Sokağa çıkma yasağının sürdüğü Cizre‘de halk, kuru ya da bayat ekmekle karnını doyurmaya, su ihtiyacını da plastik şişelere biriktirdikleri yağmur suyu ile karşılamaya çalışıyor. Cizre halkı yaklaşık 5 haftadır gece gündüz devam eden çatışmalardan bıkmış usanmış durumda.
Cizreli bir Kürt kadın bunu şöyle açıklıyor: \"Allah aşkına bu ateşe bir son verilsin. Biz barış istiyoruz. Artık kan dökülmesin istiyoruz.”
Çatışmalarda yaralandıktan sonra, ambulansların mahalleye girişlerine izin verilmediği için 16 yaşında bir genç, birkaç gün önce hayatını kaybetti. İnsan Halkarı İzleme Örgütü’nden (Human Rights Watch) Emma Sinclair-Webb bunun tek vaka olmadığına dikkat çekiyor ve \"Yaralanan birisi olduğunda yakınlarının bir ambulans getirmesi hiç kolay olmuyor. Polis, yaralıların kurtarılmasını mütemadiyen engelliyor“ diye konuşuyor.
\"Çatışmaların faturası masum halka kesiliyor\"
Emma Sinclair-Webb sokağa çıkma yasağının uygulandığı birçok semtten insanlarla görüştü ve ölenlerin çoğunun durumunu inceledi. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre yaz aylarından bu yana bölgede hayatını kaybeden sivillerin sayısı 200’ü buldu. Bunlar arasında birçok çocuk da bulunuyor. Sinclair-Webb bölgede yaşanan çatışmaların faturasının masum halka kesildiğini söylüyor. Sinclair-Webb \"Her iki tarafın da, yani hem asker ve polis gibi devlet organlarının hem de PKK’ye yakın grupların şehir merkezinde çatışması, burada yaşayan halkın güvenliğini ciddi bir biçimde tehdit ediyor“ diye konuşuyor.
Sokağa çıkma yasağının uygulandığı bölgelere girebilme fırsatı bulabilen gazetecilere göre, halkın öfkesi \"bölge halkının toplu olarak cezalandırıldığı\" gerekçesi ile PKK‘den çok devlete yönelik. Emma Sinclair-Webb de hâlihazırda yaşananlarda Türk hükümetinin sorumluğunun büyük olduğunu vurguluyor. Sinclair-Webb \"Bu sorunu, şehir merkezlerine tank atışları yapmaktan daha farklı yöntemlerle çözmek de mümkün“ diyor.
\"1990\'lı yıllara dönüş\"
Emma Sinclair-Webb’e göre Türk hükümeti bu sert tutumu ile Kürt halkının devlete olan son güvenini de tehlikeye atıyor. Çatışmaların devam ettiği bölgelerden kaçanların sayısının 100 binden daha fazla olduğu belirtiliyor. Bunların bir kısmının diğer kentlerdeki akrabalarının yanına giderken bir kısmının da Türkiye’den kaçıp yurtdışına gitmek istediği bildiriliyor. HDP’li politikacılar kaçan birçok kişinin Almanya’ya gideceği yönünde uyarıyor. Emma Sinclair-Webb yaşananların 1990’ları hatırlattığını söylüyor ve şunları kaydediyor: \"Yaşananlar, bundan 20 yıl önce insanların köylerini boşaltmak zorunda bırakıldığı dönemi hatırlatıyor. Şimdi ise insanlar kentleri boşaltmak zorunda kalıyor. Cizre gibi bazı kent merkezleri, artık Türkiye’nin bir kenti gibi değil, daha ziyade Suriye’nin bir kenti gibi görünüyor.“
İnsan Hakları İzleme Örgütü uzmanlarından Emma Sinclair-Webb bölge halkının yeniden içme suyu ve gıda maddeleri temin edip sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri için sokağa çıkma yasağının derhal kaldırılmasını, tarafların bir an önce silah bırakıp müzakere masasına dönmesini talep ediyor. Sinclair-Webb, Almanya Başbakanı Merkel’in video mesajında belirttiği gibi Türkiye’nin güneydoğusundaki sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesi için Türk mevkidaşı Davutoğlu’na baskı yapmasını umuyor.
Almanya Başbakanı Angela Merkel, Almanya ile Türkiye arasında ilk kez yapılacak Hükümetlerarası Stratejik İstişareler öncesinde yayınladığı bir video mesajıyla, Türkiye’deki basın ve ifade özgürlüğü ile ülkenin güneydoğusundaki operasyonları da gündeme getireceğini duyurmuştu.