Beş Kürdistani partinin HDP ile ittifak görüşmelerinin Kandil’den gelen olumsuz açıklamalar nedeniyle bozulması, Kürtlerin gelecekte yapacakları birliktelikleri adına olumsuz bir gelişme oldu.
Anayasa Referandumu oylamasından sonra tek adama dayalı otoriter yönetim modeli Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmadan uygulanmaya başlandı.
Önce hukuk devleti sonra kanun devleti işleyişi kaldırıldı.
Yargıda aynen Hitler dönemine uygun benzerlikler uygulanıyor.
Führer, Alman yargıçlarına karar verirlerken kendi yerlerinde Führer olsaydı nasıl karar verirlerdi şeklinde davranmalarını istiyordu.
Şu anda yapılanlar, yaşananlar bu söyleme denk düşüyor.
Siyasi iktidar yaptığı kanunsuzlukları yasal hale getirmek ve yaklaşan büyük ekonomik krizden önce erken seçim kararı aldı.
Seçim kararı alan iktidar hemen AKP, MHP, BBP adı altında İslamcı Türkçü ‘Cumhur İttifakı’nı kurdu.
CHP de İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti ile Kemalist, Şoven muhafazakârlarla ‘Millet İttifakı’nı kurdu.
Her iki ittifak da bu süreçte Kürtlere vebalı muamelesi yaptılar.
HDP de marjinal Türk solu bileşenleri ile ittifak oluşturdu.
Beş Kürdistani partinin HDP ile ittifak görüşmelerinin Kandil’den gelen olumsuz açıklamalar nedeniyle bozulması, Kürtlerin gelecekte yapacakları birliktelikleri adına olumsuz bir gelişme oldu.
Bu seçimlerin en ilginç tarafı Türk partilerinin kendi aralarında kolayca anlaşmaları, Kürt partilerinin ise kendi aralarında anlaşamamasıdır.
AKP, milletvekili seçimlerinde muhtemelen baraj altında kalacak, MHP ve BBP’yi Meclis’e taşıyacak.
CHP de İYİ Parti ve Saadet Parti’sini Meclis’e taşıyacak.
HDP ise barajı aşarsa Kürdistani partiler yerine marjinal Türk solu bileşenlerini Meclis’e taşıyacak.
Seçimlerin OHAL koşullarında yapılması seçim sonuçlarını etkileyecektir. Erdoğan için önemli olan Cumhurbaşkanlığı seçimidir.
Seçimi kaybetmek demek kendisi için dünyanın sonu gibi bir durumdur.
İktidarı kaybetmemek için her yolu deniyor ve deniyecek.
Yalan ve korkular üzerine iktidarını sağlamlaştırmaya çalışıyor.
Doğan medyayı kendi yandaşlarına aldırarak basının tümünü eline geçirdi.
Devletin tüm kurumları siyasi iktidarın emrinde.
Askerlerden polislere, valilerden kaymakamlara, hâkimlerinden savcılara, televizyonlardan gazetelere, haber sitelerinden sosyal medyaya, üniversitelerden camilere, iş insanlarından sendikalara, spordan sivil toplum kuruluşlarına, mafyadan islamcı cihatçılara muazzam bir güce sahiptir.
O kadar ki dünyaya bile meydan okuyacak güce geldiği inancına sahiptir.
Ortadoğu’da, Kuzey Afrika’da, Balkanlarda operasyon yapabilecek duruma bile geldiğini ifade edebilmektedir.
Siyasi iktidarın hedefinde ise en çok Kürtler var.
HDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, milletvekilleri, belediye başkanları, binlerce parti üyesi tutuklandı. Bütün HDP’li belediyelere el konuldu, binlerce çalışanı işten atıldı.
Seçimlerde en çok kırsal kesimlerde yapılacak baskılarla, oy taşıma duzenlemeleriyle
Demirtaş’a gidecek oylar Erdoğan’a, HDP oyları AKP’ye dönüşebilir. Seçim sonuçları üzerinde yapılacak seçim hileleri devreye girecektir.
Seçim günü yaklaştıkça Erdoğan’ın büyüsü bozulmaya başladı.
Projeleri sosyal medyada, alanlarda alay konusu oluyor.
Meydanlarda pot üzerine pot kırıyor.
Mitinglerde zorlamalara rağmen kalabalıkları toplayamıyor.
Muhalefet alanları daha fazla dolduruyor.
Gündemi belirleyemiyor.
Gündemin peşine takılıyor.
Alternatifi yok denen Erdoğan’ın artık bir alternatifi var.
Muharrem İnce.
Anketler, araştırmalar, meydanlar, genel hava, süreç, ekonomik göstergeler Erdoğan’ın aleyhine işliyor.
Seçimlerin kaderini Kürtler belirleyecektir.
Cumhurbaşkanlığı seçimi ikinci tura kalacaktır.
Milletvekili seçimlerinde HDP barajı aşarak AKP'nin çoğunluğu ele geçirmesine izin vermeyecektir.
Cumhurbaşkanlığı seciminin ikinci turunda başkanı Kürtler belirleyecektir.
Bu turda çeşitli pazarlıklar, yeni ittifaklar gündeme gelecektir.
Kürtler, akıllı şeffaf bir politika izlerlerse geleceklerini yasal güvence altına alabilirler.
Bu seçimlerin Kürtlerin geleceği açısından olumlu veya olumsuz kırılmalara neden olacağı açıktır.
Mevcut yönetimin son yıllarda Kürtlere karşı politikası ortada.
Yapılanlara bakkıp da gelecekte olacakları görememek kör olmak gibi bir şey.
Meydanlarda açık açık deklare ediliyor.
Tercih bizim.
Mevcut yönetimin şehirlerimizi, ilçelerimizi yakıp yıkmasını, belediyelerimize kayyum atamasını, binlerce insanımızı tutuklamasını, Afrin’i işgal etmesini, emrindeki İslamcı cihatçılari Afrin’e yerleştirmesini, Güney Kürdistan topraklarını sürekli bombalamasını, Kürdistan’ın bağımsızlık referandumundaki tepkisini, isterse Kürtleri açlığa mahkûm edebileceği açıklamalarını, sabah akşam öldürülen YPG’li PKK’lı sayısını normal buluyorsak, hazmedebiliyorsak, AKP’ye karşı tavır alamıyorsak, gelecekte yapılacakları hak etmiş olacağız.
AKP seçimleri kazanırsa bundan sonra şöyle gelişmeler olabilir:
Tek adam diktatörlüğü yasal hale gelir.
Türkiye, AB ve NATO’ dan çıkarılır.
İslamı yaşam tarzı her alanda uygulanmaya başlanır.
İdamlar gündeme gelir.
Başta Demirtaş olmak üzere Kürt politikacılar idam edilebilir.
Zaten bunu şu an bile meydanlarda açıkça ifade ediyor.
Bütün Kürt partileri yasaklanır. En küçük bir hak talebine bile büyük cezalar verilir.
Kürdistan büyük bir hapishaneye çevrilir.
Rojava’da Kürtlerin statü elde etmemesi için, Güney Kürdistan’ın bağımsız olmaması için bütün bölgeyi ateşe verebilir.
Ama biraz nefes almak istiyorsak, her gün hakaret işitmek istemiyorsak, geleceğimizi özgürce tartışmak istiyorsak, bu iktidarın gitmesi için oyumuzu kullanmamız gerekir.
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bütün dünyanın beğenisini kazanan iyi bir lider olan Demirtaş’a sahip çıkmak ve desteklemek gerekir.
Milletvekili seçimlerinde ise HDP'nin tüm yanlışlarına rağmen desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.
HDP baraj altında kalırsa, AKP tek başına iktidar olur. Erdoğan’ın cumhurbaşkanı,
AKP’nin tek başına iktidar olması durumunda yaşanacakları kendi elimizle yapmış olacağız.
Geleceği değiştirmek bizim elimizde.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.