Türkiye’deki mevcut iktidar bir yanda hukuk reformu ve insan hakları adı altında göstermelik paketler açıklarken, diğer yandan demokrasinin son kırıntılarını ortadan kaldırma girişimlerine hız vermiş bulunuyor.
Bunun son örneği HDP’nin kapatılması için başlatılan çok yönlü siyasi ve psikolojik kampanyadır.
Son birkaç yıldır AKP-MHP koalisyonu Kürt halkına karşı topyekûn bir saldırı ve bastırma siyaseti izlerken, Türkiye genelinde de demokratik temel hak ve özgürlükleri yok etmek için her türlü baskı ve sindirme yöntemini pervasızca kullanıyor.
Kürdistan’da uzun bir zamandan beri olağanüstü hâl koşulları uygulanmaktadır.
Partimiz PSK dahil, isminde Kürdistan ifadesi geçen siyasi partiler, haklarında açılan kapatma davalarıyla fiilen kapatılma durumuna getirilmiş, siyasi faaliyet alanı tümden yok edilmiş, düşünce ve ifade etme özgürlüğü ortadan kaldırılmıştır.
Benzer şekilde Türkiye’de muhalif insanlar, aydınlar, yazarlar ve toplumun farklı kesimleri düşüncelerinden dolayı haksız ve hukuksuz bir şekilde yıllarca cezaevinde tutulmaktadır. Öğrencilerin akademik ve demokratik talepleri kriminalize edilmekte, 90’lı yıllarda olduğu gibi insanlar gün ortasında kaçırılmakta, işkence sıradan bir uygulamaya dönüşmektedir.
Mevcut iktidar izlediği Kürt karşıtı, otoriter ve şiddete dayalı politikalarından dolayı gelip bir çıkmaza girmiş durumdadır. Bu çıkmazdan çıkmak için, toplumun ve çağın gerektirdiği adımları atmak yerine, Erdoğan yönetimi şiddet, baskı ve sindirme politikalarına hıza vererek muhalefetin sesini susturma yoluna girmektedir.
Son dönemde HDP’nin kapatılmasının gündeme getirilmesi ve Yargıtay’ın bu amaçla harekete geçirilmesinin nedeni budur. Oysa parti kapatmanın çözüm olmadığı deneylerle sabittir. Geçmişte 30 dolayında parti kapatılarak bir yere varılamadığı gibi şimdi de parti kapatmayla bir sonuç elde edilemez.
Tersine temel hak ve özgürlüklere dönük her yasakçı girişim demokrasiye, siyasal çalışma zeminine ve barışçıl çözüm arayışlarına vurulmuş bir darbedir. Red, baskı ve şiddet politikaların sorunları daha da derinleşerek içinden çıkılmaz bir hale getirmiştir.
Çözüm daha çok demokrasidedir. Toplumun beklentisi temel hak ve özgürlüklerin eksiksiz uygulanması, evrensel hukukun hayata geçirilmesidir.
Daha da önemlisi Kürt meselesinde izlenen inkar ve bastırma anlayışı Türkiye için bir prangaya dönüşmüştür. Bunun için Kürt halkının ulusal demokratik meşru hakları tanınmalı, onun kendi ülkesinde özgürce yaşamasına olanak tanınmalıdır.
Kürt meselesinin barışçıl, demokratik ve siyasi çözümü ile Türkiye’nin demokrasi sorunu iç içe geçmiştir bulunmaktadır.
Bunun için Kürt ulusal demokratik güçleri ile Türkiye’nin değişim ve demokrasiden yana olan kesimleri elele vererek bu sürece dur demelidir.
Bir an önce herkesin özgürce ifade ve örgütlenme imkanlarına sahip olduğu tam ve eksiksiz bir özgürlükçü ortam inşa edilmelidir.
PSK olarak bu konuda sorumluluk ve iş birliği bilinciyle mücadeleye devam edeceğiz.
06 Mart 2021
Kürdistan Sosyalist Partisi