Akdeniz ya da Kürdün Kara Bahtı
IŞİD’e yönelik uluslar arası koalisyon cephesi her gün genişlerken, Kürtlerin bu caniler sürüsünü etkisiz kılma ve geleceklerini güven altına almasının en elzem yolu, artık vakit kaybetmeden, bir an önce Rojava üzerinden Akdeniz’e ulaşmalarıdır. IŞİ.
Abdullah Kıran
26.08.2014, Sal | 07:26
IŞİD’e yönelik uluslar arası koalisyon cephesi her gün genişlerken, Kürtlerin bu caniler sürüsünü etkisiz kılma ve geleceklerini güven altına almasının en elzem yolu, artık vakit kaybetmeden, bir an önce Rojava üzerinden Akdeniz’e ulaşmalarıdır. IŞİD’ın son saldırıları ve Şengal trajedisi, Irak Kürdistan’ı ve Rojava’yı fiilen birleştirdi ve bir kez daha, bu sınırların artık geçerli bir hükmünün olmadığı ortaya çıkarttı. Kürtler Rojava üzerinden Akdeniz’e, sadece bir geminin yanaşabileceği bir limana sahip olduklarında, kaderleri nerdeyse tümden değişecek ve kendi mülkleri dâhilinde yer alan zenginliklerden özgürce yararlanabilme şansı elde edeceklerdir. Suriye’nin Akdeniz sahilindeki 193 km’lik kıyı şeridinin, biraz daha az veya iki katı olması Suriye açısından hiçbir önem teşkil etmez, ancak Kürtler için bir hayat meselesi arz eder.
Kantonların fiziki teması ve merkezi yönetim
Nusaybin’den başlayıp Türkiye –Suriye sınırının Akdeniz şeridine uzanan hattında, Kürtler bir zamanlar nüfus çoğunluğunu oluşturmaktaydı. Ancak Suriye, 1962 yılından başlayarak, bir Arap Kemeri oluşturma politikası ekseninde Kürtlerin bu sınır hattındaki köy, kasaba ve şehirlerini önemli oranda boşalttı ve Arap yerleşimcileri ilgili yerlerde iskân etti. Bugün Kürtlerin Cızire, Kobani ve Afrin gibi, birbirleriyle fiziki teması olmayan yerleşim yerlerinde farklı yönetimler oluşturmasının yegâne sebebi, ara yerlerde Arapların olmasıdır. Her biri farklı bir yönetime sahip olup Kanton olarak adlandırılan bu yerlerin fiziki teması sağlanmadıkça ve merkezi bir yönetim altında birleşmedikçe, ister IŞİD, ister Özgür Suriye Ordusu ya da ister Esad yönetimi olsun, bu ara bölgelerde egemenlik kuracak herhangi bir güç, Kürlere asla rahat vermez. Er veya geç buraları egemenliği altına almak ister.
IŞİD, Türkiye- Suriye Sınırı
IŞİD terör örgütünün en aktif olarak yararlandığı sınır Türkiye- Suriye sınırıdır. Kürtler, Suriye tarafından sınırdaki denetimi ele geçirdiklerinden IŞİD’in hareket alanı çok ciddi anlamda daralacaktır. Her şeyden önce:
1) Örgüte katılan yabancı savaşların geçiş güzergâhı kapanacak,
2) Örgütün finansman akış yolu kesilecek,
3) Örgütün Avrupa’yla fiziki teması ortadan kalkacak (The Guardian, 22.08.2014).
Türkiye ve uluslar arası toplum uzun süre Esad yönetimin yıkılması için bu sınır üzerine Özgür Suriye Ordusuna destek sağladı ve IŞİD’de bu destekten payına düşeni aldı. Ancak beklenen olmadı ve Suriye’de, Esad rejimine binlerce kez rahmet okutacak IŞİD gibi bir caniler örgütü, ülkenin nerdeyse üçte birinde egemenliğini pekiştirdi. IŞİD’in Şengala saldırmakla yüz binlerce insanı yerinden yurdundan ederek; Ezıdi, Hıristiyan ve Türkmenleri soy kırıma tabi tutması, bardağı taşıran son damla oldu. Artık IŞİD bütün dünya için çok ciddi bir tehlike ve eğer bir an önce dizginlenmezse, başta ABD olmak üzere, dünyanın her tarafından masum insanların kanını akıtabilir.
Kanton Yönetimleri Türkiye’nin Yükünü Hafifletti
Türkiye- Suriye sınırı adeta IŞİD’in nefes borusu ve can damarı niteliğindedir. Kaçak yollarla petrol sevkiyatından tutun, yabancı cihatçıların örgüte katılımı ve her türlü yasa dışı işler bu uzun sınır hattı üzerinden gerçekleşmektedir. Türkiye istese de, 910 kmlik bu hattı rahatlıkla kontrol edememektedir. Sayıları milyonlarla ifade edilen Suriyeli sığınmacılar bu sınır hattından içeri girdi. Türkiye, uzun süre bu sınırların YPG tarafından denetim altına alınmasına karşı çıktı ve adeta, ‘Kürtler’ hariç, her kim sınırı kontrol ederse etsin politikasını benimsedi. Ancak gelinen aşamada bu politikanın ciddi anlamda gevşediğine tanıklık etmekteyiz. PYD’nin kontrol altında tutuğu sınır hattından bugüne kadar Türkiye’nin güvenliğini tehdit edecek herhangi bir olay yaşanmadı. Aksine Kanton yönetimleri, Türkiye’ye yönelik mülteci akınlarını da ciddi anlamda frenledi ve 100 binlerce insanı içerde tuttu. Şüphesiz bu da Türkiye’nin yükünü hafifletti.
Kürtler, Türkiye- Suriye sınırının tamamını denetim altında tuttuklarından, bu durum Türkiye açısından da adeta bir ‘güvenlik kemeri’ oluşturacaktır. Zaten Türkiye’de, Suriye krizinin ilk dönemlerinde, Suriye sınırları dâhilinde bir ‘güvenlik kemeri’ oluşturmak istemiş, ancak uluslar arası toplumdan gerekli desteği göremediğinden, bu düşünceden vazgeçmişti. Cızire, Kobani ve Afrin kantonları, Türkiye ve Suriye arasında bir tampon bölge oluşturmuş durumda. Ancak bu, fiziki olarak kopuk farklı yönetimler, kuruldukları günden bu yana IŞİD saldırıları altındadırlar. Eğer IŞİD, Şengal’da olduğu gibi, buraları da kontrol altına alabilirse, Kürtler yeni bir soykırımla, Türkiye de yeni bir göç dalgasıyla karşı karşıya kalabilir.
Rojava Üzerinde Akdeniz’e Ulaşmak
Dolaysıyla Kürtler, Arap Kemeri politikasıyla demografik yapısı aleyhlerine bozulan Türkiye- Suriye sınır hattının tamamını kontrol etmedikçe, Rojava’da her zaman bir soykırım tehdidi altında varlıklarını sürdürmeye çalışacaklardır. Kürtler Afrin- Keseb hattından Akdeniz’e ulaştıklarından, Keseb’deki Hıristiyanların da hayat hakkı güvence altına alınmış olur, çünkü IŞİD’in işgal ettiği yerlerde, başta Hıristiyanlar olmak üzere hiçbir azınlığa yaşam hakkı tanımadığını Irak örneğinde gördük. Kürtler, ulaşmak istedikleri Akdeniz kıyı şeridinde şu an itibarıyla nüfus olarak çoğunlukta değildirler; ancak Şam ve Halep’te Kürt mahalleleri, çok ciddi bir Kürt varlığı mevcuttu. Sadece Halep’te 700 bin civarında Kürt yaşardı. Kürtler ya takas veya mübadele yoluyla Şam ve Halep’teki tüm varlıklarından vazgeçip Afrin’i Akdeniz kıyısıyla birleştirmelidirler. Öte yandan Akdeniz’deki bir kıyı şeridi, sadece Rojava Kürtleri açısından değil, Kürdistan Bölge Hükümeti açısından da can simidi niteliği taşır. Bugün fiili olarak birleşmiş Irak ve Suriye Kürtleri Rojava üzerinden Akdeniz’e ulaştıklarında, siyasi ve ekonomik bağımsızlıklarını elde ederler. Aksi takdirde ne Rojava ve ne de KBY, tek başına özgürleşemez ve sürekli tehdit altında olurlar. Kürtler Akdeniz’e ulaşan bir kara şeridi ve bu kara şeridinin uzantısı niteliğindeki bir limana sahip olduklarından, asıl o zaman kara bahtlarından kurtulmuş olacaklardır. Ancak Akdeniz Kürdün Kara bahtını aklar.
Doç. Dr. Abdullah KIRAN (MŞU, Siyasetbilimci)
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
9909 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:18:42:13