Kayseri'de başlayan ve farklı şehirlere yayılan göçmen karşıtı şiddet olayları Türkiye'de yaşayan 3 milyonu aşkın Suriyeliyi etkiledi. Göç uzmanı Metin Çorabatır, Suriyelilerin korkudan evlerinden çıkamadığını söylüyor.
Kayseri'de çocuk istismarı iddialarının ardından başlayan ve başka şehirlere de yayılan olaylarda pek çok göçmenin iş yerleri ve araçları yakıldı. Göçmen karşıtlığı üzerinden bir araya gelen gruplar, "Suriyeli istemiyoruz" sloganları attı.
Göç İdaresi Başkanlığı'na göre Türkiye'de kayıtlı, geçici koruma kapsamında yaşayan 3 milyon 112 bin Suriyeli bulunuyor. Göçmen dernekleri, buna ilaveten kayıt dışı on binlerce göçmenin Türkiye'de ikamet ettiğini düşünüyor. Peki, yaşanan şiddet olayları 3 milyonu aşkın Suriyeliyi nasıl etkiledi?
"Mülteciler için hayat zorlaşıyor"
Yaşanan olaylara ilişkin DW Türkçe'ye konuşan İltica ve Göç Araştırmaları Merkezi Başkanı Metin Çorabatır mülteciler için hayatın her geçen gün daha da zorlaştığını ifade ediyor. Bu olayların derin bir geçmişi olduğunu ve göçmenlerin uzun süredir korku yaşadığını aktaran Çorabatır, "Olay siyasileşmiş vaziyette. İnanılmaz bir dezenformasyon var. Bu dezenformasyonlarla birlikte göçmen meselesi siyasi bir koz haline geldi" diyor.
"Mültecileri istemiyoruz, ülkemizi işgal ediyorlar" gibi nefret söylemlerinin şiddeti körüklediğini belirten Çorabatır hâlâ Türkiye bütçesinden kart ve maaş verildiğine dair yalan haberlerin dolaşımda olduğunu ifade ediyor. Seçim dönemlerinde nefret söylemlerinin arttığını vurgulayan Çorabatır, siyasilerin nefret söylemini bilinçli bir şekilde körükleyerek Türkiye'nin elit kesimlerine yönelik siyasi araç olarak kullandığını, iktidar partisinin de buna karşı, esnek olan politikalarını sertleştirdiğini belirtiyor.
Bu durumun fiili olarak zorla geri gönderme politikasına dönüştüğünü ve geri gönderilen mülteci sayısında artış olduğunu ifade eden Çorabatır, "Tüm partiler bu söylemin oy getirdiğini gözlemledi. Hükümet de iltica başvurularını almamak, geciktirmek gibi bir yöntem belirledi. Bu da ülkelerinden kaçmış insanları kayıt dışı bir hale soktu. Kayıt dışı bir göçmen insanlık dışı şartlarda çalışmak zorunda kalıyor, çocuğunu okula yazdıramıyor, hastaneye gidemiyor. Halbuki bu insanlar meşru sığınma hakkını kullanmak istiyor" diyor.
Metin Çorabatır: Saldıranlar cezasız bırakılıyor
Siyasilerin oluşturduğu nefret söyleminin sokakta hem sözlü hem de fiziksel şiddete dönüştüğünü anlatan Çorabatır, "Kayseri'de yaşanan olaylar bir ilk değil daha önce de şiddet olayları yaşanıyordu" diyor. Dernek olarak temasta oldukları pek çok mültecinin sopalı gruplar tarafından ırkçı saldırıya uğradığını anlatan Çorabatır, saldırıları gerçekleştirenlerin cezasız bırakıldığının altını çiziyor.
Çorabatır, son yaşanan olayların göçmenler üzerindeki etkisini şöyle anlatıyor: "Saldırıların ardından hem göçmenler hem saldıranlar gözaltına alınıyor. Saldırganlar iki gün içerisinde serbest bırakılırken mülteciler insanlık dışı muamele görerek geri gönderme merkezlerine alınıyor. Tüm bunların mülteciler üzerindeki etkisi çok kötü. Artık sokağa çıkamıyor, çocuklarını okula göndermekten korkuyorlar. Çocukları okullarda akran zorbalığına uğruyor. Konuştuğum pek çok mülteci evlerinden iş yerlerine yolları uzatarak gidiyor. Zaten ekonomik zorluk var. Şu anda Suriyeliler, 'Sen yabancısın sokağa çıkamazsın' diyen bir Nazi dönemi uygulamasıyla karşı karşıyalar. Çözümsüz bir noktadayız."
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Özgür Özel'in, "Bu sığınmacılar Suriye'ye gidecek. Esad da bu noktada üzerine düşeni yapacak" sözlerini eleştiren Çorabatır, "Esad zaten üzerine düşeni yaparak ülkesinde savaş çıkardı ve milyonlarca insanı mülteci haline getirdi. Uluslararası toplum ve hukuk Suriye'de geri dönülebilecek bir ortamın oluşmadığı konusunda hemfikir. Türkiye askeri ve ekonomik olarak Esad ile görüşebilir ama mültecilerin tehlikeli bir ülkeye geri gönderilmesi mümkün olmamalı" ifadelerini kullanıyor.
"Suriyeliler zayıf halka olarak görülüyor"
Muhacir Derneği Başkanı ve insan hakları aktivisti Süheyla Vefai, Suriyelilerin Türk devletine güvenerek burayı tercih ettiğini söylüyor. Kayseri'de yaşanan olan olayın uzun süredir biriken bir öfkeyi ortaya koyduğunu vurgulayan Vefai, bu olayların yıllar içerisinde farklı illerde ve çeşitli sebeplerle 2019'dan beri tekrarlandığının altını çiziyor. Doğru ya da yanlış fark etmeksizin bir haber üzerine bir araya gelen grupların öfkeyle vandalizm ve yıkım yarattıklarını dile getiren Vefai, suçluların ceza almadığını Suriyelilerin hep en zayıf halka olarak görüldüğünü söylüyor: "Suriyelilerden adaletsizlik ve zulme sessiz kalmaları bekleniyor. Suriyeliler tepki gösterdikleri takdirde fitnenin büyümesi endişesi ile baskı altına alınıyor, haklarının korunduğunu hissetmiyor"
Sorun nasıl çözülür?
Peki göçmenler bu sorunun nasıl çözülebileceğini düşünüyor?
Bu dönemde, Suriyeli göçmenlerin genellikle güvensizlik ve istikrarsızlık hissi yaşadığını vurgulayan Vefai bu olayların akabinde kısa ve uzun vadeli yapılması gerekenler olduğunu söylüyor.
Hak sahiplerinin zararını tazmin etmek, mağduriyeti gidermek ve onlardan özür dilemenin iyi bir başlangıç olabileceğini söyleyen Vefai, Suriyelilerin faydalanabileceği etkili şikayet kanallarının açılabileceğini ve bu kanalların yetkisinin artırılabileceğini ifade ediyor. Özellikle halkı kışkırtarak sokağa davet eden kişilerden kamuya açık bir şekilde hesap sorulması gerektiğini belirten Vefai, devletten nefret ve ırkçılık söylem ve eylemlerine gerçek bir ceza verilmesini beklediklerini söylüyor.
Esad'ın sebep olduğu savaşla binlerce Suriyelinin öldürüldüğünü ve 12 milyon kişinin yerinden edildiğinin göz önünde bulundurulması gerektiğini vurgulayan Vefai, "85 milyon Türk vatandaşından oluşan topluluk içinde 3,5 milyon göçmenin yönetimi için daha etkili yasaların çıkarılması gerekiyor" diye konuşuyor.
Ne olmuştu?
Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığı, Kayseri'nin Melikgazi ilçesine bağlı Danişmentgazi Mahallesi'nde Suriye uyruklu bir kişinin küçük yaşta küçük bir kız çocuğunu taciz ettiği iddialarının ardından soruşturma başlattı.
İddianın kentte yayılması Suriyeli göçmenlere yönelik öfkeye sebep oldu. Slogan atan grupların videoları sosyal medyada paylaşılmaya başlandı. Kalabalıklaşan gruplar kentte Suriyelilere ait iş yerleri ve arabaları yakmaya başladı. Olay sonraki günlerde Hatay, Gaziantep, Antalya ve Bursa gibi şehirlere sıçradı.
Tükiye İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya olaylar sonucunda 474 kişinin gözaltına alındığını, gözaltına alınanların 285'inin göçmen kaçakçılığı, yaralama, uyuşturucu, yağma, hırsızlık, mala zarar verme, cinsel taciz, dolandırıcılık, parada sahtecilik, tehdit, hakaret, kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma gibi çeşitli suçlardan adli kaydı olduğunun tespit edildiğini açıkladı.