirmeyi deneyenler açığa çıktığı anda Kurdistan devletine ihanet suçu ile yargılanacaktır.
Bizler, işgalciler gibi komşu ülkelerde kumpaslı operasyonlar yapacak hukuksuzluğa, ahlaki dejenerasyona ve zavallılığa sahip değiliz. Şeffaf dış politika izleyeceğiz, ödün verilmemesini sağlayacağız.
Çabalarımız “Kurdistan’da adalet, bilim, üretkenlik, dayanışma ve huzur” üzerine olacaktır.
31.03.2014