Yeniden Refah Partisi Genel Başkanı Fatih Erbakan, TBMM'de düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Çözüm İçin Eğer Bir Muhatap Aranıyorsa Kürt Halkıdır"
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin grup toplantısında PKK lideri Abdullah Öcalan'a yaptığı çağrıya tepki gösteren Erbakan, "Abdullah Öcalan’ın İstiklal Harbimizi yürütmüş olan TBMM’de konuşmasına ve 'umut hakkı'ndan istifade ederek serbest kalmasına yönelik teklif, milletimizin terörle mücadelesine ve şehitlerimizin aziz hatırasına ağır bir darbedir. Böyle bir şey teklif değil, tahayyül dahi edilemez" dedi.
Erbakan, konuya ilişkin açıklamalarını şöyle sürdürdü:
"40 sene boyunca Türküyle Kürdüyle bu kadar insanımız, askerimiz şehit düştü, minicik yavrular öksüz yetim kaldı, askerlerimiz kolunu, bacağını, gözünü kaybetti, bunun için mi bütün bu mücadele yapıldı? Bu terör yüzünden en çok Kürt kardeşlerimiz zarar gördü. Örgüt tarafından haraca bağlandılar, köyleri basıldı, evleri yakıldı, katledildiler, bölge terör yüzünden ekonomik olarak geri kaldı, fakirlik ve işsizlik aldı başını gitti. Kürt vatandaşlarımızın temsilcisi ne Öcalan ne PKK, ne YPG/PYD, ne de tek başına HDP’dir. Çözüm için eğer bir muhatap aranıyorsa, Kürt halkının temsilcisi; siyasi partiler, STK’lar, kanaat önderleri, aşiretler ve bölgedeki vatandaşlarımızdır. Yeniden Refah Partisi olarak; doğrudan Kürt vatandaşlarımızın muhatap alındığı bir çözüm sürecine 'evet' diyor ve destekliyoruz.
"Abdullah Öcalan Dedi Diye Silah Bırakmazlar"
Kürt kardeşlerimizin haklarının teslim edilmesini herkesten çok biz istiyoruz. Bu ülkede Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Çerkeziyle, Lazıyla birlik beraberlik ve kardeşlik içinde yaşamak istiyoruz ancak güvenlik güçlerimizden kundaktaki bebeklere kadar 50 bin kişinin katili olan terörist başının TBMM’de konuşması, umut hakkı gibi uygulamalarla özgürlüğüne kavuşturulması gibi devleti ve milleti aciz bir görünüme sürükleyecek çağrılar, Türkiye’nin hayrına ve yararına değildir. Bu bir acziyettir. Teslimiyettir.
40 yıllık mücadeleye ve şehitlerimizin aziz hatıralarına saygısızlıktır. Kadınlar, çocuklar ve bebekler de dahil olmak üzere On binlerce şehidimizin kanı elinde olan terörist elebaşından yardım istemek, TBMM’de konuşma yapmaya davet etmek; Türkiye Cumhuriyeti Devletini aciz gösterir, ordumuzu güvenlik güçlerimizi aciz gösterir. 'Biz yıllarca askerimizle, polisimizle bütün kurumlarımızla sizinle mücadele ettik ancak başarılı olamadık, gel bize yardım et bu işi sen çöz' manasını taşır.
Terörle masaya oturulmaz, pazarlık yapılmaz, söz alınmaz söz verilmez. PKK, PYD ve YPG’nin arkasında ABD’nin, İsrail’in, MOSSAD’ın, CIA’in hatta Avrupa ülkelerinin olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu bölgede terör ve bölücülük faaliyetlerinin yapılması 50 senelik belki 100 senelik bir plandır, Abdullah Öcalan dedi diye silah bırakmazlar.
"ABD Orada PYD Ve YPG’den Oluşan 140 Bin Kişilik Ordu Donattı "
ABD orada PYD ve YPG’den oluşan 140 bin kişilik ordu donattı, bir tek tankları ve savaş uçakları yok, oradaki teröristleri devlet kuracak noktaya getirdi ABD. Binlerce TIR dolusu silahı dünyanın gözü önünde onlara verdi, oradaki teröristleri yıllarca eğitip donattı, milyarlarca dolar harcadı.Ve ABD bütün bunları da binlerce yıllık plan olan Büyük İsrail’in kurulabilmesi için yaptı. Abdullah Öcalan bir konuşma yapacak ve bütün bu hazırlık, bütün bu proje birden bire ortadan kalkacak mı? Bir diğer önemli husus şudur; PKK’nın lağvedilmesi, ülkemiz için asıl tehdit haline gelen YPG ve PYD gibi örgütlerin de lağvedileceği anlamına gelmemektedir. PKK gibi belki de kendileri için bile önemi kalmamış bir örgütün, lağvedilmesinin ve birkaç yüz örgüt mensubunun göstermelik olarak silah bırakmasının hiçbir anlamının olmayacağını da ifade ediyoruz. Yanı başımızda ABD tarafından eğitilip donatılmış 140 bin kişilik PYD-YPG terör ordusu varken sadece PKK’nın tasfiyesi bir şey ifade etmez.
"Biz Yapsaydık Herhalde Şu Anda İmralı'da Olurduk"
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erbakan, "Sürece ilişkin yarı şaka yarı ciddi şöyle bir şey söyledik; 'biz yapsaydık herhalde şu anda İmralı'da olurduk' dedik. 'Madem Abdullah Öcalan'dan bir şey duymak istiyorsunuz gidin İmralı'ya duyun' diyebilirlerdi bize de. Benzer açıklamalar AKP'nin içerisinden de geldi. 'Muhalefet partileri bunları söyleseydi biz şu anda neler yazıyor olurduk' dediler. Bu büyük bir çelişki. Bu çağrıyı yapanların siyasi hayatına ve çok yakın bir zamandaki söylemlerine baktığımız zaman bugün geldikleri noktayla büyük bir çelişki oluşturuyor. Maalesef böyle çifte standartlar da yaşanıyor" dedi.