Bu kurtuluş yalnız ve yalnız milli değer ve kimliklerimizi iyileştirmekten geçmektedir. Kürtlerin bu gün tarihi tekrardan ıskalama şansı artık kalmamıştır. Çünkü bütün değerlerini ve kimliklerini yitirmeyle yüz yüze gelmiş durumdadır.
Kürtler bugün tarihsel gelişim ve oluşumlara ayak uydurmamanın, geçikmişliğin bedelini yaşıyor. Modernleşme sonrası kurulan ulus devletleşme sürecini ıskalayarak bugün devletsiz bir millet olmanın ceremesini çekiyor.
Ulus devletler asla yok olmayacak aksine daha da güçlenecektir. İlerleyen teknoloji ile ulus devletlerin kontrol alanı genişleyecek ve her an gözetilen toplum, daima üzerinde olan gözü daha da hissedecektir. Tüm dünya güçleri tek bir çatı altında birleşecektir. Temsiliyetler yine bir ulus devlet adına gerçekleşecektir.
Bugün Kürtler dünyanın sistemine her zaman ki gibi yine geriden yaklaşmaktadır. Üçüncü Dünya artık bitti ve asla geri gelmeyecektir ama Kürt milletine üçüncü Dünyayı tekrar hortlatma çabası içine girilmektedir. Komünal yaşam bitti ama Kürt milletine geriye dönüş ideolojileri altında yine dünyanın bu gün ki sistemine ters yüze gidilmektedir.
Evet muhakkak ki bir geriye dönüş yaşanmalıdır ama bu geriye dönüş ne üçüncü Dünyayı hortlatmaktır nede komünal yaşam tarzına dönmektir. Bu dönüş milli değerlere, medeniyetin beşiğini iyileştirilmeye, tarihsel değerlere sahip çıkmaya, sosyal sermayelerimizi geri kazanmaya olmalıdır. Geri dönüşümümüzle aldığımız bu değerlerle bu günde yaşamak ve bu sistem çarkının dönüş yönüne göre bu milleti kurtuluşa erdirmektir.
Bu kurtuluş yalnız ve yalnız milli değer ve kimliklerimizi iyileştirmekten geçmektedir. Kürtlerin bu gün tarihi tekrardan ıskalama şansı artık kalmamıştır. Çünkü bütün değerlerini ve kimliklerini yitirmeyle yüz yüze gelmiş durumdadır.
Batı dünyası bugün sekülerizmi doruğuna kadar yaşamaktadır. Fakat doğu toplumları bu gün karma bir yapı içerisindedir. Bu karmaşık yapı içerisinde öne çıkan iki şey vardır; biri milliyetçilik ikincisi sekülerizmin etkisiyle değişim ve dönüşüme uğrayan dinin milli duygulara hizmetidir. Bu iki olguya, Kürdistan topraklarını elinde bulunduran her dört devlet tarafından dört elle sarılmıştır. Bu iki olgu ile Kürdistan’ın yağma ve talanı bu devletler tarafından meşruiyet kazanmıştır. Kürtlerin bu milli-dini silahlara karşı bir üçüncü dünya halkları gibi duruş sergilemesi Kürtlerin her türlü katline meşruiyet kazandırmaktadır ve birçok kürdün desteğinden de mahrum kalmaktadır.
Bugün bahsettiğimiz bir azınlık, bir dini gurup ya da bir halk değildir! Kendine ait bir dili, dini, kültürü, medeniyeti, tarihi, coğrafyası olan yaklaşık elli milyonluk bir milletten bahsediyoruz. Bu milletin desteğini toplayamamanın suçunu sadece emperyallere atmakta yine bir hatadır. Bahsettiğimiz bu ideolojiler bu milletin tarihine, diline, dinine, kültürüne hitap etmemektedir dolayısıyla dayanaksız ve havada kalmaktadır.
İdeolojiler ölü düşüncelerdir er ya da geç ölmeye mahkumdur. Toplumsal realiteye dayanan her düşünce ise muhakkak yaşayacaktır! Kürtlere dayatılan ideolojiler hiçbir şekilde toplumsal dayanağı yoktur, Kürt realitesine dayanmamaktadır. Bu ideolojiler tamamen oryantalist bir bakış açısına sahiptir.
Modernizim sonrası batıya yönünü çevirenler batının argümanları üzerinden kendi toplumlarını okumaya başladılar ve kurtuluşu batılılaşmada gördüler ıskaladıkları şey ise doğu toplumlarının batının yaşadığı toplumsal aşamalardan hiçbir zaman geçmemesidir! Sonuç ise doğu toplumları kendi toplumunun bakış açısından ziyade batı toplumlarının bakış açısıyla kendilerini okumaya ve onların toplumsal çözümlerini kendi toplumları üzerinde uygulamaya koyuldular. Bu gün Kürdistan’a yönünü çeviren entelektüellerin, aydınların, siyasetçilerin, toplum bilimcilerin ve ideologların yaptığı tam da budur!
Bu bakış açılarının Kürdistan’da ki sonucu ise melez kimliklerdir! Bireyler artık kendini hiçbir şey olarak görmekte ve dünya vatandaşı olarak tanımlamaktadır. Geç kalınmışlıktan değil ama sürenin bitmeye yakınlığından bahsediyorum. Çıkışın sonuna az kaldı bu yol ya bir uçuruma çıkacak ya da Kürdistan’a
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.