Rusya, Çin, İran ve Lübnan Hizbullah’ına bağlı Şii milisler ve Iraklı Ebu Fadl El Abbas yıllardır Suriye’de direk veya dolaylı, politik ve askeri olarak Esad rejimini desteklemekteler.
Diğer yandan Esad karşıtı muhalifler ABD, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar’ın da aralarında bulunduğu diğer uluslararası ve bölgesel güçler tarafından destekleniyor.
Esad’ın gerçek müttefiği: Rusya
Esad rejimi ve müttefik milisler artık dünyanın en büyük güçlerinden biri olan Rusya tarafından askeri olarak destekleniyor.
Rusya’nın Suriye’ye askeri müdahalesinin ilk gerekçesi, terörizme karşı savaşmak, bunun için de IŞİD teröristlerini vurmak idi. Ancak sahadan gelen çok sayıda doğrulanmış bilgi Rusya’nın iddialarının aksine bir senaryonun sergilendiği şeklinde idi.
İdlib, Homs ve Halep’teki yerel kaynaklara göre, Suriye rejiminin uzun süreli destekçisi Rusya halihazırda IŞİD’in yerine ılımlı muhalif grupları hedef tahtasına yerleştirmiş durumda.
Batı, Rus müdahalesinin, Suriye’de IŞİD’i vurmak yerine, Esad karşıtı ılımlı muhalifleri zayıflatmayı amaçladığı eleştirisini vurgulamaya başladı.
İran’ın Suriye’deki etkisi güçlendi
Önemli bir askeri müttefik olarak Tahran Essad’ın görevinden ayrılması konusundaki önerileri reddetti. Tahran Esad rejimini, Lübnan Hizbullah’ının Şii milislerinin yanısıra askeri ekipman, danışmanlar ve Devrim Muhafızları komutanları ile sürekli destekledi.
Bununla birlikte, Suriye’deki 4 yıllık kanlı savaşın ardından İran’ın etkisi, Rusya’nın Suriye’deki güçlü müdahalesi ile birlikte ikiye katlandı.
Suriye hava sahasındaki güçlü varlığı sayesinde, Moskova’nın sahadaki askeri operasyonları idare ettiğine inanılıyor.
ABD’nin Rusya Müdahalesindeki durumu
Washington bugüne kadar Esad rejimine güçlü bir şekilde karşı geldi ama onu iktidardan düşürmek için de hiçbir ciddi adım atmadı. ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri IŞİD ve El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi gibi İslamcı örgütlere sürekli bomba yağdırdı, ancak hiçbir zaman Esad’a bağlı güçleri hedeflemedi.
Ayrıca, ABD IŞİD ile sahada savaşmak için Suriyeli ılımlı muhaliflerden küçük bir grubu eğitti ve donattı. Ancak bu eğit-donat programı, eğitilen askerlerin silah ve cephaneleriyle birlikte IŞİD ve El Nusra’ya katılmalarıyla fiyasko ile sonuçlandı.
Yanısıra, ABD öncülüğündeki koalisyon güçleri IŞİD ile savaşan Kürt güçlerini Suriye’nin kuzeyinde hava saldırılarıyla desteklemeye başladı.
Türkiye’nin etkisizleşen pozisyonu
Türkiye, bir NATO üyesi olarak, muhaliflerini desteklemek suretiyle Esad’a karşı güçlü bir muhalefet sergiledi.
Ankara aralarında El Nusra Cephesi’nin de bulunduğu ılımlı ve İslamcı Esad karşıtı muhalif örgütlerin bir çoğuna destek sundu.
Türkiye’nin Nusra cephesini desteklemesinin, örgütün açık bir şekilde El Kaide ile bağlantılı olması nedeniyle bazı bölgesel ve uluslararası güçlerin tepkisini çektiğini hatırlatmakta fayda var.
Bununla birlikte Türkiye’nin Suriye çatışmalarındaki pozisyonu, ülkenin Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile yaşadığı iç çatışmalar nedeniyle son zamanlarda gittikçe azaldı.
Suudi Arabistan’ın güncel önceliği Yemen
Suudi Arabistan Suriye’de çözüme doğru ilk adımın Esad’ın iktidarı terketmesi olduğunu defalarca yineledi.
Suudi yetkililer ABD öncülüğündeki Uluslararası Koalisyon’un IŞİD’e karşı hava saldırılarında yer almanın yanısıra, yıllarca Suriye’deki çok sayıda İslami muhalefet savaşçılarını desteklemeyi sürdürdü.
Suudilerin rolü, Yemen Cumhurbaşkanı Abd Rabo Mansur Hadi ile İran destekli Huti militanları arasında yaşanan iç çatışmalar nedeniyle, son süreçte gittikçe azalmaya başladı.
Suriye’deki dramatik gelişmeler ve aralarında dünyanın süper güçleri Rusya ve Amerikan’ın da bulunduğu çok çeşitli uluslararası ve bölgesel güçlerin de katılımıyla, savaşın harabeye çevirdiği Suriye’nin mezhepsel ve etnik bölgelere ayrılacak bir devlet olmaya doğru ilerliyor.