Kobanê Davası'nın 26 Nisan'da görülecek ilk duruşması öncesi Selahattin Demirtaş'ın avukatlarının hazırladığı kitapçıktan sonra, HDP de yaşananların anlatıldığı bir kitapçık hazırladı.
'2014 Kobanî Protestolarında Aslında Ne Oldu?/Yalanlar-Gerçekler' başlıklı kitapçıkta 2014'ten bugüne hukuki ve siyasi süreç 26 sayfada anlatıldı. Kitapçıkta, “Sadece on binlerce sayfayı bulan evrakların avukatlara teslimi bile aylar sürmüştür. Bu kadar özensiz bir inceleme sonucu, 25 Nisan 2021 Pazar gününe duruşma günü verilmiştir. Bu durum basında eleştiri konusu yapılınca, ilk duruşma günü 26 Nisan 2021 Pazartesi günü olarak düzeltilmiştir” ifadeleri yer aldı.
'EKİMİN İLK HAFTASINA KADAR ÖLÜM VE YARALANMA OLMADI'
Kitapçıkta, şu bilgiler yer aldı: “Türkiye’de yaşayan Kürt halkı ve demokrasi güçleri başta olmak üzere, milyonlarca insan bu vahşete dur demek için eylül ayının sonlarına doğru sokaklara çıkarak protesto gösterilerine başladı. Bu gösterilerin hedefi ise Kobanî kentinin kendini savunması amacıyla yapılacak desteğin sağlanması için tek güzergâhın Türkiye üzerinden geçtiği gerçeğinden hareketle, hükümetin gerekli adımları atmasını elde etmekti. Aynı günler de birçok siyasi parti, sivil toplum örgütü ve inisiyatif, IŞİD’in Kobanî kuşatmasına karşı bildiriler yayınladı. Eylül ayında başlayıp ekim ayının ilk haftasına kadar Türkiye’nin birçok kentinde yaşanan dayanışma ve destek gösterilerinde, herhangi bir ölüm ve yaralanma olayı gerçekleşmedi. 7 Ekim’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Antep’te yaptığı miting sırasında müjde verir gibi ‘Kobanî düştü düşecek’ sözlerinden sonra, Muş Varto’da polisin protestocuları otomatik silahlarla taraması neticesinde 25 yaşındaki Hakan Buksur katledildi.
'GERİLİMİ DURDURMAK AMACIYLA ÇAĞRILAR YAPILDI'
Gösterilerde devlet şiddetinin yaygın olarak kullanılması sonucunda çok sayıda kişinin yaşamını yitirmesi ve kamu/özel bina ve işyerlerine yönelik saldırıların artması nedeni ile başta HDP olmak üzere, STK’lar ortamın sakinleşmesini sağlamak, gerilimi durdurmak amacıyla çağrılar yaptı. IŞİD’in saldırılarını müjdeler gibi duyuran ve ardından sokakta saldırıların yaygınlaştırılmasına, şiddetin büyümesine ve yaygınlaşmasına zemin hazırlayan siyasi iktidardır. O dönem hem Kobani’de yaşananlara karşı iktidarın izlediği tutum hem de IŞİD saldırılarına gösterilen tepkilere yönelik kamu görevlilerinin tutumu, 6-8 Ekim’de yaşananlardan iktidarın sorumlu olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.”
'AİHM, HDP'NİN HİÇBİR SORUMLULUĞUNUN OLMADIĞINA İŞARET EDEN BİR KARAR VERDİ'
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) HDP’nin eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile ilgili karara yer verilen kitapçıkta, “Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, HDP’nin Kobani protestolarına dair hiçbir sorumluluğunun olmadığına işaret eden tarihi bir karar verdi. Ancak iktidar kara propagandaya devam ediyor. Peki, gerçekte ne oldu? İktidarın, iktidar medyasının halktan gizledikleri nelerdi ve neden gizlediler” diye belirtildi.
'İKTİDARIN HEDEFİ HDP'Yİ SİYASETTEN TASFİYE ETMEK'
İddianamenin hukuki değil, siyasi olduğunun belirtildiği kitapçıkta, yargılanacak siyasetçilere ilişkin suçlamalar da değerlendirildi. Kitapçıkta, ifadeler yer aldı:
“6-8 Ekim İddianamesinde yargılananlarla ilgili, 6-8 Ekim 2014 protestoları ile ilgili doğrudan bir bağ kurulmamaktadır. O dönemde Türkiye genelinde protestolarda yaşananlar listelenmektedir. Milletvekili olanların mitinglerde ve seçim çalışmalarında yaptıkları konuşmalar, basına verdikleri demeçler ve milletvekilliği dokunulmazlığı kapsamındaki konuşmaları iddianameye alınmıştır. Tüm yargılananlar için ise gizli tanık beyanlarının mesnetsiz ifadeleri, parti görevleri çerçevesinde ve resmi pozisyonları gereği yaptıkları açıklamalar veya diplomatik görüşmeler, herhangi bir konuda ve suç unsuru bulunmayan bir twit atmak, bir tweet rt'lemek veya sosyal medyada bir paylaşımda bulunmak, ev aramalarında bulunan ve içeriğinde herhangi bir suç unsuru bulunmayan bir kitap, yasal bir partinin program metni veya yasal bir kongreye ait bir bilgi notu veya dijital içerikler iddianameye suç unsuru olarak alınmıştır. Bütün iddianame, AİHM Aralık 2020 Selahattin Demirtaş kararında da görüldüğü gibi, hukuki değil siyasi nedenlerle hazırlanmıştır. Dava hukuki değil bir siyasi intikam davasıdır. İktidarın siyasi hedefi, yargı eliyle HDP’yi, seçilmişlerini ve yönetici kadrolarını demokratik siyasetten tasfiye etmektir.”