Başkan Mesud Barzani’nin çok yerinde bir ifadeyle belirttiği gibi “Kürdistan’ın sınırları kanla çizilmiştir” Bu sınırlar içinde Kürd milleti kendi kaderini tayin ve bağımsız devletini kurma hakkına sahiptir.
Kürdistan Başkanı Mesud Barzani ve Kürdistan Bölgesel Yönetimi, son iki yıldır Kürdistan’ın Bağımsızlığını kararlı ve yaygın bir şekilde dillendirip savunuyorlar. İçeride ve dışarıda, ulusal ve uluslararası ilişkilerde öncelikli sorun ve hedef olarak gündeme getiriyorlar.
Federal sistem içerisinde birlikte oldukları Irak’ta, çoğunluğu Arapların oluşturduğu merkezi yönetimden kaynaklanan İstikrarsızlık, güvensizlik nedeniyle Kürdler bir türlü huzura ve rahata kavuşamadı.
Geçmişten beri diktatörlerin yönettiği, DAIŞ (IŞİD) ve benzeri etnik ve mezhep gruplarının yol açtığı savaşların, çatışmaların en ilkel ve kanlı biçimde sürdüğü ülkede yetki ihtilafları, sosyo-ekonomik sorunlar, sıkıntılar bitmek bilmiyor. Merkezi yönetimin de öteden beri Kürdlere karşı hile ve entrikaya dayalı samimiyetten ve iyi niyetten uzak tutum ve davranışları da eklenince Kürdler açısından Irak bünyesi içinde kalmak, çekilmez hale gelmiş bulunuyor.
Bu nedenlerle her ulus gibi Kürd halkının da kendi kaderini tayin hakkı çerçevesinde Kendi bağımsız devletini kurmak ve süregelen kargaşa ve bataklılıktan kurtulmaktan başka çaresi kalmamış bulunuyor.
Kürdlerin Irak’tan ayrılıp bağımsız devlet kurma hakkından rahatsızlık duyan ve kirli çıkarları zedelenecek olan çevreler, ısrarla Irak’ın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini gerekçe ve bahane göstererek Kürdistan’ın bağımsızlığını engellemeye çalışıyorlar.
Irak’ın Toprak Bütünlüğü ve Siyasi Birliği Ne Anlama Geliyor?
Kürdistan’ın bağımsızlığını istemeyen ve engellemeye çalışan devletler ve çevreler Irak’ın toprak bütünlüğünü ve siyasi birliğini dillerinden düşürmüyorlar. Bu birlik ve bütünlük bugüne kadar ne işe yaramıştır, Irak halklarına ne gibi yarar ve çıkarlar sağlamıştır. ?
Mezopotamya uygarlıklarının üzerinde gelişip yükseldiği bu topraklar, bir asırdan beridir sömürgeci ve işgalcilerin iştahını kabartan, azılı diktatörler yetiştiren verimli bir tarlaya dönüşmüştür. Irak halkları ve insanlık bu diktatörlerden ne fayda görmüştür veya ne fayda görecektir?
Irak, bunların yönetiminde yüz binlerce insanını haksız savaşlarda, siyasi cinayetlerde, komplolarda, iç çatışma ve çekişmelerde yitirmiştir. Sadece Saddam Hüseyin döneminde 200 bini aşkın Kürd İnsanı bizzat Irak rejiminin kanlı elleriyle katledilmiştir. Kürdistan’da Halepçeler, Enfaller gibi soykırımlar yaşanmıştır. Kürdler için özel zindanlar, işkence tezgahları kurulmuştur. Kan, gözyaşı, acı ve sefalet üzerine kurulu Irak’ın birlik ve bütünlüğü, ancak diktatörlere, zalimlere, sömürücülere yaramaktadır.
Sykes-Picot anlaşmasıyla kâğıt üzerinde sınırları çizilen böylesine eğreti, zorlama ve sömürüye dayalı birlik ve bütünlük görüntüsü ile oluşturulmuş yapay devlet, Kürdleri kendi ulusal temel hak ve özgürlüklerinden, ulusal değerlerinden, kendi kaderini tayin hakkından mahrum bırakarak bu kısır döngü içinde tutmaya kimin ne hakkı var? Kürd halkının bu esarete tahammül mecburiyeti olabilir mi !?Binlerce şehit vererek kendi ülkesini korumaya, kurtarmaya çalışan Kürd halkı, bu kahir ve azabı, bu tiyneti niye çeksin?
Başkan Mesud Barzani’nin çok yerinde bir ifadeyle belirttiği gibi “Kürdistan’ın sınırları kanla çizilmiştir” Bu sınırlar içinde Kürd milleti kendi kaderini tayin ve bağımsız devletini kurma hakkına sahiptir.
Irak’ta Şii Arap Bölgesi (Güney Irak), Sünni Arap Bölgesi (Orta Irak) ve Kuzeyde Kürdistan Bölgesi etnik, dini, mezhebi, siyasi, coğrafi, Kültürel vs. bütün hatlarıyla birbirinden ayrılmış, kopmuş, parçalanmış, bölünmüş, dağılmış, düşman hale gelmiş ve birbirine düşmüştür. Irak’ın parçalarını bir araya getirip yapıştırmak, yamalamak, kaynaştırmak veya monte etmek artık imkânsız hale gelmiştir.
Kürdistan Yönetimi ve halkı, bu günkü federal statüde çoğunluğu Arap olan merkezi yönetimin sürekli baskılarına, haksızlıklarına maruz kalmaktadır. Güvensizlik ve sürtüşmeler sürüp gitmekte, istikrar kurulamamaktadır.
İstenilen planlama ve gelişme sağlanamıyor. Hak ve özgürlükler her fırsatta kısıtlanmaya kalkışılıyor. Onur kırıcı muameleler dayatılıyor. Kürdler, kendi toprakları üzerinde egemenlik ve hükümranlık haklarını kullanamaz duruma getirilmek isteniyor. Petrol, doğalgaz, maden kaynakları gibi stratejik yer altı ve yer üstü servet kaynakları üzerinde tasarrufta bulunma, işletme, kullanma, gelirlerini aracısız elde etme, harcama hak ve yetkileri kaldırılmaya yelteniliyor. Keza ithalat, ihracat hakları da ellerinden alınmaya çalışılıyor.
Merkezi Bağdat yönetimi, anayasal bir hak olan bütçe gelirinin ’sini bir yılı aşkın bir süredir Kürdistan Bölge Yönetimine vermiyor. DAIŞ vahşetinin yaşandığı ve milyonu aşkın mültecinin sığındığı, memur ve Peşmergelerin bile bu yüzden maaşlarını alamadığı Kürdistan Bölgesinde büyük acılar ve sıkıntılar had safhada.
Irak’ta hiç bir zaman hak ve hukuka dayalı, eşitlikçi, dengeli, demokratik bir yapı oluşmadı. Şimdi savaş alanına dönen ve silahların konuştuğu Irak’ta Kürdlerin bağımsızlık talepleri dünyada en üst düzeyde ilgi görmektedir. Irak’ta Kürdlerin meşruiyet sınırları içinde sürdürdüğü iki asırlık milli kurtuluş mücadelesi ve son bir yıl içerisindeki DAIŞ’la kahramanca savaşı nedeniyle bütün dünyanın ve insanlığın takdirini toplamıştır.
Vahşet ve dehşetin dışında hiç bir kural tanımayan, her ırktan, dinden ve mezhepten insanları keserek, kafalarını kopararak, toplu katliam ve infazlar düzenleyerek çoluk çocuk, genç ihtiyar, kadın erkek demeden önüne gelen herkesi kaçıran, kurşuna dizen, acımasızca etrafa korku ve dehşet saçan insanlık dışı eylem ve uygulamalarıyla insanlığın ortak değerlerini, sanat eserlerini, ibadethaneleri, kutsal mekanları, tarihi arkeolojik bulguları ve doğayı tahrip ederek, yakıp yıkarak, kadınlara, kızlara tecavüz ederek onları para karşılığı satarak görülmemiş bir vahşet sergileyen DAIŞ çetelerine karşı kahramanca göğüs gererek savaşan en cesur, en etkin, ciddi ve samimi güç Kürdler olduğundan dünyada herkesin ve her kesimin güven ve saygısına mazhar olmuşlardır.
Kürdlerin yalnız kendileri için değil, bütün insanlık için savaştıklarını herkes kabul ediyor. Kürd milletinin büyüklüğü, Kürd savaşçılarının kahramanlığı ve Kürdistan liderliğinin rolü ve başarısı, dünyayı hayran bırakmıştır. Bu nedenlerle Kürdlere ve Kürdistan’a büyük ilgi, destek ve yardım var. İşte bu yüzden Kürdistan’ın bağımsızlığı için en uygun zaman şimdidir.
Ulusal birliğini güçlendirerek, tek merkezden yönetilen milli ordusunu her bakımdan takviye edip yeterli düzeye yükselterek ve nihayet bağımsızlık referandumunu da yaparak Kürd halkının iradesi ve kabulüyle, dünyadaki her ulus gibi Kürd ulusu da kendi kaderini tayin hakkını kullanarak kendi vatanı Kürdistan’da bağımsız, demokratik devletini kurmak suretiyle insanlık ailesinin özgür, başı dik, eşit ve onurlu bir üyesi olarak dünyanın uygar milletleri arasında yerini almalıdır.
Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.