Ömer Önhon: İsrail - İran çatışması ve Türkiye için yeni sorunlar

Orta Doğu'da tırmanan İsrail-İran çatışması, sadece iki ülkeyi değil, bölge ülkelerini ve küresel dengeleri de tehdit ediyor. Türkiye ise gelişmeleri sınır komşusu olarak yakından izliyor.

16.06.2025, Pts - 10:02 [ Güncellenme: 16.06.2025, Pts - 10:03 ]

Ömer Önhon: İsrail - İran çatışması ve Türkiye için yeni sorunlar
Haberi Paylaş

İsrail ile İran arasında karşılıklı saldırılarla büyüyen kriz, iki ülkeyi doğrudan hedef alan operasyonların yanı sıra müttefikler ve vekil güçlerin devreye girmesiyle daha da tehlikeli bir hal aldı. İsrail’in İran’daki nükleer tesisleri, üst düzey askeri yetkilileri ve enerji altyapısını hedef alan saldırılarına karşılık İran da Tel Aviv ve Hayfa gibi şehirleri vurdu. Her iki ülkede can kayıpları ve yaralanmalar yaşandı.

İsrail’in İran içinde gerçekleştirdiği kapsamlı operasyonlar, sadece askeri teknolojisiyle değil, ülkedeki geniş istihbarat ağıyla mümkün olabiliyor. İran ise Hürmüz Boğazı’nı kapatma tehdidiyle küresel enerji güvenliğini riske atarken, ABD ve Batılı güçlerin askeri üslerine saldırı sinyali veriyor.

Türkiye'nin Duruşu ve Endişeler

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanlığı, diplomatik temaslarla Türkiye'nin önemini vurgulamaya çalışırken, güvenlik önlemlerinin alındığı bildirildi. Erdoğan, Netanyahu’nun bölgesel güvenlik sorunu haline geldiğini belirterek uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı. MHP lideri Devlet Bahçeli ise İsrail’in güç kullanılarak durdurulması gerektiğini söyledi.

Ancak kamuoyunda en büyük kaygı, bir noktada Türkiye ile İsrail’in doğrudan sıcak çatışmaya girmesi ihtimali. Her iki ülkenin de bu ihtimalin yıkıcı sonuçlarının farkında olduğu tahmin edilse de, bölgedeki krizlerin artık rasyonel çerçevede ilerlemediği gözlemleniyor.

Türkiye’nin bölgesel krizlerde pasif kalmaması, ancak doğrudan taraf olmaktan da kaçınması gerektiği yönünde değerlendirmeler artıyor.

Türkiye’nin eski Suriye Büyükelçisi Ömer Önhun İsrail-İran geriliminin Türkiye için yeni tehditler oluşturabileceğini söyledi

Önhun’un T24’te kaleme aldığı yazısı şöyle:

‘’ İsrail ile İran arasında yaşanan karşılıklı saldırıların, müttefikler ve vekil güçler ile en tehlikeli silahların de devreye girdiği bir savaşa evrilmesi herkesi ürküten bir senaryo. İşin bu noktaya varmadan krizin sonlandırılabileceğini umalım.  

İsrail Başbakanı Netanyahu, İran’ın ABD’yi ve dünyayı oyaladığını, nükleer silaha sahip olmaya çok yaklaştığını ve bunu önlemek için İran’a karşı harekete geçtiklerini ileri sürdü.

İran’ın farklı bölgelerindeki nükleer tesisler ile askeri ve ekonomik hedefler vuruldu. Aralarında devrim Muhafızları Komutanı, Genelkurmay Başkanı, Hava Kuvvetleri Komutanı da bulunan bir düzineden fazla  en üst düzey komutan ve ayrıca, İranlı nükleer bilimciler öldürüldü.

İsrail petrol ve doğalgaz tesisleri ile altyapısını ve sevkiyatta kullanılan Bandar Abbas gibi limanları da hedef alarak, ülke ekonomisini de tahrip etmenin peşinde.

İsrail'in İran’da yapabildikleri sadece teknolojik imkan ve yetenekle açıklanamaz. İsrail’in bu ülkede çeşitli kesimlerden ve farklı motivasyonlarla hareket eden İranlılardan oluşan çok geniş bir istihbarat ağına sahip olduğu kesin.

İran ilk şoku atlattıktan sonra karşı saldırı başlattı, İsrail’in meşhur Demir Kubbe savunma sistemini kimi yerlerde delebildi ve Tel Aviv ile Hayfa dahil çeşitli şehirlerde bazı hedefleri vurdu.

İsrail nerelerin isabet aldığını açıklamıyor ve bazı sivil binaların vurulduğunu söylemekle yetiniyor.

İran’ın bu “başarıları” İsrail’i daha da törpüledi, İran’da daha çok yer vuruyor, İran da  mukabelede bulunuyor ve karşılıklı bir tırmanma yaşanıyor.  

Her iki ülkede de; çok daha fazlası İran'da olmak üzere ölü ve yaralılar var.

İran, İsrail’e yardım etmeyi sürdürmeleri halinde ABD, İngiltere ve Fransa’ya ait üsleri ve gemileri de hedef alacağı tehdidini savurdu. Böyle bir hamle, kendisine daha fazla zarar verir, karşısındaki cepheyi güçlendirir.

İran Hürmüz Boğazını kapatmakla da tehdit etti. Küresel petrol sevkiyatının yaklaşık yüzde 20'sinin geçtiği bu su yolunun kapatılması petrol fiyatlarını yükseltir ve küresel ekonomide belli çapta bir krize yol açar ama İran’ın su yolunu gerçekten kapatıp kapatamayacağı, kapatsa bile ne kadar süreyle öyle tutabileceği cayi sual.

Bu yaşananları, ABD ve müttefikleri ile İsrail’in Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme çabaları çerçevesinde de değerlendirmeli. 

Biraz geri giderek belli bir süreç dahilinde resme bakıldığında;

-İsrail ile ABD, İran’ı Irak’ta zayıflattılar, Suriye'den sildiler, Lübnan'da Hizbullah'a büyük darbeler vurarak İran’ın etkisini kırdılar, Suriye ve Irak üzerinden Lübnan'a uzanan lojistik destek hattını kopardılar.

-“Direniş Cephesinin” önde gelen isimlerini (Kasım Süleymani, El Mühendisi, İsmail Haniye, Hasan Nasrallah ve diğerleri) ortadan kaldırdılar ve kadrolarının önemli bir kısmını etkisiz hale getirdiler.

-Şimdi de İran’ı kendi evinde sıkıştırıyorlar.

ABD’nin İran’la müzakere masasına oturduğu ve Trump ile Netanyahu arasına soğukluk girdiği bir dönemde İsrail’in, nükleer tesisleri de hedef alacak şekilde, İran’a karşı bu denli büyük bir operasyon başlatması şaşırtıcı gelebilir.

Ama, Trump’ın İran’ın nükleer silah sahibi olmaması konusunda öteden beri kararlı olduğu biliniyor. Trump seçilmeden önceki dönemden başlayarak, İsrail’in İran’ın nükleer kapasitesini ortadan kaldırması gerektiğini söyleyegelmiş ve İran’ın nükleer silaha sahip olması olasılığını kırmızı çizgi ilan etmişti.

Trump, bir süre önce, başkan seçilmesinden sonra ABD ile İran arasında başlayan müzakerelerin yakın zamanda sonuca bağlanacağını açıklamış, İran’dan ise bunu doğrulamayan bir açıklama gelmişti.

İran’ın bu tutumunun Trump’ı öfkelendirdiği, İran’ı kendi koşullarına zorlamak için İsrail’in harekatına yol verdiği de ifade ediliyor.

İsrail’de Netanyahu aslında iyi durumda değil.  

İsrail’in silahlı güçleri aynı anda birkaç cephede (Gazze, Batı Şeria, Suriye, Lübnan, Yemen, İran) operasyon yürütüyorlar.

Pek çok İsrailli, Netanyahu ve aşırı sağcı hükümetini İsrail’in başına gelmiş en büyük felaket olarak tanımlıyor.

Ama aynı çevreler, İsrail’in düşmanı olan İran, Hamas, Hizbullah ve Suriye’ye bu kadar darbe vurulmasını da kötü birşey olarak görmediklerinden dolayı bir ikilem yaşıyor.

Krizin ne yönde gelişeceği ve ne zaman sonlanacağı konusunda, her zamanki gibi, ABD’nin tutumu çok önemli.

Netanyahu ile Trump’ın arası gergin de olsa, ABD İsrail’in yanında durmaya devam ediyor,  hem askeri/istihbari, hem siyasi destek veriyor.

ABD açısından olayın iç politika dengeler boyutu da çok önemli.  

Yahudi kökenli siyasetçiler ve İsrail destekçileri Kongrede çok güçlü. Trump bunları karşısına almak istemiyor çünkü bütçeyi ve her türlü yasayı Kongrede geçirebilmek için her bir oya ihtiyacı var.

Ayrıca, Evangelist-Siyonist kardeşliği, ABD-İsrail ortaklığının temel bir direği olarak duruyor.

Trump dün, İsrail-İran çatışmasının sona ermesini istediğini açıkladı ama bunun, İran’ın belinin kırılmasa dahi kolay kolay doğrultamayacağı bir noktada olmasını isteyecektir.

Rusya savaşın durdurulması için rol üstlenebileceğini açıkladı. 

Rusya ve Çin’in İran’a askeri malzeme desteğinde bulunup bulunmayacakları, İran’ın eksilen stoklarını takviye edip etmeyecekleri merak konusu.

Birleşmiş Milletler her zamanki gibi BMGK daimi üyelerinin ağzına bakıyor.

Arap dünyasından yapılan açıklamalarda İsrail kınanıyor ama bu ülkelerin çoğu İran’ın darbe alıp zayıflamasından memnundur.

Arap veya Müslüman dayanışmasının boş bir slogan olduğu bir kez daha görüldü.   

Peki İsrail’in hedefi nedir? Netanyahu İran’ın nükleer kapasitesinin ortadan kaldırılmasını ve ayrıca İran’da rejim değişikliği olmasını istiyor.

ABD’nin, İran’ın nükleer programı konusunda İsrail’le aynı görüşte olmakla birlikte, sonrasıyla ilgili farklı düşündüğü, gelişmeler sonucunda molla rejimi çökerse üzüntü duymayacağı ama bunu zorlamak konusunda istekli olmadığı söyleniyor.  

Mollalar rejimi İran’ı yıllardır baskıyla idare ediyor. Son halk ayaklanmalarını yine acımasızca bastırdılar ama rejimin çürümüşlüğü gizlenemiyor.

İran rejimi İsrail'le çatışmasını İran halkının desteğini arkasına almak ve başarısızlıklarının üstünü örtmek için yararlanmaya çalışacaktır.   

Böyle bir rejimin sonsuza kadar devam etmesi zor ama ne zaman ve nasıl gider bilinmez.  

İran’da yumuşak geçiş olması çok güç. Muhafazakârlar ile diğer kesimler arasında çatışmalar beklenebilir. Bir aşamada, Irak’ta ve Suriye’de olduğu gibi, burada da Kürtler sahneye çıkartılacaktır.

Türkiye ile İran komşu ülkeler olmalarından kaynaklanan belli bir yakınlığa sahipler ama birçok alanda ilişkiler hassas veya sorunlu.

İran’da yaşanacak istikrarsızlık ve karışıklık ekonomik alanda, enerji alanında ve güvenlik alanında Türkiye'yi etkiler.  

Ayrıca, ülkemiz bu defa, yüzbinlerce İranlı ve o ülkede yaşayan Afganlı göçüne maruz kalabilir. Ortak sınırımızın uzunluğu 560 km.

Türkiye ile İsrail’in arası uzun zamandır çok gergin. İlişkiler düşmanlık ortamında seyrediyor ve mevcut ilişki koşullarında, İsrail Türkiye'nin ilave istikrarsızlıklar yaşamasından ancak memnunluk duyar.

Daha geçenlerde Netanyahu Knesset’te yaptığı konuşmada “Osmanlı İmparatorluğu geri gelemeyecek” diyerek kendince Türkiye’ye dokundurdu ve mesaj verdi.

Öte yandan; İran füzelerinin İsrail’e düşmesinin ve İsrail kale duvarlarının geçilmezliği imajının darbe almasının Türkiye’de üzüntü yaratmadığına emin olabiliriz. 

Ayrıca, Türkiye İsrail’in saldırganlığına karşı olsa da, olayın İran’ın nükleer silah sahibi olmasının engellenmesi boyutunu da olumsuz bir bakış açısıyla değerlendirmiyordur.

Türkiye bir kez daha krize taraf ülkelerden birinin komşusu olarak olayları takip etmek durumunda kaldı.

Dışişleri Bakanı geleneksel açıklamayı yaparak, Türkiye'yi ilgilendiren olası senaryolara göre gerekli önlemlerin alındığı söyledi.

Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı, muhtelif ülkelerden karşıtlarıyla telefon görüşmeleri gerçekleştirerek, “biz de buradayız, önemli bir aktörüz” diplomasisi yaptılar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Netanyahu’nun bölgede istikrar ve güvenlik sorunu haline geldiğini, uluslararası toplumun İsrail'e artık dur demesi gerektiğini söyledi. 

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, İsrail’in güç kullanılarak önünün kesilmesi gerektiğini ifade etti. 

Bunlar iç ve dış kamuoyuna yönelik siyasi açıklamalar, neyin ne amaçla söylendiğini ve neyin ne kadar yapılabilir olduğunu herkes aşağı yukarı biliyor.

Her halükarda, pek çok kişinin kaygı duyduğu olasılık, bir noktada İsrail ile Türkiye'nin sıcak bir çatışma içine girmek durumunda kalmalarıdır.

Türkiye, İsrail’in, İran dahil, çatıştığı tüm ülkelerden çok daha güçlü ve İsrail’in  yutamayacağı büyüklükte bir lokma.  

Ama her iki ülke de sıcak temasın iki tarafta da  önemli tahribata sebep olacağını biliyordur ve adımlarını da buna göre atmaları beklenir ama maalesef, dünyada artık pek çok şey sağduyu ve makul düşünce sınırları dahilinde gelişmiyor.’’

 

 

Bu haber toplam: 2759 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:37:10
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x