İran’a karşı 20 yıldır silah kullanmayan İran Kürdistan Demokrat Partisi, geçen haftalarda İran güçleriyle karşı karşıya geldi.
15 Haziran’da İran’ın Şino kentinden bir haber ajanslara düştü. Silahlı bir grup İran Devrim Muhafızları’yla çatışmıştı. Kısa süre sonra silahlı grubun kimliği öğrenildi: İran Kürdistan Demokrat Partisi’ne (PDK-İ) mensup Peşmerge güçleri...
Çatışmada Şehit düşen altı PDK-i peşmergesi daha toprağa verilmeden bir çatışma haberi de Piranşar kentinden geldi. Takip eden günlerde, İran’ın değişik kentlerinden peş peşe çatışma haberleri gelmeye başladı. İran saldırılara sınır hattını ve PDK-İ kamplarının bulunduğu alanları bombalayarak karşılık verdi.
Al Monitor\'de yayınlanan Mahmut Bozarslan imzalı haber\'de yaklaşık 20 yıldır İran’a karşı silah kullanmayan PDK-İ birden bire neden silaha sarıldı? sorununun analizi yapılmış. Haberde devamında şu ifadeler yer alıyor.
Kurulduğu 1946 yılından sonra Tahran’a karşı silahlı mücadeleye başlayan PDK-İ 1996’da Güney Kürdistan bölgesinin Kürtlerin denetimine girmesiyle silahlı mücadeleyi Güney (Irak) Kürtleri zarar görmesin diye bıraktı. Kürt liderler Celal Talabani ve Mesut Barzani tarafından bölgeye davet edilen PDK-İ silahlı gücünü alarak Güney Kürdistan bölgesine yerleşti.
Yıllardır aileleriyle birlikte Güney Kürdistan bölgesindeki kamplarda yaşayan PDK-İ’liler silahlı gücünü dağıtmadı. Muhtemelen günün birinde İran’a karşı yeniden silahlı mücadele verebileceklerini düşündüler. İşte bu düşünce haziran ayının ortalarında Şino’da hayata geçti. Ancak çatışmaların geçmişi bir yıl öncesine dayanıyor. PDK-İ önceki yıllarda silahlı gücünü yeniden İran’a gönderme kararı aldı. Peşmergeler hem yeniden kamp kuracak, hem de yerleşim birimlerine inerek, siyasi çalışma yapacaktı. Bu plan doğrultusunda peşmergeler gruplar halinde İran’a gitmeye başladı.
Bölgeye yeniden yerleşen peşmergeler İran güçleriyle çatışmaya başladı. Bir başka inanış bu saldırıların arkasında bölge ülkeleri ya da başka güçlerin olduğu yönünde.
İranlı Kürt Siyasi aktivist Hadi Azizi’ye göre ise PDK-İ İran’a karşı meşru müdafaa yapıyor. Saldırılarda dış güçlerin parmağı olduğu yönündeki görüşe katılmayan Azizi’nin Al-Monitor’a şöyle dedi: “Şüphesiz Orta Doğu siyasetinde İran’ın eli zayıftır. Uluslararası lobiler, bölge ülkeleri İran’a her zaman destek vermiyor. İranlı Kürtler başkaldırıya hazırdır. Uluslararası güçlerin etkisi yoktur, olsa da normaldir. İran hükümetinin düşmanı çoktur, kirli siyasetteki rolü açıktır. Suudi ya da diğer devletlerle ortak çıkarlar üzerine çalışma yapılabilir. Ama başka bir destek yok sadece Kürt güçleridir”.
Bu çatışma, İran’la yeni ekonomik anlaşmalara imza atan Kürdistan Bölge Yönetimi’ni nasıl etkiler? Azizi çatışmaların Kürt yönetimini etkilemeyeceğini belirterek şöyle devam etti: “Güney Kürdistan eskisi gibi değil. Kürt hükümetinin dünya lobileriyle ilişkisi var. Peşmergeler IŞİD’le savaştı, insanlığa büyük hizmet etti. Onların lobi ve desteği yüksektir. Artık onların çıkarları zarar göreceği için ‘hiçbir zaman savaşmayız’ diye bir durum olmaz. Uluslararası ilişkileri olduğu için İran hükümeti etki edemez”.
Erbil’de yaşayan siyasi analist Sıddık Hassan Şükrü ise farklı düşünüyor. Çatışmaların konjonktürel ve yeni bir konseptin başlangıcı olduğunu düşünen Şükrü Al-Monitor’a şöyle konuştu: “İran’da Kürtlerin haklarını silah yoluyla alabilecek bir stratejileri görünmüyor. İdeolojik, silahlı, insan hakları açısından büyük varlıkları görünmüyor. Muhafazakar siyasetleri aynen devam ediyor. Savaşı yürütebileceklerini sanmıyorum. Orta Doğu konjonktürü bunları zorunlu kılıyor. Türkiye ve Suudi ile ilişkileri iyidir, KDP ile ilişkileri iyidir. Bundan dolayı oradan bir varlık göstermek istiyorlar. Suudi Arabistan ve İran arasında tarihsel bir çekişme var. (…) Özellikle İsrail’in gizli oyunları var. IŞİD yoluyla Orta Doğu’yu yeniden dizayn etmeyi düşündüler. Özellikle Irak ve Suriye’yi dizayn etmek istediler ancak öngörüleri yanlış çıktı. IŞİD yenildi. (…) Şimdi ona destek verenler de ondan kurtulmanın yollarını arıyor”
Bu güçlerin tüm Kürt muhafazakar güçleri bir araya getirmeye çalıştığını söyleyen Şükrü şöyle devam etti: “Kürtlük adına bir araya getirmeye çalışıyorlar ama geç kaldılar artık bu tutmaz. Bölgeyi dizayn projeleri vardı, arkasında Müslüman Kardeşler fikri vardı. Katar, Suudi Arabistan ve bazı Avrupa ülkeleri destek veriyordu. Türkiye örnek gösteriliyordu. Proje bozuldu, İslami terörist hareketler ortaya çıkınca yürümedi. Şimdi Kürdistan’ın elden gitmesini istemiyorlar. Kürdistanı kendilerine alan yapmak istiyorlar. (…) İsrail, Erdoğan ve Suudi Arabistan’dan söz aldılar. Suriye ve Irak’ta ciddi bir planları vardı. Suriye ve Irak’ta, İran’a karşı IŞİD’le Selefi Vahabi bir devlet kurmaya çalıştılar. Türkiye, PKK ve diğer hareketlere karşı savaşmasını istiyordu, İsrail ve Suudi Arabistan da İran’a karşı savaşsın istiyordu. Bu proje yürümedi, şimdi Kürtler arasında böyle bir şey yapmak istiyorlar”
Çatışmalar sürerken PDK-İ internet sayfasından bir açıklama yaparak, saldırılarını artıracağını duyurdu. Ancak Şükrü bunun çok mümkün olacağını düşünmüyor: “Ben büyük eylemler yapacağını sanmıyorum. Bu eylemler, askeri ve siyasi dengeler açısından anlamlı değil. PDK-İ’nin 80-90’larda İran’la ilişkileri vardı. İran’ın KDP üzerinde etkisi çoktur. Silahlı mücadeleyi isteseler dahi ileri götüremezler. Gençler içinde çok güçlü değil. Göçmen bir hareket. İki ay savaşıp sonra evlerine dönüyorlar. Bunlar gerilla hareketini yürütemezler. İranlı Kürt partileri her ne kadar Irak Kürdistan’ını kullanıp İran’a saldırsa da, İran kendi topraklarından yanıt vermiştir. Siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerini bozmak istememiştir. 2000’lerde çok saldırıları oluyordu ama Kürt bölgesiyle ilişkileri bozmuyordu. Çok etkisi olacağını düşünmüyorum”.
PDK-İ 27 Haziran günü Sakız’da çıkan çatışmada aralarında bir generalin de bulunduğu yedi İran askerinin öldürüldüğünü duyurdu. Çatışmaların bölgeye etkisi tahmin düzeyinde. Bölge ülkeleri ve uluslararası güçler çatışmalarla ilgili henüz yorum yapmadı. PDK-İ her ne kadar saldırıları sürdüreceğini açıklasa da kış geldiğinde bölgenin coğrafi koşulları nedeniyle saldırılara uzun bir ara vermek zorunda kalacak.