İsrail ve bölgesel hasımları İran ve Hizbullah arasındaki gerilim yükseldikçe savaş ihtimali de daha yüksek sesle dile getiriliyor. Bu döngü dört yıldır sürüyor: Taraflar güçlerini artırdıkça kamuoyunun savaş korkusu da artıyor ama gerginliğe rağmen gövde gösterileri savaşa dönüşmüyor.
Uluslararası toplumun gözü 4 Aralık’tan bu yana İsrail’in Lübnan sınırında sürdürdüğü Hizbullah’ın Kuzey Kalkanı Harekâtı’nda. İsrailli kaynaklara göre operasyonun amacı Hizbullah’ın İsrail’in içlerine uzanan tünellerini tespit ve imha etmek. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu 6 Aralık’ta yabancı büyükelçilerle yaptığı bilgilendirme toplantısında Hizbullah’ın planının tüm taburlarını bu tünellerden ülkeye sokarak İsrail topraklarını işgal etmek ve vatandaşlarını kaçırıp, öldürmek olduğunu söyledi.
Bu toplantıdan üç gün önce, 3 Aralık’ta da Netanyahu ve Mossad Başkanı Brüksel’de ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ile bir araya geldi. Netanyahu’nun bu görüşmede, Beyrut’un Hizbullah’ın üzerine gitmemesi halinde İsrail’in askeri yöntemlere başvuracağını ABD’li bakana ilettiği bildirildi. Tahran’ın Hizbullah’a Suriye üzerinden karayolunu bırakıp hava yoluyla silah göndermeye başlaması İsrail’i endişelendiriyor.
İran ve Hizbullah ise İsrail’in suçlamaları ve harekâta ilişkin sessizliklerini koruyor. Hizbullah’ın tek eylemi Kuzey Kalkanı Harekâtı’ndan birkaç gün önce yayınladığı bir video oldu. İsrail Savunma Bakanlığı da dahil kritik İsrail kurumlarının havadan çekilmiş bir görüntüsünün yer aldığı videoda, İbranice “Saldırmaya yeltenirseniz pişman olursunuz” mesajı yer aldı.
Video İsrail uçaklarının 29 Kasım’da Suriye’nin, İran ve Hizbullah tarafından kontrol edildiği düşünülen noktalarını vurduğuna ilişkin iddiaların ardından yayınlandı. Oysa İsrail hava saldırılarıyla harekete geçen Suriye hava savunma sisteminin Rusya’ya ait bir savaş uçağını düşürdüğü eylül ortasından bu yana böylesi bir saldırı gerçekleşmedi. Rusya bu saldırının ardından Suriye’ye S-300 gelişmiş hava savunma füzeleri göndermişti.
İranlı bir cephe komutanı isminin açıklanmaması kaydıyla Al-Monitor’a şöyle konuştu: “O tarihte bizim Suriye’deki üslerimize yönelik bir saldırı olmadı. Suriye’de eylülden bu yana herhangi bir hava saldırısı olmadı. İşin aslı Suriye uçaksavar savunma sistemi yanlış alarm sonucunda faaliyete geçti.” Bir Hizbullah kaynağı da 3 Aralık’ta Reuters’a yaptığı açıklamada bunu teyit ederek “Suriye’nin güneyinde bulunan Kisvah’taki İran ve Hizbullah mevzilerine herhangi bir hava saldırısı olmadı.” dedi.
İranlı komutan sözlerini şöyle sürdürdü: “İsrail’in, İran’ın stratejik ağırlığını Suriye’den Lübnan’a kaydırdığına ilişkin yalan haber yayma çabaları gülünç. Hizbullah gerekli yeteneklere yıllardır sahip, Lübnan’ı İsrail saldırılarından koruyacak her şey zaten Hizbullah’ın elinde, değişen hiçbir şey yok.”
İsrail’in Suriye’deki saldırılarını Direniş Ekseni üzerinden meşrulaştırmaya çalıştığını belirten İranlı komutan şöyle konuştu: “Direnişin oyunun kurallarını değiştirecek silahlar edinerek bunları Lübnan’ın güney cephesine taşımasını engellemek istediklerini söylüyorlar. Bütün çabaları boşa çıkmış durumda. Dikkatleri Suriye’de uğradıkları yenilgiden başka yöne çekebilmek için Lübnan’a karşı yeni iddialarla gündem yaratıyorlar. İsrail yeni bir savaş başlatma yeteneğine sahip olmadığının pekalâ farkında.”
“ABD ile Hizbullah arasında yumuşak güç savaşı” isimli kitabın yazarı Hüsam Matar’a göre taraflar bölgede yeni bir savaşın herkese büyük bedeller ödeteceğinin farkında. Matar’ın Al-Monitor’a değerlendirmesi şöyle: “Bu savaşın yansımaları geçmiştekilerle kıyaslanamayacak kadar büyük olur. Bu da kesin bir zafer ihtimali olmadıkça savaşı mantıksız bir seçenek kılıyor. (...) Direniş Ekseni İsrail topraklarına yönelen tehlikeyi önemsiz bir tehditten kapsamlı, geniş ve İsrail’in savaş hesaplarında öncelik vermek zorunda olduğu bir tehdide dönüştürmeyi başardı.”
Bunun İsrail üzerindeki baskıyı artırdığını belirten Matar şöyle devam etti: “(İsrail) savaşa yol açabilecek herhangi bir şeyden kaçınmak için gereken coğrafi derinliğe sahip değil. Topraklarının dışında geniş çaplı bir savaşa girişmeyi stratejik olarak göze alamaz. Bu durumu da ‘caydırıcılığını’ sürdürerek telafi etmeye çalışıyor, yani hasımlarının gücünü artırmasını ya da saldırılarını önleyecek taktiksel adımlara odaklanıyor.”
Suriyeli gazeteci Rida El Başa’ya göre İran ve Hizbullah’ın Suriye’deki varlığı ve savaşın Suriye hükümeti lehine gidişatı düşünüldüğünde Lübnan ya da Suriye sınırlarında yeni bir savaş ihtimali oldukça düşük. Dört yıldır İran’ın Suriye savaşında oynadığı rolü izleyen Başa Al-Monitor’a şöyle konuştu: “Halep’ten Hama, Humus ve Şam kırsalına kadar uzanan hat İsrail için endişe kaynağı. Bu topraklar Suriye ordusunun Hizbullah ve İran ile birlikte faaliyet gösterdiği bölgeler. Ayrıca bölgede Direniş Ekseni tarafından eğitilen yeni bir birlik de görev yapıyor.”
Bu birliğin, on beş bini aşkın Suriye askerine en üst seviyede ve gelişmiş silahlarla --uçaksavar, güdümlü füzeler de dahil-- verilen eğitimler sonucunda oluşturulduğunu kaydeden Başa şöyle devam etti: “Bunların hepsi muhtelif savaşlarda rol aldı, bazırlarında hava desteği vardı, bazılarında yoktu. Ben birliği cephede de bizzat gözlemledim, gelişmiş çarpışma yeteneklerine, sızma, teyakkuz yahut savunma kapasitelerine bizzat tanık oldum. Verimlilik açısından Hizbullah’ın Rıdvan komandoları ya da Devrim Muhafızları’yla yarışacak yeterlilikteler.” Suriye’de ileride yaşanabilecek çatışmalarda Kasım Gücü’nün de görev alacağını belirten Başa, birliğin ismini İran Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’den aldığını da ekledi.
Bir tarafında İran ve müttefiklerinin bir tarafında İsrail’in olduğu geniş bir sınır şeridi üzerinde olası bir çatışmanın boyutları düşünüldüğünde caydırıcılık unsuru savaş ihtimalini azaltıyor. Dahası, böylesi bir savaş yabancı tarafları da içine sürükleyeceği için şu an uluslararası alanda kimsenin istemeyeceği türden bölgesel bir savaşa işaret ediyor.