İşte Taştekin’in değerlendirmeleri:
“Normal siyasi akıl bu seçimlerden Kürtlerle ilgili mevcut politikanın sürdürülemeyeceği sonucunu çıkartır. Ancak seçim arifesinde Kürtleri etkilemek için girişilen taktiklerin seçim sonrasında bir politika olarak karşımıza çıkabilir.
Burada içeride HDP ile İmralı arasında çatlak olduğu varsayımını büyüterek HDP ile hesaplaşmaya devam edecekleri anlaşılıyor. İşe yaramaz. Aynı yaklaşımla Öcalan üzerinden Suriye’deki durumu etkilemek için İmralı ile diyalog kapısını açık tutabilirler.
S-400 alımındaki kararlılık Suriye’de Kürtlerle ilgili hesaplarda ABD’ye karşı Rusya ile çalışma iradesini de gösteriyor. Yani Öcalan’ın etkisiyle Kürtleri ikna etmek, Rusya üzerinden de Şam’ı etkilemek. İkisinde de Kürtlere sıfır toplamlı sonuç vaat edilmiş oluyor. Bu stratejinin de kazanma şansı yok.
Suriyeli Kürtlerin yanıtının üç muhatabı: Şam, Ankara ve yerel aktörler
Suriye’deki Kürtlerin yerel faktör olarak yanıt kapasitesini hesaba katmayarak hata yapıyoruz. IŞİD sonrası Kürtleri zorlayan yeni bir durum oluşuyor. Geleneksel olarak Suriye devletinden yana tutumları olan Arap aşiretler ekonomik ve siyasi paylaşım açısından seslerini yükseltmeye başladı.
Bölge enerji ve tahıl açısından Suriye’nin bağımlı olduğu yer. Burada aşiretler Kürtleri patron olarak görmek istemez. Suriye yönetimi aşiretlerden artık saflarını belirlemelerini istiyor. Hatta belli düzeyde Türkiye de aşiretleri SDG’ye karşı örgütlemeye çalışıyor.
Kürtler IŞİD sonrası askeri konseyler kurarak yerel aktörleri işin içine almaya çalışıyor. Bunu Menbiç’de uyguladılar. Bu yapılanma ile Şam’a da fiili durumu kabul ederek müzakereye geçme çağrısı yapıyorlar. Pazarlık çıtasını yukarıya çıkarma hamlesidir. Türkiye’ye de burada YPG yok yerel askeri konseyler var denilecektir.
Menbiç’e müdahale bu tür bir manevra ile önlendi. Türkiye’nin tampon planı zaten tutmadı, bu yanıtla da ara formüllerin önü kapatılmış oluyor.”