Ragfer, "İran'ı 40 yıldır rejim tarafından tasdik edilen 400-500 kişilik bir grup yönetiyor. Yaşanan tüm sorunlara rağmen bu kişilerin liyakati sorgulanamaz ve halkın da çok iyi tanıdığı bu kimselerden hiçbiri görevinden azledilmez." dedi.
Yolsuzlukları ifşa olan bazı yöneticilerin görevden alındıktan bir süre sonra daha iyi makamlara getirildiğine dikkati çeken Ragfer, bu durumun halkın rejime güvenini azalttığını ifade etti.
Doların yükselişi "ekonomik darbe"
Ragfer, İran ulusal parasının dolar karşısında birkaç günde yaklaşık 3 kat değer kaybetmesinin ardında ABD ve İsrail'in olduğunu öne sürerek, "Doların daha önce görülmemiş bir şekilde birkaç gün içinde 3 bin 500 tümenden 9 bin tümen seviyelerine çıkması ekonomik bir darbedir. Pahalılıktan halkın ekmek için dahi ayaklanması mümkün hale getirilmek istenmektedir. Bu, ABD ve İsrail'in bir projesidir." diye konuştu.
Yolsuzlukların halkla yönetimin arasını açtığına işaret eden Ragfer, bu konunun "ulusal güvenlik sorunu" kabul edilmesi ve güvenlik güçlerinin kararlılıkla yolsuzlukların üzerine gitmesi gerektiğini belirtti.
"Halkın siyasi gruplara güveni kalmadı"
İranlı İşçiler Haber Ajansı ILNA'ya konuşan Ragfer, halkın siyasi gruplara güveninin kalmadığını ve İran'da gelecek yıllardaki seçimlere katılımın en alt seviyede olmasının beklendiğini dile getirdi.
ABD'nin askeri müdahalede bulunmak için fırsat gözlediği bir dönemde halkın her şeye rağmen kendisi için sandığa gitmesi gerektiğini söyleyen Ragfer, rejimin ev hapsinde tuttuğu muhalif lider Mir Hüseyin Musevi, Mehdi Kerrubi ve Zehra Rahneverd gibi siyasilerin yanı sıra zorunlu başörtüsünü protesto ettikleri için 20 yıl hapis cezasına çarptırılan insanları da kapsayan genel bir af ilan edilmesinin toplumsal barışa katkı sağlayacağını kaydetti.
