Ali Duran Topuz: Bahçeli, Öcalan’ı mı Erdoğan’ı mı bekliyor?

‘’Devlet Bey, Öcalan mühürlü yedi cümleyi “hayırlı başlangıç” olarak gördü, ‘eylem safhasına’ geçiş istedi. Fakat eylem safhasına ilk kim geçecek? Aslında bu Erdoğan ve partisinden başkası değil.’’

01.01.2025, Çar - 17:35

Ali Duran Topuz: Bahçeli, Öcalan’ı mı Erdoğan’ı mı bekliyor?
Haberi Paylaş

Artı Gerçek yazarı Ali Duran Topuz, DEM-İmralı görüşmesi, sonrasında İmralı heyetinin açıkladığı Öcalan’dan gelen yedi cümlelik “genel çerçeve” ve MHP lideri Devlet Bahçeli’nin açıklamalarını değerlendirdiği yazısı şöyle:

‘’ Devlet Bahçeli’nin cümlesi bu:
“Çözümsüzlüğe havale edilip muhasım çevrelerin eline koz olarak geçecek, müteakiben aleyhimize silah gibi kullanılacak hiçbir sorun alanımız olmamalıdır.”

Bu da Abdullah Öcalan’ın cümlesi:
“Gazze ve Suriye’de yaşanan hadiseler göstermiştir ki, dışarıdan müdahalelerle kangrenleştirilmeye çalışılan bu sorunun çözümü artık ertelenemez bir hal almıştır.”

Bahçeli, bir sorun alanı olduğunu ve bunun “hasım çevrelerin eline koz olarak geçeceğini” söylüyor; Öcalan bu sorunun “dışarıdan müdahelelerle kangrenleştirilmeye çalışıldığını” söylüyor. Bahçeli için “Kürt” sadece Türk milletinin bir parçası olarak var ve o nedenle de bir “Kürt sorunu” yok ama yine de bir sorun var ki o yüzden de Öcalan’a müracaat ediliyor. Ediliyor çünkü arkamızda kalan yıl (yine Bahçeli cümlesi) “coğrafya temelli hesapların güncellendiği bir yıl” oldu ve demek ki bugün başlayan yıl bu hesapların hala gündemde olduğu bir yıl.

“Çözüm süreci yok”sa iyi olan ne?

Aynı Bahçeli ekliyor:
“Ortada yeni bir çözüm veya açılım diye bir süreç hiç yoktur.” Bu cümle İmralı’ya giden heyetin iki isminden birinin, Pervin Buldan’ın “yeni çözüm süreci” sözüne cevap.

Bu cevaba bakınca ziyaretten memnun olmamış diye düşünebiliriz Bahçeli’yi ama öyle de değil, diyor ki:
“İmralı ile DEM Parti temsilcileri arasında 28 Aralık 2024 tarihinde gerçekleştirilen görüşme ve bu görüşmenin genel hatlarıyla medyaya yansıyan bazı bölümleri demokrasiyi, Türk-Kürt kardeşliğine bağlanan umutları nispeten takviye etmekle kalmamış hayırlı bir başlangıcın ivmesi olmuştur.”

Kademe kademe

Hayırlı bir başlangıç diyor, demek ki Bahçeli Öcalan’dan gelen yedi cümlelik “genel çerçeve” ile mutabık, en azından başlangıç olarak. Fakat acelesi var Bahçeli’nin, tokalaşma jestinin takip eden günlerdeki her sözünde hep bir aciliyetten bahsetti zaten ve bu yeni yıl mesajında da aceleciliğini gizlemiyor:
“Sırayı sözden eylem safhasına geçiş almalı, nihayetinde müspet ve müşahhas sonuçların kademe kademe sahnelenmesi gecikmeksizin ifa ve ilan edilmelidir.”

Bir an önce “eylem safhası”na geçiş istiyor ama öyle giyotinle bitirir gibi değil de “kademe kademe” bir sahneleme istiyor.

Bahçeli’nin yeni yıl mesajının “çözüm süreci olmayan” süreç ile ilgili olumlu kısmı bu. Diğer kısımlar ise bir müzakere, bir diyalog, bir uzlaşma arayışı peşindeki bir politikacının değil de, zafer kazanmış bir komutan olarak, “süper güç Türkiye” tahayyülünü gerçekleştirmek üzere karşı tarafa görevler dikte eden bir politik liderin mesajları gibi duruyor.

Örneğin: “Silahlar ya gömülecek ya da silah tutanlar gömülecektir.”

“Yeni şartlarda, dönüşen konjonktürde, değişen güç dengelerinde, oyun kurucu Türkiye’nin karşısında PKK/YPG terör örgütünün Irak’ın kuzeyiyle birlikte Fırat’ın batısı veya doğusunda tutunması hayaldir ve tasfiyesi kaçınılmazdır.”

İktidar blokunun iki yüzü

Bahçeli’nin konuşmasının bu iki yüzü, Cumhur ittifakının bu konu hakkındaki genel söyleminin iki yüzünü birden barındırıyor.

Bir yanda, bir acil ihtiyaç, bir gereklilik olarak bir tür müzakere düşünülüyor öte yandan sadece koşulsuz teslimiyet anlamına gelecek bir eylemler dizisi dikte ediliyor.

Bir yandan muhalefet partileri, sivil toplum destek versin deniliyor öte yandan desteğe çağırılanların hepsi doğrudan terörle bağlantılı figürler olarak ele alınıyor, doğrudan davetiye çıkarılan Öcalan dahil. Üstelik, hayli bir süredir kendi uzattığı elin devamının gelip tamamına ermesi için pozitif yönde ve ümitvar biçimde konuşan tek kişi de sadece Bahçeli. Evet, Recep Tayyip Erdoğan bir ara meseleye girdi, Bahçeli’nin girişimini övdü, Cumhur ittifakının girişimi olarak tanımladı ama ondan sonra ne Erdoğan’dan ne de iktidar mensubu başka isimlerden öyle görünür, güçlü bir destek geldiğine şahit olmadık. Sanki Devlet Bahçeli (ve Feti Yıldız) hariç iktidar bloku içinden iş tamamına ersin isteyen yok gibi.

“Sırayı eylem safhasına geçiş almalı”

Bunların hepsini “taktik gereği alınan tutumlar, söylenen ve söylenmeyen sözler” olarak alsak bile ortada bir tuhaflık olduğunu görmemek, dillendirmemek imkânsız. Bu tuhaf, çelişkili ve zor anlaşılır noktada durup, Bahçeli’nin “hayırlı bir başlangıcın vesilesi” diye gördüğü ziyaretten sonraki beklentisine dönelim:
“Sırayı sözden eylem safhasına geçiş almalı.”

Sözler 1 Ekim’den beri hep var, ilk “eylem” Ömer Öcalan’ın İmralı’ya gitmesiydi ki oradan gelen mesaj aslında tıpkı Bahçeli’nin şimdi dediği gibi “sırayı eylem safhasına geçiş almalı” mealindeydi malûm, “Koşullar sağlanırsa…” diye başlıyordu Öcalan, “meseleyi çatışma ve şiddet zemininden hukuk ve siyaset zeminine çekmeye” hazır ve muktedir olduğunu ekleyerek bitiriyordu. Yani kendisinin eyleme geçmesi için karşı tarafın “koşulları sağlaması” yani eyleme geçmesini bekliyordu. Bu son ziyaretten sonra açıklanan yedi cümlenin özeti de aslında buydu.

Bahçeli’nin yeni yıl mesajında eylem sürecinin “kademe kademe” ifa edilmesi gerektiği belirtilirken, öyle birdenbire tek bir “açıklama” ya da “çağrı” ile işin bitmeyeceğini iyi bildiğini ortaya koyuyor gibi. Fakat Öcalan’ın beklediği “eylem”lerin muhatabı Bahçeli değil, tıpkı Bahçeli’nin beklediği eylemlerin tek muhatabının Öcalan olmadığı gibi. Buradaki kilit aktör, şimdiye kadar Bahçeli’yi övmek ve açık desteğini dile getirmiş olmaktan ileri gitmemiş olan Erdoğan ve onun yönettiği partisi ile hükümeti.

“Siyaset zemini” Bahçeli’nin girişimiyle (elbette, iyi ki) oluşmaya başlamıştı zaten, 1 Ekim’den bu yana o zemindeyiz fakat mesela hukuk zemini sözle kurulacak bir zemin değil. İlk sırada, Öcalan’ın ilk mesajındaki ilk cümle var: “Tecrit hala devam ediyor.” Bunun tek mesele olduğunu söylüyor değilim elbette, fakat başlangıç için kritik bir mesele. Dahası 2015’ten beri yürürlükte tutulan “anti-hukuk” uygulamalarının kesilmesi de aslında bu babın en önemli başlıklarından biri çünkü tecrit ayrı, diğerleri ayrı uygulamalar değil, hepsi aynı konseptin, aynı baskı mekanizmasının (“çöktürme stratejisinin”) parçaları.

Bu “eylem” safhası, sadece iki ya da üç isimli bir heyetin adaya gidip gelmesiyle geçilecek bir safha değil kolay kolay. Nitekim Bahçeli ekim ayı içindeki konuşmalarında Öcalan ile DEM Parti grubunun yüz yüze gelmesini özellikle vurgularken, meselenin bu boyutunu iyi biliyor gibi görünüyordu yine.

Bahçeli’nin o zaman tecrit meselesini, “şayet kaldırılırsa” diye ele alması, işin bu yanının kendisinin değil hükümetin/iktidar partisinin daha özcesi de Erdoğan’ın sorumluluk alanı olduğunu işaret ediyordu. Şimdi “hayırlı başlangıç ivmesi”nden sonra beklediği “kademe kademe” gelişmede sadece Öcalan’ın hareketlerini kast etmediğini öne sürebiliriz o halde. O halde sürecin bundan sonraki aşamalarında, “eyleme geçiş” için ilk bakacağımız yer iktidar/hükümet olmalı. Öcalan henüz sözünü ettiği “şartların” ne olduğuna dair kamuoyuna bir şey söylemiş değil, belki de bunu hiç söylemeyecek ama o şartlar olmadan işin ilerlemeyeceğini görmek için kahin olmaya gerek yok.

Evet, bir yandan her şey çok hızlı ilerliyor ama öte yandan hayli yavaş gidiyor; üç aydır aynı düğüm noktasının aşılmasını bekliyoruz mesela. Bu üç ay içinde Suriye’de Baas yıkıldı, o yıkım gününe kadar “terörist” denilen kişi ve gruplar bugün yeni Suriye’nin geleceğini şekillendirmeyi üstlenen “saygın ve makul aktörler” olarak alkış alıyor. Büyük değişim ve dönüşümler, meseleye bakışta, ele alışta ve telaffuz edişte de büyük değişim ve dönüşümler gerektiriyor. Suriye’deki her şey nasıl Türkiye’yi etkiliyorsa Türkiye’deki her şey de Suriye’yi temelden etkileyecek. Şimdi Bahçeli ve Cumhur ittifakı, Kürt meselesinde “büyük bir değişim ve dönüşüm” istiyorlarsa bu büyüklüğe uygun değişim ve dönüşümü göstermeye de girişmeliler. Doğrusu Bahçeli bunu yapıyor görünüyor ama Cumhur ittifakının büyük ortağı bunu ne kadar istediğini gösteren işaretlerden özenle sakınıyor gibi.’’

 

Bu haber toplam: 7596 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:12:22:42
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x