Mustafa Özçelik: Yenikapı Mitingi ‘Eski Kapıya’ Dönüş Mitingi Olmuştur

15 Temmuz 2016 günü Türkiye başarısız bir askeri darbe girişimine sahne oldu.

10.08.2016, Çar - 17:56

Mustafa Özçelik: Yenikapı Mitingi ‘Eski Kapıya’ Dönüş Mitingi Olmuştur
Haberi Paylaş

Göründüğü kadarıyla hem askeri darbe hazırlıkları, hem de bu darbeyi ezmeye yönelik karşı plan aylar öncesine dayanıyordu. Yani ‘’ev sahibi ve hırsız’’ birbirlerinin farkına varmış; sonuçta ‘’ev sahibi hırsızı’’ yakalamıştır. Darbe sırasında ve sonrasında akla gelebilecek onlarca yanıtsız kalmış soruya rağmen, gerçek budur.

Bugüne kadar yaşanan tüm askeri darbelerin en büyük mağduru hep Kürtler olduğu için, tereddütsüz bu askeri darbe girişimine karşı çıktık.

Askeri darbe girişimin başarısızlığa uğramasından sonra Olağanüstü Hal (OHAL) ilan edildi. OHAL’in de halkımızın bilincinde çok olumsuz bir yeri vardır. Bu nedenle OHAL’in de çözüm olmadığını söylüyoruz.

Askeri Darbe girişiminin başarısızlığa uğraması, denilebilir ki, gerçek anlamda demokratikleşmek bakımından, yeni bir sürecin başlaması şansını da doğurdu. Özgürlüğe, demokrasiye, Kürt ve Kürdistan gerçekliğinin kabulüne kapı aralanması şansıydı bu. Ve mantıklı düşünen her kes için bu yeni durum, yeni bir sayfanın açılması için bir şans olarak görülecekti.

Ama Yenikapı Mitingi’ndeki tablo ve ruh hali, bu iyimser yaklaşımlarda ciddi bir yanılgıya yol açtı.

İstanbul Yenikapı’da 07.08.2016 günü tüm partileriyle; askeri, polisi, istihbaratıyla; basını, sanatçısı, aydınıyla; işçisi, işvereni, memuru, köylüsüyle; kızıyla, erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla bir araya gelen tüm Türk toplumu ne yazık ki ‘’ Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak’’ söyleminde ifadesini bulan şöven ve tehditkar bir ruh halinin, her zamankinden daha güçlü bir şekilde esiri oldular.

İlan edildiği haliyle bu miting, ‘’Demokrasi ve Şehitler Mitingi’’iydi. Fakat yapılan konuşma ve propagandalara bakıldığında, bu mitingin Kürt milletine yönelik şövenist bir tehdit ve gözdağı mitingine dönüştüğü net bir şekilde görülebilmektedir. Mitingin dikkat çeken başka bir yönü de, Avrupa ve Amerika’ya da aynı şöven mesajın verilmesiydi.

Tüm Kürt ve Kürdistanlıların, Türk Devleti’nin bu tutumunu yeni bir bakış açısı ile değerlendirmeleri ve bu mitingden halkımızın selameti doğrultusunda dersler çıkarmaları önemlidir.

Gelişebilecek her türlü senaryo ve provakasayona karşı uyanık olmalıyız.

Askeri darbenin başarısızlığa uğraması elbetteki yararımızadır. Ama Cumhurbaşkanı ve Hükümet, darbeye karşı özgürlüğe, demokrasiye, Kürt milletinin hak ve özgürlüklerine kapı aralamak yerine, şovenizmi ve şiddeti daha fazla körüklemeye yönelik mesajlar vermektedirler. Ve öyle görünüyor ki, Türk Devleti askeri darbe girişimine karşı elde ettiği mevziyi, Kürtlere karşı yeni bir şöven saldırıya dönüştürmek için fırsata dönüştürmeye çalışıyor.

Türkiye’de bugün şövenizmi güçlendiren en önemli faktörün, süregelen savaş olduğu açıktır. Bu nedenle de Türk Devleti’nin şöven propagandalarının zeminini zayıflatmak için, son bir yıllık sürecin de tartışmasız bir şekilde kanıtlamış olduğu gibi, PKK’nin artık halkımıza zarar verdiği açık olan çatışma siyasetine derhal son vermesi, ateşkes ilan etmesi büyük önem taşımaktadır.

Türk Devleti’nin ‘’fabrika ayarlarına’’ dönmeye yönelik siyasetine karşı, Kürtler olarak diyalog ve siyasetle, halkımızın sivil ve demokratik mücadeleyi esas alan söylem ve çalışmalarıyla bir duruş sergilemeliyiz.

Kuzey Kürdistan’da aynı program ve siyasal perspektife sahip özgürlükçü, demokrat Kürdistani potansiyelin dağınık hali, sürece bir aktör olmaktan çok, atıl bir bir seyirci gibi bakmasına, oynaması gereken rolünü oynayamamasına yol açıyor. Bu tablo, sürece müdahalede elimizi zayıflatmaktadır. Son gelişmeler Kürdistan siyasetinde balans oluşturacak güçlü bir partiye olan ihtiyacı daha bir öne çıkarmıştır. Bu nedenle farklı olanların işbirliği ve ittifaklarını geliştirmek kaydıyla; PAK olarak bizimle aynı ya da yakın siyasal program ve perspektife sahip tüm parti, grup, çevre ve kadroları bir kez daha gücümüzü bir partide birleştirmeye çağırıyoruz. Bu ihtiyaç bugün artık tarihsel bir görev olarak da omuzlarımızda durmaktadır. Güçlü olmak elbette ki sadece birleşmekle olacak bir şey değildir; doğru siyaset üretmek, kitleleri örgütlendirmek ve halkın içinde çalışmaktır esas olan.

Bu nedenle de sabır ve metanetle, yeni bir mücadele perspektifiyle, yeni bir mevzilenmeye ihtiyacımız vardır.

Bu yeni hareket tarzı, hem Kürdistani bir zemine dayanmalı hem de kendi gerçekliğimizi kabullenen ve iç diyalogu esas alan bir mantaliteye içermelidir. Birilerinin kendisini tekçi bir anlayışla herkese dayattığı bir yaklaşımın kabul edilebilir bir tarafı yoktur.

Bugün iki ana sütundan oluşan bir programa ihtiyaç vardır. Birinci sütunu, bugün gerçekleştirilebilecek acil talep ve ihtiyaçlarımız oluşturmakta; ikinci sütunu ise Kürt milletinin ve Kürdistan’ın varlığını ve statü hakkını kabullenen yaklaşım oluşturmaktadır. Bu iki sütunun bütünlüklü ele alındığı bir koordinasyona ihtiyaç vardır.

Bu perspektif ile Türk Devleti’ni, tüm Kürt partilerinin muhatab alınacağı, Kürt ve Kürdistan gerçekliğinin kabul edildiği bir çözüm sürecine ısrarla davet edelim. Bu, gerçek bir çözüm süreci olmalıdır; daha önce olduğu gibi bir oyalama süreci değil.

Herkes şunu çok iyi bilmelidir ki, bügüne kadar gerçekleştirilen onlarca soykırım, katliam, ölüm ve yıkımın Kürt miletini ve onun özgürlük davasını ortadan kaldıramadığı gibi; bundan sonra da hiçbir tehdit halkımızı özgürlük davasından alıkoyamayacaktır.

Cumhurbaşkanı, başbakan ve toplumun tüm kesimlerine çağrıda bulunuyoruz: Bu şövenist ve tehditkar siyaset ve tutum yerine; siyasi çözümden başka bir yolun olmadığını artık kabul ediniz. Gelin gerçek bir barış ve çözümü içeren yeni bir sayfa açalım; şiddeti, çatışmayı derinleştirmek çözümsüzlüktür.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 5162 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:06:12:05
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x