Türkiye ile Esad rejimi arasında devam eden normalleşme süreciyle ilgili olarak Tahrir el Şam Heyeti'nin (eski adıyla El Nusra)yöneticilerinden Abdurrahim Attun açıklamalarda bulundu.
Türkiye ile Suriye rejimi arasında istihbari düzeyde devam eden görüşmeler dün yaklaşık 12 yıl aranın ardından ilk kez siyasi boyuta evirildi.
Türkiye Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve MİT Başkanı Hakan Fidan Rusya'nın başkenti Moskova'ya gidip burada Suriye Savunma Bakanı ve İstihbarat şefiyle görüşmeler gerçekleştirmişti.
Mepa News’in yer verdiği habere göre, Suriye'nin kuzeyinde İdlib oluşum olan Tahrir el Şam Heyeti (eski adıyla El Nusra) Sorumlusu Ebu Abdullah Şami kod adlı Abdurrahim Attun, gündemdeki konulara dair açıklamalarda bulundu.
"Biz (devrim), Türkiye ve Rejim" başlıklı yazısında Attun, Türkiye ile Suriye rejimi arasında devam eden normalleşme sürecine dair açıklamalarda bulundu.
"Türkiye'nin kendisini "hilafet devleti" olarak sunmadığını" ifade eden Attun, "Türkiye, bölgesel çapta bir devlettir ve bölgede bir ağırlığı vardır. Kendine göre çıkarları gereği ve ahlaki yönünü ihmal etmeyerek devrimin yanında durmuştur" dedi.
Attun'un yazısı şu şekilde:
"Her özgür devrimci, mücahid, murabıt, direnişçinin; devrimcilerden, mücahidlerden, muhacirlerden ve tehcir olunanlardan dik duran, sebat edenlerin, Türkiye başkanı ve katil Beşşar arasında katil Putin gözetiminde bir görüşmenin gerçekleşmesi hakkındaki Türkiye taraflı açıklamalardan etkilenmemeleri gerekir...
"Türkiye'nin bölgede bir ağırlığı vardır"
Gerçekte Türkiye kendisini bir “hilafet devleti” olarak sunmamaktadır. Aynı şekilde Batı veya Doğu emirleri gereğince hareket eden bir devlet de değildir. Türkiye, bölgesel çapta bir devlettir ve bölgede bir ağırlığı vardır. Kendine göre çıkarları gereği ve ahlaki yönünü ihmal etmeyerek devrimin yanında durmuştur.
Türkiye’nin bazı çıkarları devrimle örtüşmektedir, evet. Ancak Türkiye’nin Rusya’yla da çıkarları bulunmaktadır. Diğer yandan İran’la, Avrupa ve Amerika Batı’sıyla da çıkarları vardır. Dördüncü olarak Arap çevreleriyle ve beşinci ve altınca taraflarla da çıkarları vardır. Yine bunların dışında dahili çıkarları vardır.
Seçim süreciyle birlikte Türkiye’nin iç durumunun yapılan açıklama ve atılan adımlara etkileri ve yansımaları olabilir. Belki yapılan açıklamaların, bir takım yönelimlere dönüşmesi etkisi bile olabilir…
"Türkiye'nin açıklamalarının bize ciddi bir etkisi olmayacaktır"
Türkiye veya başkası olsun katil Beşşar’a karşı atılan her adımı biz kınasak da, Türkiye tutumuna ister muvafakat edelim ya da kınayıp eleştirelim, yalnız başına kınama yeterli olmayacağı için burada bizi kınamadan daha fazla ilgilendiren, devrimci ve mücahid güçler olarak bizim tutumumuzdur. Halledilmesi gereken ihtilaflarımızı kabul etmekle birlikte, mücrim rejimle uzlaşılması ya da yeniden normalleşmesi hususunda bizim sözümüz bir olduğu ve bu rejimi devirene kadar devrim ve cihad yolunu sürdürme azmimiz devam ettiği sürece; Türkiye’nin açıklamalarının ya da görüşmelerinin -konu Türkiye’nin bir yönelimi haline geldiğinde bazı etkilerin olabileceği olasılığına rağmen- bize ciddi bir etkisi olmayacaktır…’’