BM Genel Kurulu\'nda konuşan Erdoğan, Musul operasyonu bölge halkının hassasiyetleri gözetilerek yapılmalı dedi.
BM Genel Kurulu\'nda konuşan Erdoğan AB ve BM\'nin Suriyeli sığınmacılar konusunda Türkiye\'yi yalnız bıraktığını söyledi. Cumhurbaşkanı\'nın gündeminde 15 Temmuz darbe girişimi ve Gülen cemaati de vardı.
Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan\'ın konuşmasından satır başları şöyle:
Yüzyılın ilk çeyreğinde insanoğlu tarihin en zirve dönemini yaşıyor. Bu parlak tablonun bir de utanç verici yüzü var. Suriye’de Irak’ta terörün ve savaşın kıskacında inleyen pek çok ülkede yüz binlerce çocuk kadın, genç öldürülmeye devam ediyor. Ölümden kaçan mülteciler Avrupa şehirlerinde aşağılayıcı muamele ile karşı karşıya kalıyor. DAEŞ, El Nusra, PYD-YPG gibi terör unsurları bölgedeki eylemlerini sürdürüyor.
Diğer yandan dünyanın pek çok ülkesinde insanlar açlık, salgın hastalıklar sefalet ve cehaletle boğuşuyor. Bu insanlık onurunu yaralayan utanç verici bir tablodur. Daha da acısı bu krizlerin ve sorunların çoğunun aslında kolayca çözülebilecek durumda olmasıdır. Gelecek nesillerin huzuru, refahı büyük ölçüde bugünden atacağımız adımlara bağlı. Zaman vicdani sorumluluklarımızın liderlik gösterme, kararlılıkla sorunların üzerine gitme zamanıdır. Günümüzde terör örgütleri çok çeşitli yöntemlere başvurabiliyorlar.
Türkiye olarak 15 Temmuz gecesi kısa adı FETÖ olan Fethullahçı Terör Örgütü’nün darbe girişime maruz kaldık. 241 vatandaşımızı şehit etti, 2194 vatandaşımızı da yaraladı. Parlamento binamız, Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz savaş uçaklarıyla bombalandı. Tanklar sokakları, insanları ezip geçti. Helikopterlerden sivillerin üzerine ateş açıldı. Bu darbe girişimi milletimizin demokrasisine hükümetine özgürlüklerine geleceğine ve anayasal düzenine kahramanca sahip çıkmasıyla bertaraf edildi. Bu bakımdan milletimle iftihar ediyorum.
\"Bizler kapılarımızı kapatmadık\"
Bugüne kadar 600 bine yakın insanın hayatını kaybettiği söylenen bu savaş yüzünden 12 milyon insan yerini yurdunu terk etti. 5 milyonu başka ülkelere sığındı. Sadece 2,7 milyon benim ülkemde. Niye Türkiye’ye geldiniz demiyoruz, kapılarımızı kapatmadık. Bizler insani ve vicdani görevimizi yaptık. Dünya almayabilir ama biz alacağız. Niye? İnsanız, öyleyse insana bu tür bir felaket karşısında kapımızı açmak durumundayız. Burada bahsettiğim rakamları uluslararası camianın kayıtsız bir şekilde dinlediğini biliyorum. Telaffuz edilen her sayı bir insana karşılık geliyor. Suriye halkı zalim bir yönetimin, katil bir yönetimin ve terör örgütlerinin acımasız küresel ve bölgesel rekabetin şekillendirdiği savaşların pençesinde tükeniyor.
\"Dikenli tel örgülerin arkasında huzur aramak beyhude bir çabadır\"
Vicdan sınavında sınıfta kaldı. Bizim faturalı yaptığımız harcama 12,5 milyar dolardır. Toplamda 25 milyar dolar gibi bir harcama yapılmıştır. Dünyadan size ne geldi? BM’den bize gelen destek 525 milyon dolardır. Başka herhangi bir şey yok. Peki AB’den gelen bir şey var mı? AB de verdiği sözleri tutamamıştır. UNICEF’e 178 milyon dolar gönderildi sadece. Türkiye’ye gelen herhangi bir yardım söz konusu değildir. Bölgesel ve küresel aktörlerle hareket etmeye özen gösterdik. Bu kıyamete sessiz kalamazdık. Kalmadık, kalmayacağız. Ülkemize sığınan 2 milyon 700 bin Suriyeli, 300 bin Iraklı olmak üzere hiçbir etnik mezhep veya din ayrımı gözetmeksizin kucak açtık. Türkiye’deki bu çadır kentlerde misafir ettiğimiz bu insanlarla ilgili olarak desteğimizi devam ettireceğiz. Başta AB olmak üzere bu konuda bize katkı sözü verenler hala sözlerini yerine getirmediler. Biz bekliyoruz. Aynı şekilde BM, verilen sözlerin yerine gelmesini bekliyoruz. 71. Genel Kurul bu sesi tüm dünyaya duyurma bakımından da çok önemlidir. Uluslararası toplumun katkısı 525 milyon dolarda kalmaması gerektiğini düşünüyorum. Suriyeli mültecileri kendilerine yönelik tehdit olarak algılayan tüm Avrupa’ya sesleniyorum. Dikenli tel örgülerin arkasında huzur aramak beyhude bir çabadır.
Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına en fazla önem veren ülke Türkiye’dir. Bizim Suriye’nin topraklarında gözümüz yoktur. Bütün mesele Suriyelilerdir. Kimsenin gözünün olmaması gerekiyor. Muhalefete verdiğimiz destekle başlayan Fırat Kalkanı harekatı istikrarın dengenin yeniden tesisi bakımından kritik bir öneme sahiptir. PKK, PYD DAEŞ ile mücadele etmek olmadığı bu operasyonla açıkça ortaya çıktı.
\"Gaziantep saldırısına kadar sabrettik\"
Biliyorsunuz, uzun süredir Suriye sınırlarımız boyunca güvenli bölge oluşturma çağrısında bulunuyorum. 911 km sınır var. Türkiye bir tehdit altındadır. Biz sabrettik, ancak 24 Ağustos’ta Gaziantep’te bir düğünde 14 yaşındaki bir çocuğu canlı bomba yapmak suretiyle o kalabalığın içerisine göndererek patlattılar. O ana kadar duran Türkiye, daha duramazdı. Ilımlı muhaliflerle birlikte bu olaya müdahale ettik. Cerablus önce, derdest ettik. Rai’de de aynı şekilde DAEŞ’i derdest ettik.
Güvenli bölge çağrısı
Böylece bir terör koridoru olmaktan çıktı, barış koridoru haline gelmiş bulunuyor. Yaptığımız operasyonun amacı güvenli bölgeyi fiili olarak hayata geçirmektir. Yine bu bölgede ülke dışına gitmiş mültecilerin de kullanacağı tüm sosyal donatılara sahip yerleşim yerleri inşa etmeyi planlıyoruz. Güvenli alan hale getirdiğimiz bölgelerin uçuşa yasak bölge hale getirilmesi konusunda birlikte çalışmalıyız. Ateşkes, istenilen hale gelmedi. Ateşkes ortadan kalktı, dün da BM konvoyuna bir saldırı, rejim tarafından yapıldı. 1 kişi öldü ve yaralılar vs. Suriye rejimi BM gözetimindeki yardımların acil insanı yardıma ihtiyacı olan Halep’e ulaştırılmasına izin vermiyor. Rejimin insanları açlığa mahkûm ederek izlediği ‘ya teslim ol, ya öl’ politikasına BM daha ne kadar müsade gösterecek? Irak’ın en büyük gücünü oluşturan etnik ve mezhebi çeşitliliği tesis edecek siyasi durumun kolay olmayacağı gözüküyor. Musul operasyonu bölge halkının hassasiyetleri gözetilerek yapılmalıdır.\"