AB Zirvesi sonuç bildirisinde Doğu Akdeniz’de tansiyonun düşmesinden duyulan memnuniyet ifade edilirken, Türkiye’ye “provokasyonlardan kaçın” uyarısı yapıldı. Ayrıca insan hakları ve hukukun üstünlüğüne vurgu yapıldı. Ankara'dan rapora, "Birkaç ülkenin dar görüşü, tek yönlü bakış açısı" eleştirisi geldi.
Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, "AB Zirvesi Sonuç Bildirisinde temel alınan AB Komisyonu Başkan Yardımcısı/AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilci Borrell ve AB Komisyonu tarafından hazırlanan “Türkiye ile AB arasında siyasi, ekonomik ve ticari ilişkilerin durumu” başlıklı raporun, değerlendirme bölümünde olumlu gündemin gereği vurgulanmış olsa da, birkaç üye ülkenin dar görüşlü iddialarının etkisinde ve Türkiye-AB ilişkilerine tek yönlü bakış açısıyla kaleme alındığı görülmüştür. Bununla birlikte, Türkiye-AB ilişkilerini olumlu gündem temelinde ilerletme konusunda raporla ortaya konulan çabayı ve Zirve Bildirisine yansıtılmaya çalışılan söylemi memnuniyetle karşılıyoruz" denildi.
Açıklamada şu ifadeler dikkat çekti:
"Müzakere eden aday ülke olarak AB ile ilişkilerimizi üyelik hedefi doğrultusunda, işbirliği ve karşılıklı yarar temelinde geliştirmeyi biz de içtenlikle arzu ediyoruz. Zira, gerginliğin azaltılması ve diyalog kanallarının yeniden işler hale getirilmesi Türkiye’nin ve sağduyulu birçok AB üyesi ülkenin çabalarıyla mümkün olabilmiştir. Bu bağlamda, AB tarafından olumlu gündem temelinde somut ve yapıcı adımlar atılması haklı beklentimizdir. Bu adımların Zirve bildirisinde koşullara bağlanması, sadece belli alanlara değinilmesi ve Haziran’a ertelenmesinin ise, yakalanan olumlu ivmenin kaybolmasına sebebiyet vermemesini umut ediyoruz.
18 Mart Mutabakatı’nın göç konusunda işbirliği dahil tüm unsurları ile yenilenerek uygulanmaya devam edilmesi için AB ile çalışmaya hazır olmamıza ve bu konuda somut öneriler sunmuş olmamıza rağmen, AB tarafının Mutabakatın kapsamlı içeriğini gözardı ederek seçici davranmak ve muğlak ifadelere yer vermek zorunda kalması, birlikte küresel aktöre dönüştürmek istediğimiz AB açısından zayıf adımlar olarak kalmıştır.
Hukukun üstünlüğü ve temel haklar alanlarında diyalogdan öte, katılım müzakereleri çerçevesinde fasıl bazında çalışılması gerektiğini düşünüyoruz. Bu çerçevede, AB’nin 23 ve 24. fasılları, yeni genişleme strateji çerçevesine de uygun olarak, açmasını bekliyoruz.
Türkiye, Libya, Suriye, Güney Kafkasya gibi bölgesel krizlerin çözümü yönündeki çabalarını sürdürecektir. Bu konularda AB ile işbirliği, bölgesel barış ve istikrarın güçlendirilmesi ile ortak çıkarlarımızın ilerletilmesine katkı sağlayacaktır. Bu bakımdan sadece bölgesel konularda ve sağlıkta değil, ekonomi, enerji, ulaştırma, terörle mücadele, göç yönetimi ve vize serbestisi gibi ortak çıkarlarımıza hizmet eden tüm alanlarda yerleşik üst düzey diyalog mekanizmalarının derhal başlatılmasından yanayız.
Yunan-Rum ikilisinin maksimalist tutumunu, tek yönlü kışkırtıcı faaliyetlerini görmezden gelen ya da AB dayanışması ruhuyla engelleyemeyen AB’nin, ülkemizin ve KKTC'nin Doğu Akdeniz’deki sondaj faaliyetlerini yasadışı olarak nitelendirmesi uluslararası hukuka aykırıdır. AB'nin bu konuda yetki ve yargı hakkı da bulunmamaktadır. Kıbrıs konusundaki ifadeler ise Kıbrıs Rum tarafının çıkarlarını savunmaya yönelik, gerçeklikten kopuk yazımlardır ve olası bir uzlaşıya da katkıda bulunmamaktadır. Bildiride Kıbrıs Türklerine ve meşru hak ve çıkarlarına yine atıfta bulunulmaması da, AB’nin Kıbrıs konusunda taraflı ve önyargılı tutumunun devam ettiğini göstermektedir.
AB'nin ortak çıkarlarımız yönünde atacağı olumlu adımlar, aday Türkiye tarafından olumlu adımlarla karşılanacaktır."
AB'nin raporunda, Doğu Akdeniz’de tansiyonun düşmesinden duyulan memnuniyet dile getirilirken, Türkiye yeni provokasyonlardan ve uluslararası hukuku ihlal edecek tek taraflı adımlardan kaçınmaya davet edildi.
Bildiride ayrıca Türkiye’de hukukun üstünlüğü ve temel hakların endişe konusu olduğu, siyasi partilerin ve medyanın hedef alınması ve yakın zamandaki diğer kararların insan haklarına yönelik gerilemeyi temsil ettiği belirtildi.
AB'nin Doğu Akdeniz'in istikrarlı ve güvenli olmasında, ayrıca Türkiye ile iş birliği ve karşılıklı çıkara dayanan bir ilişkide çıkarı bulunduğu vurgulanan bildiride Doğu Akdeniz'de gerginliğin düşmesinden duyulan memnuniyet dile getirilirken, şu ifadelere yer verildi:
"Gerginliğin düştüğü mevcut durumun devam etmesi ve Türkiye'nin yapıcı şekilde çalışması şartıyla ve önceki AB Konseyi sonuçlarında belirlenen koşullara bağlı olarak son dönemdeki daha olumlu dinamiği güçlendirmek için AB, ortak ilgi alanlarında iş birliğini geliştirmek üzere Türkiye ile kademeli, orantılı ve geri dönülebilir şekilde çalışmaya ve hazirandaki AB Konseyi toplantısında daha fazla karar almaya hazırdır."
AB liderleri, AB Komisyonunu Gümrük Birliği’nin tüm üye ülkelere etkili şekilde uygulanması sağlanarak uygulamadaki mevcut zorlukları ele almak üzere Türkiye ile görüşmeleri yoğunlaştırmaya davet etti.
Liderler, AB Konseyini de Gümrük Birliği’nin güncellenmesi için yetki üzerinde çalışmaya davet etti.
Bildiride, "Kamu sağlığı, iklim, terörle mücadele ve bölgesel konular gibi karşılıklı ilgi alanlarında Türkiye ile yüksek düzeyli iş diyaloğu başlatmaya hazırız. AB Komisyonunu, Türkiye ile halklar arasında temas ve seyahat konularında iş birliğinin nasıl güçlendirileceğini araştırmaya davet ediyoruz." denildi.
Türkiye’nin uluslararası hukuku ihlal edecek tek taraflı adımlardan ve yeni provokasyonlardan kaçınmaya davet edildiği bildiride, böyle bir durum halinde AB'nin ve üye ülkelerin çıkarlarını savunmak, ayrıca bölgesel istikrarı korumak için eldeki araçların ve seçeneklerin kullanılması konusunda kararlı olunduğu belirtildi.
Türkiye'nin 4 milyon civarında Suriyeliye ev sahipliği yapmasının takdirle karşılandığı belirtilen bildiride şöyle denildi:
"AB'nin mültecilere ve ev sahipliği yapan topluluklara yardımının devam etmesi konusunda mutabıkız. AB Komisyonunu Türkiye'nin yanı sıra Ürdün, Lübnan ve bölgenin diğer yerlerindeki Suriyeli mülteciler için finansmanın devamı konusunda AB Konseyi'ne teklif sunmaya davet ediyoruz."
Bildiride, hukukun üstünlüğü ve temel hakların asıl endişe konusu olduğu, siyasi partilerin ve medyanın hedef alınması ve yakın zamandaki diğer kararların insan haklarına yönelik gerilemeyi temsil ettiği belirtilirken, bunun Türkiye’nin demokrasiye saygı yükümlülüğüne, hukukun üstünlüğüne ve kadın haklarına aykırı olduğu savunularak, bu alanlarda diyaloğun AB-Türkiye ilişkilerinin ayrılmaz bir parçası olmayı sürdürdüğü ifade edildi.
AB Konseyi’nin Kıbrıs konusunda anlaşmazlığın Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi kararlarına uygun biçimde giderilmesine bağlı olduğu belirtilen bildiride, AB’nin gözlemci olacağı ve BM himayesinde yeniden başlanacak müzakerelerin sabırsızlıkla beklendiği, müzakereleri aktif biçimde destekleneceği ve BM'nin İyi Niyet Misyon Ofisine temsilci atanacağı kaydedildi.