Hürriyet Gazetesi’nin yazarlarından Sedat Ergin, Cumhurbaşkanı’nın ‘Fırat’ın doğusu’ ile neyi kastettiğini özetleyerek başladığı yazısını şu satırlarla sürdürdü:
“Tüm gözlerin İdlib’e çevrildiği bir zamanda Fırat’ın doğusunda arzu edilmeyen gelişmelerin yaşandığını” belirten Erdoğan, “Bir takım yabancı güçlerin bölgede DEAŞ ile mücadele bahanesiyle attığı adımların artık bambaşka bir istikamete yönelmesi gizlenemez bir gerçektir” diye konuşmuştur. Erdoğan ardından bu ‘yabancı güçler’e açıklık getirmiştir: “...Amerika’nın bölgede bir diğer terör örgütünü güçlendirmeye devam etmesinden fevkalade rahatsızız. Amerika’nın artık 20 bine yakın tırı silah, mühimmatla birlikte bölgeye göndermesi, üç bine yakın kargo uçağını aynı şekilde bölgeye göndermesi bu örgütün ne denli güçlendiğinin çok açık ifadesidir.”
Ergin, Erdoğan’ın bölge ile ilgili mesajını, “...ABD-YPG işbirliğinin Suriye’nin kuzeydoğusunu ülke bütününden ayrıştırmakta olduğudur” satırlarıyla aktarırken, Fıratın doğusunu gündeme getirmesinin Erdoğan için önemli bir siyasi hamle olduğunu iddia eden Ergin, İran’ın da bu görüşe destek verdiğini idida etti.
Ergin, Ruhani’nin şu sözlerini hatırlattı:
“İdlib ve Fırat’ın doğusu geri kalmıştır. Hepimizin çalışması gerekiyor. Fırat’ın doğusunun düğümünü çözelim, Amerika’yı oradan çıkmaya zorlayalım. Çünkü bu krizin devam etmesinin arkasındaki en önemli etken Amerika’dır.”
Fırat’ın doğusu ile ne kastedildiğini ise, Ergin şöyle özetledi:
“Fırat nehrinin Türkiye’den Suriye topraklarına girdiği nokta olan Cerablus’tan Irak sınırına kadar –kuş uçuşu yaklaşık 400 kilometre- uzanan, halen YPG güçlerinin kontrolündeki geniş bir coğrafyadan söz ediyoruz. İşte ABD’nin bu bölgedeki askeri varlığı ve sahayı kontrol eden PKK uzantısı YPG’ye sağladığı desteğin yarattığı tehdit konusunda Türkiye ile İran arasında açık bir örtüşmeden söz ediyoruz.
Şimdiden uç vermeye başlayan bu fikirler, Suriye için bulunacak siyasi çözüm arayışlarında Fırat’ın doğusunda Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı coğrafya için ‘bölgesel hükümet’ kurumunun da masaya geleceğini gösteriyor.
Bu çerçevede Tahran zirvesinde ifade edilen hassasiyetlerle Cenevre’de tartışma zeminine girmeye başlayan fikirler birlikte değerlendirildiğinde ‘Fırat’ın doğusu’ meselesinin ufukta yaklaşmakta olduğunu söyleyebiliriz.”
Yazının tamamı için tıklayın...