Türkiyelileşme Projesi

Kürd ulusal değerlerini bir ayıp, çağdışılık, gericilik olarak değerlendirme gafletine düşmüşlerdir. Kendine yabancılaşmış, kısırlaşmış ve gayrı milli hale gelmişlerdir. Kendileri gibi düşünmeyenleri ilkel milliyetçi olmakla suçlamaya, küçümsemeye, aşağılamaya yeltenirler. Kendilerinin, hayali ilkel komunal toplum anlayışlarını ise göklere çıkarırlar.

Şems Polat

16.07.2015, Per | 13:40

Türkiyelileşme Projesi
Makaleyi Paylaş
Bazı çevrelerde uzunca bir süredir dilden dile dolaşan Türkiyelileşme, belki ilk bakışta antipatik görünmeyebilir, hatta sempatik bile karşılanabilir. Bir asra yakındır Türkiye, Türkiyeli, Türk, Türklük vs. kavramlarıyla iç içeyiz. Ne mutlu Türk\'üm diyene, varlığım Türk varlığına armağan olsun, ırkım cinsim uludur, dünya yıkılsa bile yaşayacak milletiz, bir Türk dünyaya bedeldir gibi ırkçı hezeyanlarla büyüdük, eğitildik. Bunlara alıştık, normal karşılar hale geldik. Bu eğitim sistemiyle çoğu Kürd insanımız asimile olup gitti.

Irkçı eğitimin yanı sıra baskı, zorbalık, hile, yalan, Kürd ve Kürd dilini inkâr ve yasaklamalarla Kürdler tamamen asimile edilemedi ve edilemiyor. Bunun yerine şimdi daha yumuşak, topluma biraz da sevimli, sempatik gelebilecek değişik bir asimilasyon yaklaşımı uygulamaya konuluyor. Kürd\'ün eliyle, sinsi bir tarzda Kürd\'ü Kürd\'e asimile ettirmeye yönelik bu asimilasyon projesinin adı Türkiyelileşmedir.

Türkiyelileşme adı altında yürütülen operasyon, aslında Türkleşme, Türkleştirme Projesidir. Türkiyelileşmeye çalışan veya Türkiyelileştirilmeye çalışılan Kürdler Türkiyeli değil mi? Rızalarına ve iradelerine rağmen de olsa Türkiyeli olan Kürdler, daha nasıl ve niçin Türkiyelileştirilmeye çalışılıyor? Arka planı asimilasyon olmasaydı, Türkiyeli olan Kürdleri yeniden, tekrar yeni baştan Türkiyelileşmeye tabi tutmanın ne gereği vardı?

Değişik dil ve kültürlerin, etnik, dinsel ve mezhepsel grupların kendine özgü kimliklerini, benliklerini, değerlerini, inanç ve düşüncelerini, sosyolojik ve antropolojik özelliklerini, yani farklılıklarını ifade etmek, yaşamak, koruyup geliştirmek ve bunlara karşılıklı saygı, sevgi göstererek bir arada yaşamak demokrasinin, insanlığın, uygarlığın gereği ise neden Kürdlerin doğal farklılıkları görmezden geliniyor, yok sayılıyor, inkâr ediliyor veya yontup törpüleyerek başkalarına benzetmeye, Kürdlükten uzaklaştırılmaya çalışılıyor?

Asimilasyonun cilâlanmış, süslenmiş yeni bir versiyonu olan Türkiyelileşme projesi, \"halkların kardeşliği\" sloganı eşliğinde sürdürülüyor. Halkların kardeşliği, hak eşitliği ile, halkların bağımsızlığı ile gerçekleşir. Eşit olmayan halkların kardeşliği sadece lafta, sloganda kalan bir aldatmacadır. Her alanda hak eşitliği olmadıkça halkların kardeşliği gerçekleşemez. Eşitliğin olmadığı yerde Kardeşlik te olmaz, barış ta olmaz; birlik zaten hiç olmaz.

Bu Türkiyelileşme, bireylerde olduğu gibi parti ve örgütler düzeyinde de geçerlidir. Eğer bir parti veya herhangi bir örgüt, TC yasalarına göre kurulmuş ve Türkiye’de faaliyet gösteriyorsa o Türkiye partisi ve örgütüdür. Onu ille de zoraki Türkiye Partisi olsun diye Türkiyelileşmeye tâbi tutarsan, hukukun tanıdığı bir takım ileri haklardan, ilkelerden, evrensel demokratik değerlerden ve kurallardan yoksun bırakırsın veya vazgeçirirsin. Irkçılığın, şovenizmin ve taassubun kol gezdiği bir ülkeye yamanır, kendi ulusal değerlerinden vazgeçer veya ihmal edersen sonuçta yok olur gidersin.

Devletin yanı sıra, Kürd milli meselesinde baştan beri hiç bir zaman olumlu, gerçekçi, objektif bir programı ve samimi bir söylemi olmayan Türk solculuğunun da etkisi ve kuşatması altındaki Türkiyelileşmeci Kürd aydınları, ezberledikleri Türkiyelileşme ve halkların kardeşliği sloganlarının cazibesiyle kendilerini, evrensel değerler savunan enternasyonalist ve hümanist insan zan ederek kendi ulusal değerlerinden uzaklaşmış ve savunamaz hale gelmişlerdir. Kürd ulusal değerlerini bir ayıp, çağdışılık, gericilik olarak değerlendirme gafletine düşmüşlerdir. Kendine yabancılaşmış, kısırlaşmış ve gayrı milli hale gelmişlerdir. Kendileri gibi düşünmeyenleri ”ilkel milliyetçi “ olmakla suçlamaya, küçümsemeye, aşağılamaya yeltenirler. Kendilerinin, hayali ilkel komunal toplum anlayışlarını ise göklere çıkarırlar. Üstelik Kürd ulusal değerlerine karşı saldırgan bir pozisyon da almışlardır. ”Kürd devletini tarihin çöplüğüne attık, Kerkük Kürd kenti, Kürd toprağı değildir, Kerkük halklarındır\" diyecek kadar haddini aşan, kendini kaybetmiş Kürd’e de rastlıyoruz.

Oysa ki efsanevi Kürd halk kahramanı ve Kürdistan milli mücadele önderi Mustafa Barzani “Kerkük Kürdistan’ın kalbidir. Kerkük’süz Kürd devleti düşünülemez. Hiç bir suretle ve hiçbir şart altında Kerkük’ten vazgeçilemez” şiarıyla Kerkük’ün vazgeçilmez Kürd toprağı olduğunu, stratejik ve jeopolitik önem ve değerini en çarpıcı şekilde ifade etmiş ve bunu Kürd halkına bir vasiyet, kutsal bir emanet olarak bırakmıştır.

Yukarıda sunduğumuz iki örneği mukayese ettiğimizde Türkiyelileşmeci Kürdlerin ne denli Kürdistani değerlerden uzaklaştığını ve yozlaştığını, hatta kendi ulusal değerleriyle nasıl ters düştüğünü, çeliştiğini, düşman hale geldiğini görürüz. İşte Türkiyelileşmenin ve eşit olmayan halkların kardeşliğinin, bir kısım Kürdleri ne hale getirdiğini, nasıl uyuşturup uyuttuğunu ve nereden alıp nerelere götürdüğünü üzülerek duyuyor ve görüyoruz.

Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Nerina Azad'ın editöryal politikasını yansıtmayabilir.

6702 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:19:20:45

Yazarın Önceki Yazıları

x