Irak’ta 9 Nisan’da Cumhurbaşkanı Berhem Salih ve çok sayıda siyasi grup liderlerinin katılımıyla düzenlenen ve Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı Mustafa el-Kazimi’ye hükümet kurma görevinin verildiği törendeki kutlama havası, yeni kabinenin oluşturulması için yürütülen müzakerelere yansımadı.
Neyse ki Kazimi, kendisinden önce başbakanlık koltuğuna aday gösterilen Muhammed Tevfik Allavi ve Adnan ez-Zurfi’ye kıyasla sahip olduğu sakin mizacı kendisine avantaj sağlıyor. Fatiha Suresi okunarak kapanışı yapılan 9 Nisan tarihli törenden bu yana Kazimi halen dikkat çekici bir biçimde sakinliğini koruyor. Bu sakinliğin temelinde istihbarat adamı olmasının yanı sıra ülkedeki siyasi liderlerle daha önceki ilişkilerinde sahip olduğu tecrübelerin payı var. Siyasi liderlerin kendisiyle günde iki kez anlaşma yapıp bozmasına karşın Kazimi yine de sakin mizacından ödün vermiyor. Akşam yapılan anlaşmalar ertesi sabah bozuluyor.
Kazimi, siyasiler ile yürüttüğü müzakereler boyunca, hükümet kurma yetkisini aldıktan sonra televizyon kanalında yaptığı konuşma sırasında ve geçtiğimiz günlerde hükümet programını Meclis’e gönderdiğini duyurduğu video görüntüsünde verdiği tavizsiz ve sinirli fotoğrafın tersi yönünde hareket etmeye gayret gösterdi. Ancak artık top Meclis’in sahasında bulunuyor. Nitekim Meclis’in güven oylaması oturumu için tarih vermesi gerekiyor. Siyasi blokların, Kazimi’nin sunduğu kabine listesi üzerinde sürekli polemik yaratmaları oturumun gerçekleşmesini geciktiriyor.
Irak’ta halihazırda yaşanan krizleri çözüme kavuşturma şansının tükenmeye doğru gittiği bu süreçte ne zaman bakanları belirleme maratonunun sona ereceğini ve böylece güven oylamasına geçileceğini kimse kestiremiyor. Irak’ta gerçek manada yaşanan siyasi kriz değil, ekonomik krizdir. Ancak buna rağmen siyasi bloklar bakanlık kotalarından taviz vermeye hazır görünmüyor. Bu blokların bazıları petrolün varili 100 doların üzerinde olduğu dönemde bu kotalara sahip olmuştu.
Şarku\'l Avsat\'ın edindiği bilgiye göre, Irak’ta bakanlıklar üzerindeki çatışmalar iki mesele üzerinden gerçekleşiyor; Birincisi, bileşenlerin (Şii-Kürt-Sünni) kendi aralarındaki çatışmalar ve genellikle egemenliği temsil eden bakanlıklar (İçişleri, Savunma, Maliye, Dışişleri ve Petrol Bakanlığı) üzerinde çıkan çatışmalar, ikincisi ise hizmet bakanlıklarının kota sistemi uyarınca dağıtılması. Kota sistemi, Irak Meclisi’nde temsil edilen bütün blokların bakanlıklar üzerindeki hakları anlamına geliyor. Buna göre, Şiiler 12, Sünni Araplar 6, Kürtler 3, Türkmen ve Hristiyanlara 1’er bakanlık düşüyor.
Genel olarak azınlıklara verilen bakanlıklar birinci dereceden bakanlıklar olmuyor. Bununla birlikte Hristiyanlar, kendilerine tanınan Göç ve Göçmen Bakanlığına aday gösterme hususunda aralarında ihtilaf yaşıyor. Türkmenler yeni ihdas edilmesinden dolayı marjinal olarak gördükleri Kadın İşlerinden Sorumlu Devlet Bakanlığına ve bu bakanlığa gösterilen adaya itiraz etmişlerdi. Sadece Erbil-Bağdat hattındaki sorunlar içinden çıkılamaz hale geldiğinde Bağdat’a uğrayan Kürtleri dışarda tutarsak, halihazırda Kazimi’nin başını ağrıtan gruplar Sünni ve Şii cephelerdir. Bu cephelerin içinde yer alan parti ve bloklar kendi aralarında anlaşmazlıklar yaşıyor. 6 bakanlık verilen Sünniler içinde iki grubun çatışması söz konusu. Meclis’te 50 milletvekili bulunan Güçler Birliği Koalisyonu ile yeni kurulan ve 21 milletvekili olduğu söylenen Kurtarılmış Şehirler Koalisyonu bakanlıkların bölüşümü noktasında henüz anlaşma sağlayamadı. Kurtarılmış Şehirler Koalisyonu bu paydan 3 bakanlık isterken, Güçler Birliği Koalisyonu ise çoğunluğun kendilerinde olduğunu işaret ederek aslan payının kendilerine ait olduğunu vurguluyor. İki taraf da Kazimi’den bu anlaşmazlığı çözmesini ve bakanlıkların dağılımını yapmasını talep ediyor. Ancak Kazimi’nin iki tarafı da memnun edecek bir seçim yapması mümkün görünmüyor. Yapacağı tercihlerin taraflardan birini rahatsız etmesi halinde bunun güven oylamasında bir bedeli olmasından endişe ediyor.
Şii cephede de durum farklı değil. 12 bakanlığın 7 Şii blok arasında paylaştırılması gerekiyor. Kazimi’nin Şii bloklar ile geçtiğimiz günlerde yürüttüğü müzakerelerin merkezinde egemenliği temsil eden bakanlıkların, özellikle de İçişleri ve Savunma Bakanlıklarının hangi bloğa verileceği meselesi bulunuyordu. Tüm Şii taraflar ‘bakanlıkların dağıtımı noktasında Kazimi’ye güveniyoruz’ ifadesini kullansa da Kazimi’ye ‘cetvel hassasiyetiyle’ bölüşüm yapma şartını koşmaktan da geri durmuyorlar. Kazimi, Şii bloklara kabine listesini her sunduğunda hem yazılan isimlere hem de dağıtım şekline yönelik itirazlar başlıyor. Kazimi bütün toplantıların sonunda tüm sakinliğiyle evraklarını katlar ve bıkmadan usanmadan bu bloklarla yapacağı bir sonraki müzakere toplantısını bekler. Çünkü en nihayetinde kaybedeceği bir şey yok. Bütün taraflar Kazimi’nin bulunduğu göreve olan bağlılığını itiraf eder. Nitekim daha önce Cumhurbaşkanı Berhem Salih iki kez başbakanlık teklifinde bulunmasına rağmen Kazimi, Şii bloklar arasında konsensüs sağlanması gerektiğini belirterek teklifi geri çevirmişti. Kazimi bu tutumuyla bir bakıma ‘Şii blokların kendi aralarındaki sorunlarından ben sorumlu değilim’ demeye getiriyor. Ulusal Sened Bloğu Başkanı Ahmed el-Esedi, son yaptığı açıklamada, siyasi blokların Kazimi’ye ‘ayrım gözetmeme’ şartıyla kabinesini kendi tercihleri doğrultusunda oluşturmasına izin verme hususunda uzlaştıklarını söyledi.
Daha fazla manevra için zaman kalmadı. Kazimi’nin Şii blokların yetkilendirmesi doğrultusunda seçim yapması gerekiyor. Kazimi halihazırda hükümet programını incelemekle sorumlu Meclis Komitesi’nin açıklayacağı sonuçları bekliyor. Bunun ardından kabinesinde yer verdiği isimlerin özgeçmişlerini de Meclis’e göndererek güven oylaması için tarih isteyecek.