KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır yeni partilerin iktidara karşı 'el yükseltmesinin’ Türkiye siyasetinde yaratacağı olası değişimleri, toplumun demokrasi beklentilerinin politik yansımalarını ve iktidar-muhalafet çekişmesinde ortaya çıkan tabloyu Sayıları Dili’nde Murat Sabuncu’ya değerlendirdi.
Ağırdır, Denge ve Denetleme Ağı’nın (DDA) Türkiye toplumunun son 10 yıldaki demokrasi beklentisi üzerine yayınladığı raporu hatırlatarak, “Özgürlükler ile güvenlik arasında sıkışıyoruz. Sorduğunuz zaman herkes kendi üzerinden eşitlik talep ediyor. ‘Ötekilerin’ de talepleri karşılansın diyor. Ama Kürtçe eğitim veya Aleviler meselesine dair somut bir şey sorduğunuz zaman o talep biraz daha düşüyor. ‘Herkes özgürce kendi kimliğini yaşayabilsin’ dediğinizde yüzde 80’leri aşan ‘doğru’ kanaati var ama işi Kürtler veya Aleviler diye somutlaştırdığınız zaman oran yüzde 50’lere düşüyor” diye konuştu.
Ağırdır, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan ile Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu'nun son günlerdeki çıkışlarını değerlendirerek 'sadece AKP'den ayrılan bir parti değiliz, AKP ile gerçekten ciddi farklılıklarımız var' demeye çalıştıklarını söyledi. Bu stratejinin halkta karşılık bulacağını ancak oy oranı tahminleri için henüz erken olduğunu ifade eden Ağırdır, "Babacan'ın dili sadece muhafazakar dünyaya yaslanmıyor. Siyasal İslam hareketinden gelmiş bir iktidarın döneminde oluşmuş orta sınıfları ve genç kuşakları da hedefliyor. Davutoğlu ise biraz daha örgütsel anlamda AK Parti tabanı ile meşgul gibi görünüyor. Dolayısıyla Babacan'ın bu stratejisi önünde daha geniş bir fırsat alanı açıyor " dedi.
"Türkiye’de demokrasi talebinin güçlendirilmesi için ne yapılması gerektiğinin konuşulması lazım" diyen Ağırdır, toplumun demokrasi talebine temkinli yaklaşmasına neden olan unsurların ne olduğunun dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Devletin demokratikleşmek istemediğine yönelik izlenimlerin güçlü olduğunu belirten Ağırdır, merkezi otoritenin hukuk ve siyaset alanında kendini yeniden inşa ettiğini ifade ederek, “Türkiye’nin reel sorunu bugün demokrasi krizi içinde yaşadığımızdır. Devlet de bunu istiyor. Dolayısıyla muhalifini de buna uyduruyor zaman içinde. Sonuç olarak bütün muhalifler bile devletin nizamı içinde sorunlara bakıyorlar. Gördüğüm şey de odur ki Türkiye’deki partilerin buna DEVA ve Gelecek de dahil, özü itibari ile devletten yana pozisyon almalarıdır. O nedenle toplum bir ileri bir geri hareket ediyor. Toplum ortak hayattaki kurum ve kurallara güvenemiyor. Türkiye insanının nehrin öbür tarafında nasıl bir hayat olduğuna dair bir fikri var ve o hayatı arzuluyor ama nehrin başına geldiği zaman yüzmekten emin olamıyor” ifadelerini kullandı.