Türkiye ile ilgili yıllık İlerleme Raporu\'nu gecikmeyle açıklayan ve insan hakları ile demokrasi alanında sert eleştiriler içeren, barış sürecinin yeniden başlamasını isteyen AB\'ye siyasi partilerden yanıt geldi.
1 Kasım seçimlerinde yeniden tek başına iktidar olan AK Parti, AB\'nin çifte standardı bir tarafa bırakmasını istedi ve Türkiye\'yi yönetme yetkisinin AB\'de olmadığını söyledi. MHP ise, AB\'nin önce kendisine bakması gerektiğini vurguladı. HDP\'ye göre de AB\'nin ilerleme raporlarındaki şerhlere Türkiye\'nin ihtiyacı yok ama bunlar bir gerçekliğe tekabül ediyor.
Biz üzerimize düşeni yapıyoruz
AK Parti Grup Başkanvekili Ahmet Aydın, özgürlükler konusunda AK Parti iktidarları döneminde Türkiye\'nin atmış olduğu adımların ortada olduğunu söyledi. Aydın, \"Bu yadsınamaz, bu küçümsenemez. Bunu herkesin kabul etmesi lazım\" dedi. AB\'nin de çifte standardı bir tarafa bırakması gerektiğini kaydeden AK Partili Aydın, \"Biz kendi üzerimize düşeni yapıyoruz, ev ödevlerimizi yerine getiriyoruz. Ama AB ülkelerinin de bu noktada samimi bir duruş göstermesi lazım, onların da üzerine düşen görevleri yerine getirmesi lazım\" diye konuştu.
Süreçte muhataplarda sorun yaşanıyorsa değiştirilir
AK Partili Ahmet Aydın, çözüm sürecine geri dönülmesi ve görüşmelerin yeniden başlatılması konusunda da, bundan sonraki sürecin milli birlik ve kardeşlik süreci olarak devam edeceğini söyledi. Bu sorunun sadece AK Parti\'nin sorunu olmadığını ülkenin, milletin sorunu olduğunu, muhatabının da 78 milyon insan olduğunu anlatan Aydın, \"Eğer muhataplarda bir sorun yaşanıyorsa ki, onların bu noktada samimi bir duruşlarını göremiyorsanız muhatabı değiştirme hakkınız vardır. Aslolan üzüm yemektir, bu ülkede birliği kardeşliği tesis etmektir. Bunun için halkımızla istişare ederiz. Biz silahtan beslenenlerle değil, terörden beslenenlerle değil gerçekten sözde değil özde barışı isteyenler özde kardeşliği isteyenler ve bu bağlamda elinin taşın altına atan her kim varsa herkesin bu kapsamda ciddi bir rol almasını bekliyoruz, düşünüyoruz\" dedi.
MHP\'li Halaçoğlu: AB önce kendisi şiddeti sonlandırsın
MHP Kayseri Milletvekili Yusuf Halaçoğlu ise, AB\'nin önce kendisinin şiddeti sonlandırması gerektiğini belirtti. Halaçoğlu, \"Çünkü Ortadoğu\'da bugüne kadar ölen insanların hepsinin vebali AB ülkeleri ile birlikte ABD\'ye aittir. Orada insanları etnisetelerine ve mezheplerine ayırmak suretiyle büyük bir kargaşa ortamı ortaya çıkardılar ve bugün Ortadoğu kan gölüne dönmüş durumda. Bunun müsebbibi kim, bunun müsebbibi aslında AB ve ABD. Gizli bir haçlı seferi var ve bu gizli haçlı seferinde Irak\'ta meydana gelen olaylar sonrasında Suriye\'de de insanları birbirlerine düşürmek suretiyle, Müslümanları birbirlerine kırdırıyorlar. Dolayısıyla önce AB, bu bölgede barışısağlayacak tedbirleri kendisinin öncelikle alması lazım\" dedi.
Kürt sorunu değil, PKK sorunu var
Türkiye\'nin bir Kürt sorunu değil PKK sorunu olduğunu savunan MHP\'li Halaçoğlu, PKK sorununu ortadan kaldırmanın da Türkiye\'nin zaten boynunun borcu olduğunu söyledi. Halaçoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
\"Çünkü terör örgütü olarak AB ülkeleri zaten kabul ediyor ABD ile birlikte. Ama onların bu bölgedeki kargaşadan dolayı silahlanmalarının müsebbibi de kendileri asılında. Bugün PKK\'nın elinde olan roketatarlardan başlamak üzere bütün silahlar bu karışık ortamdan kaynaklanmaktır. Dolayısıyla AB kendi içinde şiddeti bir durdursun. Bizim kendi içimizde şiddet diye herhangi bir şey yok. PKK\'nın askerlerimize, polislerimize saldırıları Güneydoğu\'da özellikle kendi kurtarılmış bölgelerini kurma düşüncesi hakimiyetleri yatmaktadır. Haliyle onun siyasi uzantısı olan partinin öncelikle bu şiddeti durduracak kişiler olduğunu belirtmek istiyorum. Hayli AB\'nin bu açıklamalarını yersiz buluyorum.\"
HDP\'Lİ Önder: AB ilerleme raporlarındaki şerhlere ihtiyacımız yok
HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise, \"AB\'nin ilerleme raporlarındaki şerhlere ihtiyacımız yok. Gerçekten ihtiyacımız yok. Bu ülke kendi olanakları içinde kendi yapılarıyla kendi muhataplıklarıyla bu meseleyi çözebilir. Bu defalarca taraflarca deklere edilmiş bir şeydi. Uluslararası kamuoyu ve kurumların bu konudaki işaretleri bir gerçekliğe tekabül ediyor. Ama gerçekten imkân kendi ellerimizdedir ve bunun mutabakatı sağlanmış durumdaydı inkar edilene kadar\" diye değerlendirdi.