Ankara’nın bölgeye bir müdahalesi, Trump yönetiminin değilse bile, Kongre’nin ve Amerikan kamuoyunun büyük tepkisine yol açacak. Ankara, 1974 silah ambargosundan daha ağır koşullarla karşı karşıya kalabilecek. Bu, zaten sallantıda olan ekonominin tamamen çökmesine yol açabilecek.
Rojava yönetimin Türkiye’nin daha fazla alan kazanmasına razı olmadığı ve Esad yönetimiyle kötü bir anlaşmaya razı olduğu ortada. Hafta sonu CNN’e konuşan Mazlum Kobane bunu açıkça dile getirdi. Böyle bir gelişme Amerika’nın Suriye sahasından silinmesi ve İran’a alan açılması anlamına gelecek.
Deneyimli gazeteci Fehim Taştekin Erdoğan'ın Güvenli Bölge'ye ilişkin beş hedefini Ahval'a değerlendirdi.
Erdoğan savaşı kârsız düşünemez. Suriye’deki başarısızlığa rağmen oyunu sürdürmek için Kürtleri hedefe koyan bir strateji geliştirdi. Tampon ya da güvenli bölge ısrarı da bu tehdit algısı üzerinden yürütülüyor. Şimdi buna mültecileri geri döndürme projesi ekleniyor. Son derece şeytani bir kurgu var.
Bir yanıyla yönetilemeyen mülteci dosyasıyla ilgili kamuoyunda oluşan rahatsızlığı gidermeye yönelik aldatıcı bir çözüm. Bir yanıyla ABD üzerinde baskıyı artıracak bir taktik. Bir yanıyla Avrupa’yı köşeye sıkıştıracak bir şantaj. Bir yanıyla çöküşe geçen inşaat sektörüne hayat öpücüğü anlamına gelecek fırsatlar penceresi.
Mülteci şantajıyla Avrupa’yı susturdular, bu tehdidi paraya tahvil ettiler, şimdi bu kârlı döngüyü devasa bir çarka çevirmek istiyorlar. Hesap bu. Fakat bu mesele o kadar basit değil. Dün konutları finansa edebileceğini söyleyen Suudi Arabistan ve Katar bile aynı yerde değil. Ki bunlar ABD’ye rağmen hiçbir şey yapamazlar.
Mültecileri tampon bölgeye döndürme hedefiyle oluşturulacak güvenli bölgeye TOKİ’yi sokma şeytaniliğinin başka boyutları da var. Başka bir ülke toprakları üzerinde tek taraflı adımlarla kolonyal ve sömürgeci bir yaklaşım sergileniyor. Bu ülkenin bir sahibi var. Burası zor durumda olsa da egemen bir devletin toprakları. İkincisi demografiye müdahale hedefleniyor. Yani Kürt bölgelerini Araplar ve Türkmenlerle seyreltme hedefi güdülüyor.
Bunların yaratacağı çatışma potansiyeli çok yüksek. ABD kendi nüfuz alanı olarak belirlediği yerde buna göz yumacak mı? Belki mülteci korkusuyla Avrupa ‘cesaret’ verebilir. Ama iş pratiğe geldiğinde onların da tonlarca çekinceleri olacaktır. Bunun bir de Rusya boyutu var. Rusya’nın çözüm önerisi Adana Mutabakatı çerçevesinde Türkiye’nin kaygılarını giderecek bir güvenli şerit oluşturulması yönünde.
Bunun ön şartı Şam’la el sıkışmaktır. Ayrıca bu mutabakatın aslı astarı da tartışmalı bir meseledir. Uluslararası anlaşma niteliği taşımıyor. Beş kilometrelik alanda terörle mücadeleye dönük operasyon hakkı da olup olmadığı meçhul bir maddeye dayalı. Mutabakat zaptında beş kilometre güvenli alanda operasyon yürütme gibi bir madde yok.
Gizli maddeden söz ediliyor. Suriye bunu kabul etmiyor. Üstelik yıllar sonra ikili anlaşmayla çizilen bir çerçeve var. Yasal sürecini tamamlamış bir anlaşma bu. Ne bu ülkenin sahiplerinden ne sahanın aktörlerinden ne de uluslararası aktörlerden TOKİ için inşaat izni çıkmaz.
Erdoğan Suriye’deki planları için hala Trump’la kişisel diyaloguna bel bağlıyor. Amerikan Ticaret Bakanı’nın Türkiye’de beş gün geçirip ikili ticareti 100 milyar dolara çıkarma konusunda hedef belirlemeleri ve farklı alanlarda ortak komitelerin kurulmasını kararlaştırmaları yanıltıcı bir iyimserlik havası yaratabilir. Bunlar Suriye ve S-400 bağlantılı Amerikan bariyerlerinin yıkıldığı anlamına gelmiyor. Kongre’de yaptırım baskısı devam edecektir