Berlin Duvarı’ndan geriye ne kaldı?

Önceki gün, miladi takvime göre, Büyük Ekim Devrimi’nin 97.

09.11.2014, Paz - 08:57

Berlin Duvarı’ndan geriye ne kaldı?
Haberi Paylaş
Önceki gün, miladi takvime göre, Büyük Ekim Devrimi’nin 97. yıl dönümüydü. Bugün de 9 Kasım. Berlin Duvarı’nın yıkılışının 25. yılı.

Demek ki, insanlık için önemli iki dönemeci ifade eden Ekim Devrimi ile Berlin Duvarı’nın yıkılışı takvim yapraklarında da birbirine çok yakın. Zira bu iki günde yapılan değerlendirmeler aslında birbiriyle bağlantılı. Birisi baskısız, sömürüsüz bir dünyanın başlangıcı. Diğeri de bu başlangıçtaki özlemlerin, planların, hedeflerin, dileklerin sonu olarak tanımlanıyor görülüyor gününüz dünyasında. Gelişmelere kabaca bakıldığında Ekim Devrimi’yle atılan yeni dünya temellerinin “çürük” olduğu Berlin Duvarı’nın yıkılışıyla kendisini gösterdiği algısı hakim.

PEKİ ARADAKİ 72 YILDA NE OLDU?

Başlangıçla “sonuç” arasındaki ilişkiyi, bu 72 yıl içinde (1960’lardan sonra başka bir düzlemde devam etse de...) neler olup bittiği özetliyor.

1917-1989 yılları arasında her şeyden önce, Almanya’dan başlayarak yükselen faşizm neredeyse bütün kıta Avrupa’sına egemen olacak şekilde büyüdü, ancak Ekim Devrimi’ni gerçekleştirenler sonunda 8 Mayıs 1945’te Berlin’deki Reichtag’ın tepesine kızıl bayrağı dikerek tarihi zaferlerini ilan ettiler. Bu zafer elbette Avrupa’nın faşizmden kurtulması açısından büyük bir değer taşıyor. Ancak, bu zafer aynı zamanda Sovyetlere çok pahalıya da mal oldu. Milyonlarca insanını, parti kadrosunu savaşta yitirirken, sanayi tahrip edildi ve inşa edilen sosyalizmin normal koşullarda kendi yolunda ilerlemesi sekteye uğratıldı.

Faşizme karşı zaferin ilan edildiği Berlin ne yazık ki, 9 Kasım 1989’da bu kez kapitalizmin sosyalizm karşısında sürdürdüğü soğuk savaşı kazandığı yer oldu.

SSCB’de Michail Gorbaçov’un başlattığı Glasnost (Açıklık) ve Perestroyka (Yeniden Yapılanma) politikaları sonunda bütün Doğu Avrupa ülkelerinde domino taşları gibi zincirleme Batı kapitalizmiyle birleşme sürecini başlattı.

Bu sürecin doruk noktası elbette 9 Kasım 1989 gecesi Berlin Duvarı’nın yıkılmasıydı.

Demokratik Almanya Cumhuriyeti (DDR) tarafından, Doğu Almanya’dan Batı Almanya’ya kaçışları engellemek için 13 Mayıs 1961’de inşa ettiği 160 kilometre uzunluğundaki duvar ilk andan itibaren, kapitalizm ile sosyalizm arasında süren bütün çatışmanın gelip dayandığı bir sembol haline geldi.

Bu nedenle Berlin Duvarı’nın yıkıldığı tarih bir dönemeci ifade ediyor. Bunun farkında olan kapitalist dünya, her yıl 9 Kasım’da Berlin’de düzenlenen toplantılarda “zaferi”ni bir kez daha kutlarken, sosyalizme, sola, geçmişin bütün olumlu değerlerine karşı öfkelerini bir kez daha kusarlar.

Halbuki, aynı gün, 9 Kasım 1938 de Hitler faşizmi tarafından Yahudilerin işyerlerini, sinagoglarını yakıp yıktığı gündür.

ÜSTÜNDEKİLER VE ALTINDAKİLER

Peki Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla elde “zafer”den geriye kalan nedir?

Önce duvarı yıkmak için birbiriyle yarış içerisine giren Doğu Almanlar’dan başlayacak olursak...

Eskiden işsizlik ve yoksulluk nedir bilmeyen DDR vatandaşları, Federal Almanya’da bunların hepsiyle tanıştılar. İşsizlik ve yoksulluk oranı yüzde 20 sınırında kadar dayandı.

Bu nedenle Berlin Duvarı’nı yıkmak için yarış içerisine girenler kısa süre sonra kapitalizmin ne menem bir sistem olduğunu anladılar, ancak iş işten çoktan geçmişti.

Yapılan pek çok araştırmada, Berlin Duvarı’nın yıkılmasının üzerinden 25, iki Almanya’nın resmi birleşmesinin üzerinden 24 yıl geçtiği halde tam anlamıyla gerçek bir birleşme sağlanabilmiş değil. Uzun bir süre daha da sağlanamayacak gibi... Duvarın yıkılışının 20. yılında yapılan bir araştırmada, eski Doğu Almanya’daki vatandaşların sadece yüzde 25’i kendisini “Gerçekten Federal Almanya vatandaşı” görüyordu. 25. yılda bu yüzde 25 oranının değiştiğine dair bir bilgi bulunmuyor. Değişmesi için neden de yok...

Dahası, 20. yıl dolayısıyla yapılan araştırmaya katılanların yüzde 59’u DDR’i geri istiyordu.

Doğu Alman’dan dörtte biri iki Almanya’nın birleşmesinden kendisinin zararlı çıktığını düşünüyor. (1)

Özetle, Berlin Duvarı yıkılırken, duvarın üstünde sevinç gösterileri yapanların aslında üzerinde tepindiklerinin basit duvar taşları değil kendi gelecekleri olduğu aradan bu kadar geçtikten sonra anlamış bulunuyorlar. Çünkü kapitalist Federal Almanya onlara vaat ettiklerinin hiç birisini vermedi.

Batı Almanyalı Almanya tekelleri ise Berlin Duvarı’nın doğusundaki bütün devler tekellerini kelepir fiyatına aldıkları ve asıl olarak onlar bu süreçten kârlı çıktılar.

Bu nedenle 25. yıldan geriye dönüp baktığımızda, Batı ile birleşme adına duvarı yıkıp geçen geniş emekçi kitleler daha sonra duvarın altında kalırken, sermaye ve onun temsilcileri hâlen Berlin Duvarı’nın üzerinde tepinerek sevinç gösterileri yapıyorlar.

Nasıl yapmasınlar ki...

İki sistem arasındaki çatışmanın gelip dayandığı, bu nedenle de tarihin yükünü üzerinde taşıyan Berlin Duvarı, yapıldığı günden itibaren taştan bir duvar olmaktan çıkmış, büyük anlamlar ve misyonlar üstlenen bir sembol haline gelmişti.

Bu nedenle sermaye temsilciler ve sosyalizm düşmanlarının duvar üzerinde tepinmeye devam etmeleri boşuna değil.

Ne var ki, Berlin Duvarı’nın yıkılmasından bu yana köprünün altından nice sular aktı. Öldü dedikleri işçi sınıfı yaşamaya devam ediyor ve yaşam koşulları her geçen gün daha da kötüleşiyor. Buna karşı mücadele isteği de gün geçtikçe artıyor.

Aslında, Berlin Duvarı’nın yıkılışının kutlandığı şu günlerde, makinistlerin ilan ettiği beş günlük grevin kendisi bile yanıt için yeterli.

Demek ki, işçi sınıfı ve emekçiler örgütlenip şalteri indirdiklerine hayat durmaya devam ediyor. Ve son sözü de eli şalterde olanlar söyleyecek.

(1) www.spiegel.de/politik/deutschland/sozialreport-ostdeutsche-fremdeln-mit-der-bundesrepublik-a-714860.html

Kaynak: Evrensel

Nerina Azad
Bu haber toplam: 12065 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:16:13:38
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x