Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), 27 Mayıs’ta Kürdistan Bölgesi sınırları içerisinde bulunan ve harita üzerinde Türkiye, İran, Irak üçgeninde yer alan Hakurk’a yönelik “Pençe Harekatı” adıyla karadan ve havadan operasyon başlattı.
Türkiye Milli Savunma Bakanlığı’ndan yapılan son açıklamaya göre, “operasyon kapsamında şu ana kadar 27 PKK’li yaşamını yitirdi. Ayrıca örgüte ait çok sayıda mühimmat da ele geçirildi.” Ancak PKK kaynakları kayıplarına ilişkin herhangi bir bilgi paylaşmazken, operasyona “çeşitli eylemlerle” karşılık verildiğini aktardı.
Çoğrafik anlamda “stratejik” bir bölge olarak görülen Hakurk’ta gerçekleşen bu harekatın bölgesel çapta siyasi ve askeri neticeleri olacağı savunuluyor. TSK açısından PKK’ye sınırların ötesinde vurulacak “büyük bir darbe” ve sınır geçişlerinin engellenmesi, PKK açısından da yaklaşık 40 yıldır “geri cephe” olarak kullandığı bir üssü savunma anlamı da taşıdığı ifade ediliyor.
Rudaw'da yer alan özel bir haberde, Pençe Harekatı ile ilgili ayrıntılar ile harekatın Türkiye ve PKK açısından olası sonuçları, askeri konularda ve gerilla savaşında uzman Halil Ataç ile değerlendirildi.
Operasyonun amacı
Halil Ataç, Türkiye açısından Hakurke’de başlatılan operasyonun birden çok sebebi bulunduğunu belirterek sözkonusu sebepleri şöyle ifade etti:
“Birincisi; süreçle bağlantılı, Türkiye daha önce Rojava ile çok uğraştı. İşte Fırat’ın doğusu, Menbic’te istediği adımları atamadığı için bugün Güney Kürdistan’a yönelme ihtiyacı duydu. Bu süreçte kendi iç kamuoyuna dönük bir zafere, başarıya ihtiyacı olduğunu sezdiği için bu operasyonu gündeme getirdi.
İkincisi; Türkiye geçmişte de bu bölgelere birçok operasyon yaptı. 1995’te gerçekleşen Çelik Operasyonundan bugün adına “Pençe” dedikleri operasyona kadar defalarca ‘sınır ötesi’ operasyon gerçekleştirildi. O operasyonların amacı da PKK’nin kuzeye geçişini ve bu alanı bir geçiş koridoru olarak kullanmasını engellemeyi amaçlıyordu. Geçmişte amacına ulaşıp başarı sağladı mı, buna bakmak lazım. Tüm bu operasyon süreçlerinde Türk devleti işte, ‘bu kadar PKK’li öldürdüm’, PKK de ‘bu kadar asker öldürdüm’ propagandası yaptı. Adeta sayı arttırma yarışı oldu.
Öte yandan Kandil yani PKK de Türk devleti gibi bir tıkanma yaşıyor. Ve bu durumda böyle bir operasyon yapılması iki tarafın da işine geliyor.”
Hakurk’un konumu ve önemi
Operasyonun gerçekleştiği bölgeyi çok iyi tanıdığını belirten Halil Ataç’a göre Hakurke’nin tercih edilmesinin bir sebebi de “gerillanın en önemli geçiş hatlarından birini kontrol etmek.”
Ataç bu konuda, “Operasyon, Rojhılat, Güney ve Kuzey Kürdistan üçgenine düşen stratejik bir alanda gerçekleşiyor. Ayrıca PKK’nin 1980’lerin başından beri üs olarak kullandığı, yerleştiği alanlardan biri. Geçmişte gerçekleştirilen operasyonlarda bölgeler kalıcı olarak tutulmuyor, bir süre sonra geri çekiliyordu. Geçen yıldan beri devam eden operasyonla birlikte Türk ordusu Hakurke’nin kuzey batısındaki Bradost denilen bölgede buluna Lelkan, Geliye Reş ve Kaniye Reş alanlarına yerleşti. Nitekim şu an tutmaya çalıştıkları Şekif Dağı bir kule gibidir, stratejik bir dağdır. Sarp, çıplak bir dağdır, bütün bölge üzerine hakimdir ve adeta bir minare gibidir. Dolayısıyla girdikleri bölgeleri tutarak, buradan adım adım ilerleyerek, ellerindeki teknik imkanları da değerlendirerek gidebileceği yere kadar gidebilir” değerlendirmesinde bulundu.
Operasyon Kandil’e uzanır mı?
Türk ordusunun bu operasyonda adım adım ilerlemeye çalıştığına dikkat çeken Halil Ataç, “Peki Kandil’e kadar ilerleyebilir mi? kayıp vermeyi göze alarak ilerlediği taktirde gidebilir. Fakat bu durumda da askerler kendilerini hedef haline getirmiş olur. PKK de çok iyi bildiği bir coğrafyada daha rahat saldırı düzenleyebilir ve ayağına gelen hedefi daha rahat vurabilir” diye konuştu.
Olası sonuçlar
Halil Ataç operasyonun olası sonuçlarına ilişkin de şu değerlendirmede bulundu:
“PKK elindeki arazileri kaybedebilir ama bu bir yenilgi olmaz. PKK, Zagroslardan Kandil’e, oradan Halepçe’ye kadarki sınır bölgelerinde tedbirler almıştır. Stratejik tepeleri mayınlamış, cephanesinden lojistiğine, her türlü ihtiyacını önceden hazırlamıştır. PKK açısından ‘Türk ordusunu buraya sokmam’ demesi ve arazi savunması yapmaya çalışması söz konusu olmaz. Nitekim bu tarz operasyonlara karşı çekildikten sonra arkasına bakmaktan çok arazinin yapısına göre, bulabildiği boşlukları değerlendirerek karşı güce saldırı düzenlemeyi amaçlar. Çünkü gerilla tarzı su gibidir, istediğinde sızıp başka tarafa akabilir. Operasyonlara karşı önceden aldığı tedbirlerin yanı sıra operasyon anında durumu değerlendirerek planlamalar yapar ve eylem düzenler. İşte bu durum da Türk ordusu için sıkıntı olur.”
Ataç ayrıca, “Önemli olan soru şu; bu operasyonda hangi taraf başarılı olur. Bana sorarsanız hiçbir taraf. Ama önemli olan operasyonun nereye kadar ilerleyeceği değil. Önemli olan işin gerçeğini görmektir. Türkiye, bir yandan ‘ülke içerisinde bu kadar PKK’li öldürdüm, sayılarını 500’e düşürdüm, şimdi de sınır dışında vuruyorum’ şeklinde ajite yapabilir. PKK de diğer yandan ‘bu kadar direndim, bu sonucu aldım’ propagandası yapabilir. Ama bu operasyonun her iki taraf açısından da başarısı olmaz” dedi.
Operasyonun Kürdistan Bölgesi toprakları içerisinde olmasının başlı başına ayrı bir konu olduğunu vurgulayan Ataç, “Bu operasyon ve çatışmalardan malesef en çok halk zarar görüyor. PKK, siviller ölürse halk burada Türk devletine karşı ayaklanır, Şeladize’deki gibi bir durum ortaya çıkar hesabı yapıyor. Ama bu boş bir umuttur. Güney Kürdistan halkı bunu yapmaz ve hükümet de buna fırsat vermez” diye konuştu.