Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, AKParti ve muhafazakâr çevrelere yönelik eleştirilerini sürdürüyor. Dilipak, AKParti'nin kendi tabanıyla da, toplumun diğer kesimleri ile de olan bağlantılarının çöktüğünü söyledi.
"Yiyici, tufeyli bir iş adamı tipi türetildi" diyen Dilipak, "Bu yamyamlar yiyecek bir şey bulamazlarsa birbirlerini yerler" dedi.
"Gerçeklerle yüzleşmek" başlıklı yazısının ilgili bölümünde Dilipak şunları kaydetti:
Evet, gerçeklerle yüzleşmeliyiz. Ama bunu önce herkesin kendi içinde, kendi nefsinde yapması gerek. “Başkasına öğütlediğimiz şeylerin kendi nefsimizdeki karşılığı ne?”
Herkes karşısındakinin gözünde çöp ararken, kendi gözündeki merteği görmüyor, görmek istemiyor. Herkes ısrarla karşısındakinin değişmesini istiyor. Ötekileri terbiye etmeye çalışıyor. Asıl yanlış da zaten burada.
Odalar, vakıflar, dernekler, STK’lar, sendikalar, tarikatlar kendini değiştiriyor mu ki, ya da değiştirmenin gerekliliğine inanıyor mu ki! Herkes kendini hakikatin merkezinde görüyor.
Bunlar kendilerini hakikatin merkezinde gördükleri için istişare ve şuraya da gerek görmüyorlar. Kimi sırtını devlete dayamış, istihbarat raporları ile her şeyi bildiklerini düşünüyorlar. Kimileri, 3’ler, 7’ler, 40’lar diye gidiyor. Kimsenin bir dediği ötekini tutmuyor bu arada.
AK Partinin aday belirlemede, siyasi ve bürokratik atamalarda, iş yaptıkları iş adamlarını seçerken ne kadar isabetli kararlar aldıkları ortada.
Gerçeklerle yüzleşmek bu anlamda kulağa hoş gelen, pratikleri açısından içi boş bir söz haline geliyor.
Şu kaygı giderek yaygınlaşıyor: “Paralel devlet”ten kaçarken, paralel “paralel parti” çıktı ortaya. Hani şu AK Parti içindeki AKP’liler. Onlar da İslami değerleri öne çıkartanlardan şikâyetçi. Bunlar medyayı ele geçirdiler ve sosyal medya üzerinden toplumu yönlendirmeye çalışıyorlardı ama olmadı işte. Media bir politik bir illüzyon arayışında. AK Partinin kendi tabanıyla da, toplumun diğer kesimleri ile de olan bağlantıları çöktü. Birileri din, tarih, gelenek, çıkar ilişkileri üzerinden siyaseti meta haline getirmeye çalışıyor sanki. Ve de yiyici, tufeyli bir iş adamı tipi türetildi. Bu yamyamlar yiyecek bir şey bulamazlarsa birbirlerini yerler.. Sermaye, siyaset ve bürokrasi arasında “Win win” düzeni, çıkara dayalı bir “Şeytan üçgeni” oluşturur. Siyasette ve piyasada bir kara deliğe dönüşür bu üçgen ve sonunda kendi içine çöker.
Davutoğlu da bu şikâyetleri aktaran bir açıklama yaptı geçen gün. Bugünlerde bu çevrelerden en çok konuşulan konular bunlar.
Birileri çıkıp siyaset adına medyayı böyle paspas haline getirmemeli. Dini metalaştırmamalı. Cemaati çıkar ilişkilerine alet etmemeli. STK’ları arka bahçelerine dönüştürmemeli.