Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi olan Ömer Önhon, Ankara-Şam ilişkilerinde ilerleme olmadığını ve önemli sorunların hala devam ettiğini belirterek, “Birincisi Türkiye açısından güvenlik sorunu çok önemli. İkincisi şu anda Suriye’de dört ayrı idare bölge var” dedi.
Son dönemlerde bazı Arap ülkeleri Şam ile diplomatik ilişkilerini çeşitli seviyelerde yeniden düzenleme yoluna giderken, Türkiye’den de Esad rejimiyle normalleşme sinyali geldi.
En son Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan\'ın Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’la görüşmeye olumlu yaklaştığına dair açıklamaları olmuştu.
Erdoğan, Prag’daki görüşmeleri sırasında bir gazetecinin “Suriye Devlet Başkanı ile bir görüşmeniz olması mümkün mü?\" sorusu üzerine, \"Şu an itibarıyla böyle bir şey tabii söz konusu değil. Ama mümkün değildir gibi bir ifadeyi kullanmam da… Alışılmış bir siyasetçi değilim. Dolayısıyla bir vakti, saati geldiğinde biz Suriye\'nin Başkanı ile de görüşme yoluna gidebiliriz\" yanıtını vermişti.
Türkiye’nin Esad yönetimiyle diplomatik ilişkiler kesilmeden önceki son Şam Büyükelçisi olan Ömer Önhon’la K24’ten Adem Özgür - Vural Erişmiş’in yaptığı haber şu şekilde:
“Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi Ömer Önhon, 11 yılda Türkiye-Suriye arasındaki ilişkilerde önemli gerginliklerin yaşandığını anımsatarak, son dönemde bazı görüşme hamlelerinin olduğunu söyledi.
Güvenlik kuruluşları arasında halihazırda görüşmelerin yapıldığını ve bunun kamuoyuna da yansıtıldığını söyleyen Önhon, taraflar arasındaki diyaloğun siyasi düzeye çekilme arzusu olduğunu kaydetti.
Hatırlanacağı üzere, Şam bağlantılı bölgesel bir kaynak, Reuters’a, Türkiye Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) Başkanı Hakan Fidan ve Suriye İstihbarat Şefi Ali Memluk’un ağustos ayında Şam’da bir araya geldiklerini söylemişti.
Diyalog hususunda yeteri olgunlaşmanın olmadığını söyleyen Önhon, söz konusu görüşmelerin konjonktürel gelişmelerle, bölgedeki ve bölge ötesindeki jeostratejik çabalarla ilişkili olabileceğini, ayrıca Suriye’den kaynaklanan sığınmacı meselesinin Türkiye kamuoyunda önemli bir yere sahip olmasının ve yaklaşan 2023 seçimlerinin de görüşmelerin başlamasında etkisi olabileceğini belirtti.
“Herkesin ortak bir zeminde buluşması gerekir”
Suriye sahasında çok farklı aktörlerin olduğunu belirten Ömer Önhon, bu aktörlerin de farklı gündemleri olabileceğini şu sözlerle dile getirdi:
“Bu ülkede (Suriye) kalıcı bir barış ve istikrar sağlanabilecekse herkesin ortak bir zeminde buluşması gerekir. Herkesi yüzde 100 memnun etmek mümkün olmayabilir ama belli bir asgari müşterekte buluşmak ve kalıcı istikrar önemlidir. Her hamlede memnuniyetsizler olacaktır, sonuçta bütün aktörlerin ortak bir zeminde buluşması gerekir diye düşünüyorum.”
“ABD’nin Suriye’de ne işi var?” sorusunun sıkça sorulduğunu ve Washington’un oradaki mevcudiyetinin Suriye’deki duruma olumlu/olumsuz katkı yapıp yapmadığına bakılması gerektiğini dile getiren Önhon, “Bir de ABD’nin YPG’ye verdiği destek gerek o bölgedeki dinamikler açısından gerek Türkiye-ABD ilişkileri açısından çok olumlu değil” şeklinde konuştu.
Kürtlerin bölgenin (Rojava, Kuzey Suriye) asli unsuru olduğunu söyleyen Önhon, önümüzdeki günlerde oluşturulması “ümit edilen” yönetim sisteminde herkesin eşit olarak yer alması gerektiğini kaydetti.
“Yönetim sistemine tüm Suriyeliler karar verecek”
“Bunun ötesinde YPG’nin veya başka unsurların Suriye’nin toprak bütünlüğüne, siyasi birliğine yönelik addedilebilecek hamlelerinin veya düşüncelerinin Suriye tarafından kabul göreceğini zannetmiyorum” diyen Önhon, “Dolayısıyla Suriye’nin nasıl bir yönetim sistemine sahip olacağını ileride mutlaka Suriyeliler karar verecektir. Hiçbir etnik, dini ya da mezhebi unsurun işleri tamamen eline alıp, kendi başına karar vermesi pek hoş karşılanmayacaktır. Suriye’nin geleceğini Suriye’nin tamamı tayin edecektir” ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin Suriye’deki varlığı
Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının Rojava ile Suriye’deki varlığına da değinen Önhon, 2011 krizinden sonra gelişen olayların güvenlik boşluğu yarattığını söyledi:
“Bu güvenlik boşluğu nedeniyle sınırın öte tarafında Türkiye’ye tehdit oluşturan bir ortam oluştu. Türk askeri bu tehdidin önüne geçmek için orada, orası bizim değil başkası bir ülkenin toprağı. O ülkede bir düzen/istikrar sağlandığı zaman Türk askeri de mutlaka kendi topraklarımıza geri dönecektir.”
“Afrin’de farklı grupların pluşturduğu bir ortam var”
Rojava’nın Afrin kentinde silahlı grupların “yer değişimini” sorduğumuz Türk diplomat, yaşananları şöyle yorumladı:
“Orada yaşanan olayları herkes dikkatle takip ediyor. Afrin’de farklı grupların oluşturduğu bir ortam var ve o grupların farklı saiklerle birbiriyle girdikleri bir mücadele söz konusu. Heyet Tahrir Şam’ın İdlib’den çıkarak Afrin’e doğru yönelmesi, Afrin’de birtakım yerlerin kontrolünü ele geçirmesi oranın dinamikleri açısından soru işaretleri bırakan gelişmelerdir. Şu anda oradaki durumun nispeten sakinleştiğini, bütün grupların eski konumlarına dönmeye başladıklarını görüyorum. Şu anda anlaşılan sorun çözülmüş gibi.”
“Esad Suriye’nin tamamına hakim değil”
Türkiye-Esad yönetimi arasındaki ilişkilerin ilerlemediğini ve önemli sorunların hala devam ettiğini vurgulayan Önhon, “Birincisi Türkiye açısından güvenlik sorunu çok önemli. İkincisi şu anda Suriye’de dört ayrı idare bölge var. Esad ülkenin tamamına hakim durumda değil. Bir tarafta SDG (Demokratik Suriye Güçleri), öbür tarafta HTŞ, öbür tarafta hareket bölgesi var, dolayısıyla yeknesak bir ülkeden bahsetmek mümkün değil” şeklinde konuştu.
Ekonomik sorunların ve sığınmacı meselesinin de olduğunu belirten Önhon, Suriyeli sığınmacıların ülkelerine dönmesi için şartların çözülmesi gerektiğini kaydetti.
Esad’ın 2011 krizi başladığında hiçbir şekilde iktidarını paylaşmaya hazır olmadığını ve şu anda da aynı düşünceye sahip olduğunu söyleyen Türkiye’nin son Şam Büyükelçisi Ömer Önhon, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Esad’ın bir şekilde Suriye’nin bütün kesimlerini dahil ederek böyle bir yönetim sistemini oluşturma niyeti yok. Öyle olduğu takdirde kontrolün elinden çıkacağını zannediyor. Şimdi böyle bir düşünce yapısıyla Suriye’de istikrar sağlanması çok zor. İstikrar sağlanmayınca ne güvenlik ne sığınmacı ne de ekonomi gibi sorunlara çözüm bulmak pek mümkün değil. Dolayısıyla önümüzdeki dönemde Suriye’de kolay bir dönem öngörmüyorum.”
Esad rejiminin Arap ülkeleri ile ilişkileri
Bu arada Şam’la iletişimini koparmayan Umman Sultanlığı, Irak, Cezayir ve Mısır gibi Arap ülkeleri, Suriye iç savaşında tarafsız kalmayı tercih ederek rejimle iletişim kapısını açık bıraktı. Bahreyn ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), 2018’in sonunda Şam\'daki büyükelçiliklerini maslahatgüzar seviyesinde yeniden açtı. Ekim 2020\'de ise Umman, Şam Büyükelçisi\'ni yeniden yollayarak, diplomatik temsilini büyükelçi düzeyine çıkaran ilk Körfez ülkesi oldu.
Esad’ın BAE ziyareti
Öte yandan Suriye iç savaşının ardından yapılan ilk önemli temas Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın 18 Mart’ta BAE’ye gerçekleştirdiği ziyaretti. Çünkü Esad iç savaşın ardından sadece kendisini destekleyen Rusya ve İran\'ı ziyaret etmişti.
Esad ile görüşen BAE Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed al Nahyan, Suriye\'nin Arapların güvenliği için kilit bir role sahip olduğunu ve BAE\'nin işbirliğini güçlendirmekte istekli olduğunu söyledi.
Suriye Turizm Bakanı Muhammed Rami Rıdvan Martini geçen yılın mayıs ayında Riyad\'da bir konferansa katılarak, 2011’den bu yana Suudi Arabistan\'ı ziyaret eden ilk Suriyeli üst düzey yetkili oldu. Suudi Arabistan, Ağustos 2011\'de Şam\'daki büyükelçisini çekerek, Suriye ile diplomatik ilişkileri askıya almıştı.
İç savaşın başlamasının ardından Arap ülkelerinin çoğu Suriye ile ilişkileri kesmiş ve Esad\'a karşı savaşan silahlı muhalifleri desteklemişti.
ABD ise iç savaş bitmeden Suriye lideriyle ilişkilerin normalleştirilmesine karşı.
Türkiye’nin Esad yönetimiyle yeniden temas kurması, Arap ülkeleriyle yakınlaşmasının ardından gelişti.”