'Ben/Biz' ve 'Öteki' Sorunu

Kürtler tarih sahnesinde bir “öteki” konumuna yerleştirilmiştir. Türk, Arap ve Fars zihniyeti öteki olarak gördüğü Kürtleri yıllarca düzeltilmesi gereken, toplumda ki patolojik bir sorun gibi ele alıp bu sorunlara yönelik ciddi politikalar geliştirme çabasına girmişlerdir. Özellikle Türkiye’de ele alınan bu politikalardan en önemlisi göç politikasıdır.

Dilek Azad

17.10.2016, Pts | 20:04

'Ben/Biz' ve 'Öteki' Sorunu
Makaleyi Paylaş

“Ben/biz” ve “öteki” kavramı Kürtlerin içine sürüklendiği olay ve olguların psikolojik temelini oluşturan temel kavramlardır. “öteki” olan sindirilmesi gereken patolojik bir sorun olarak algılanır. Kürt ve Kürdistan’a yönelik bütün asimilasyon ve sindirme politikalarının temel argümanlarını “öteki” sorunsalı oluşturmaktadır. “öteki” olan biz’leştirilmelidir! Bu bakış açısı tarih sahnesinde birçok etnisiteye uygulanan temel bir argümandır.

Peki biz kimdir? Öteki olan nedir?

Biz olan; üstün olandır, doğru olandır ve yeryüzünde olması gerekendir. Bu, “bizin”; dilidir, kültürüdür, dinidir…

Öteki olan ise; yanlış olandır, yeryüzünde olmaması gerekendir. Dilinin, kültürünün, dininin… kısaca o milleti var eden tüm değerlerinin yok edilmesi gereken bir sorununun adıdır “öteki”.

Birey; bir anne babanın evladı, bir ailenin üyesi, bir kültürün taşıyıcısı bir toplumun üyesi, bir milletin temsilcisi, bir coğrafyanın evladı olarak doğar. Bu temsiliyetler içerisinde birey varlık sahnesinde yer edinir. Bu bir varoluştur. Ve bir milleti “öteki” görüp yok etme çabaları içine düşmek varoluşa karşı bir tavırdır.

Kürtler tarih sahnesinde bir “öteki” konumuna yerleştirilmiştir. Türk, Arap ve Fars zihniyeti öteki olarak gördüğü Kürtleri yıllarca düzeltilmesi gereken, toplumda ki patolojik bir sorun gibi ele alıp bu sorunlara yönelik ciddi politikalar geliştirme çabasına girmişlerdir. Özellikle Türkiye’de ele alınan bu politikalardan en önemlisi göç politikasıdır. Göç politikaları ile iskana tabi tutulan Kürtler çeşitli bölgelere göç ettirilerek o bölgelerde “hekimlik” rolünü Türk toplumuna devretmişlerdir.

Şark Islahat Planı’na zemin teşkil eden Abdulhalik Renda raporunda, Fırat’ın doğusundaki bölgede yaşayan Kürt nüfusun bir milyondan fazla olduğu ve bölgedeki Türk nüfusunun Kürt nüfusun dörtte birinden daha az olduğu belirtilmiştir. Renda raporunun çözüm önerisi de açık ve nettir: “Türkiye arazisinde iki milletin aynı kudret ve selahiyetle hâkim bulunması imkânı” olmadığından, “Türk nüfus ve nüfuzunu hâkim kılmak” farzdır. Hem Renda raporu hem de genel olarak Şark Islahat Planı, Fırat’ın doğusundaki Kürtlerin Fırat’ın batısına nakledilip, boşaltılan yerlere Türkçe konuşan Müslümanları yerleştirmeyi önermektedir. Şark Islahat Planı, on sene zarfında 500 bin (Türk) nüfusun bölgeye yerleştirilmesini ve bunun için bütçeye her sene 5 milyon lira tahsisat konmasını önermiştir. (Kurban ve Yeğen, 2012: 47). Bu ve bunun gibi sayısız örnek teşkil edebilecek programlı pasifize ve asimile etme planları Kürtleri “öteki” çerçevesinde ele alındığını göstermektedir.

Göç sonucunda azınlık konumuna düşen guruplar bir çoğunluk tarafından asimile olmaya her zaman için mahkumdur. Geçmişten bu güne Kürdistan coğrafyasında yapılan sayısız katliamlara Türkiye’de yaşayan Kürtlerin sessiz kalmasının yegane sebebi “öteki” olana yönelik yapılan plan ve projelerin başarısını göstermektedir.

“öteki” olan “siz” olan değildir. Çünkü “siz” olan bir tanınma ve statü olarak görülmenin göstergesidir. Kürtler hiçbir zaman “siz” olarak görülmemiştir. Ya bendensin ya onlardan! Bu ya “biz’leşirsin” ya da düzeltilmesi gereken patolojik bir “ötekisin” demektir.

Biz, “öteki” kavramını beyaz adamın “siyah” adama olan tavrında görmeye alışmışız!

16. ve 17. yy da Emperyalist ve sömürgeci zihniyete sahip İspanyollar gittikleri güney Amerika yerlisini bar-barlık kavramıyla tanımlar ve onlara medeniyet götürdüğünü iddia eder. Bu medeniyet anlayışı “biz’in” medeniyet anlayışıdır. Karşılaşılan yerli halk biz karşısında “ötekileştirilmiştir” buda beraberinde “ötekiyi” toplumda yok edilmesi gereken patolojik bir sorun haline getirmiştir.

Bu gün İslamcısından ateistine, sağcısından solcusuna, yoksulundan kapitalistine… kadar gözümüz hep uzaklara takıldı. Amerika’ya, Afrika’ya… “Orda bir köy var uzakta, gitmesek de görmesek de o köy bizim köyümüzdür!” gidip göremediğimiz uzaktaki “ötekiyi” hep savunduk hakkından hukukuna… Ama yanı başımızdaki köyde olan “ötekiyi” hiç göremedik, savunamadık çünkü biz “ötekiydik” yok edilmeliydik ve yok edildik ama asla bitmedik!

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
7202 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:18:03:03
x