Referandum sürecinde yapılacak seçim kampanyaları kadar hatta yer yer daha öne geçen bir diğer konu da anket sonuçları. 'Bıçak sırtı' olarak tarif edilen 'Evet-Hayır' oranlarını hesaplayan şirketlerden ANAR Araştırma'nın Genel Müdürü İbrahim Uslu, RS FM'de 'Yavuz Oğhan'dan Bidebunudinle' programına konuk oldu.
Uslu, referandum kampanyalarının nasıl düzenleneceğine yön veren anket sonuçlarını ve seçmenin son durumunu değerlendirdi. Uslu, 16 Nisanda yapılacak referandumun birçok nedenden dolayı Türkiye'nin siyasi tarihine geçeceğini söylüyor.
Seçmenin kafasının yine karışık olduğunu belirten Uslu, tüm tarafların çok ince hesaplar yapması gerektiğini söylüyor:
"Gönlü başka bir şey aklı başka bir şey söylüyor. Bu güne kadar yaptığı parti tercihleri var, desteklediği liderler var ama bu yeni sistemle ilgili henüz beyninde netleşmemiş bazı hususlar bulunan seçmenlerde var. Özellikle evet bloğunun seçmenleri bunlar. Hem Ak Parti hem de MHP içerisindeki seçmenler. O yüzden bu seçim son ana kadar herkesin çaba harcaması, ince ince hesaplar yapması gerekiyor. Bu seçim son anda bile sonuçlarının ciddi bir biçimde etkilenebileceği, her bir hamlenin marjinal faydasının ya da marjinal maliyetinin yüksek olacağı bir seçim olarak siyasi tarihimizdeki yerini alacak."
Daha önceki açıklamalarında seçimlerde ekonominin de çok belirleyici olacağı değerlendirmesi yapan Uslu'nun gelinen süreçteki görüşü, işsizlik oranının ve ekonomik sorunun siyasi dengeleri bozmayacağı yönünde.
Uslu, yapılan anketlerin sonuçlarına göre en büyük riski AKP'nin aldığını söylüyor:
"Bu referandumda en büyük risk Ak Parti'nin aslında. Diğer partilerden biraz MHP'nin riski var ama bütün risk Ak Parti'nin. Eğer hayır çıkarsa başka sonuçlar doğurur, çok küçük bir farkla geçerse başka bir sonuç doğurur, rahat bir farkla geçerse başka sonuçlar doğurur. Mesela CHP, sonuç ne olursa olsun fazla etkilenmez. Parti için bütünlük, söylem birliği, lider taban ilişkisi açısından baktığınızda CHP'nin bir riski yok. HDP'nin'de bir riski yok ama Ak Parti ve MHP'nin riski yüksek. Bütün riski üstlenen evetçi partiler, bütün risk parlamentoda bu projenin sahipliğini yapan partilerin üzerinde. O yüzden de tedirginler."
AKP’nin kendi tabanında daha önce görmediği soru işaretleri olduğunu söyleyen İbrahim Uslu, bu belirsizliği araştırmaları sonucu belirlediği oranlarla anlatıyor. En büyük riski Ak Parti almış durumda.
"Ak Parti tabanının yüzde 65'i, evet oyu vereceğini söyledi ama yüzde 35'i, Ocak ayı başında yaptığımız araştırmada henüz evet oyu vereceğini söylemiyordu. Bu bir gösterge, ama bunların bir kısmı illaki evet oyuna dönecektir ama ne kadar kısmı 'evet' demeyecek 'hayır' diyecek ya da sandığa gitmeyecek. Onlar referandum sonuçları üzerinde çok etkili olacağı için, mesela HDP'nin yüzde 10'unu sandığa gitmediği zaman 1 puana tekabül ediyor ama Ak Parti'nin yüzde 10'u 5 puana tekabül ediyor. Şimdi arada böyle bir dramatik fark var. O yüzden Ak Parti ilk önce kendi tabanı üzerinde ince ince çalışmak ve işlemek zorunda. Sadece kendi tabanı da yetmiyor, aynı zaman da MHP'nin tabanında bazı sorunlar var. Bir şekilde orayı halletmesi gerekiyor. Küçük partilerin parlamentoda temsil edilmeyen seçmenleri var, oraya yönelik başka bir dil geliştirmesi gerekiyor. Bir taraftan kullanacağı dil, MHP tabanını rahatsız etmezken bir taraftan da kendi içindeki Kürt seçmenlerini de, HDP'den alınması muhtemel evet oylarını verecek seçmenleri de rahatsız etmemesi gerekiyor."