PKK üst düzey yöneticilerinden Mustafa Karasu, Sedat Peker’in iddiaları hakkında, “Bundan daha sıcak net bilgiler bulmak mümkün değildir. Verdiği bilgilerin çoğunluğu doğrudur” dedi.
PKK kurucularından KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, Türkiye’de organize suç örgütü lideri olmakla hakkında yakalama kararı çıkarılan ve yayınladığı videolarla gündeme gelen Sedat Peker’in iddiaları hakkında ANF’ye açıklamalarda bulundu.
“Sedat Peker’in ifşaatları çok önemlidir” diyen Karasu, “Eski bir mafya lideri, faşist güçlerin kullandığı bir çete başı, diyerek küçümsemek ve önemsiz kılmak doğru değildir. Bir zamanlar baş tacı edilen ve bu sistemin içinde yer verilen, bu nedenle her şeyi bilen Sedat Peker’in açıklamaları çok önemlidir” dedi.
“Verdiği bilgilerin çoğu doğrudur”
Peker’in “Kürt soykırımcısı, demokrasi düşmanı faşist çete sistemin içini en iyi bilenlerden biri” diye nitelendiren Karasu, "Bu açıdan çete başıdır, şu kadar kötülükte bulunmuştur diyerek verdiği bilgileri değersiz görmek çok yanlıştır. Bundan daha sıcak net bilgiler bulmak mümkün değildir. Şu nedenle ya da bu nedenle açıklamıştır; kendi çıkarı için açıklamıştır, bu ayrı bir konudur. Ancak verdiği bilgilerin çoğunluğu doğrudur” ifadelerini kullandı.
Sedat Peker’in saf dışı edilmek istendiğini, bu nedenle devleti ve iktidarı zor duruma düşüren bu tür açıklamalar yaptığını ifade eden Karasu, “Anlaşılıyor ki; Sedat Peker Türkiye'den kaçırtıldı. Herhalde ölümden kurtulması geniş ilişki ağlarından birinin durumu haberdar etmesiyle sağlandı” diye belirtti.
“Öyle kirli ilişkiler ortaya çıkacak ki, herkes şaşıracak”
“Devlet ve kurumları demek, iktidar mücadelesi demektir” diyen Karasu, “Sedat Peker, Soylu-Bayraktar mücadelesinde Soylu’dan yana tavır koyduğunu söylüyor. Yine Alaattin Çakıcı ile fotoğraf çekenler hakkında olumsuz şeyler söylüyor. Bu durum, hem iktidar içinde hem de devletin kullandığı çeteler arasında bir çatışma olduğunu gösteriyor. Anlaşılıyor ki; Alaattin Çakıcı dışarı çıkarılınca Sedat Peker’in dışlanması durumu ortaya çıkmış. Bu ilişkiler yumağının esası Kürt halkına karşı savaş üzerinden şekilleniyor. Bu nedenle birçok kirli iş, kirli rant, kirli ilişkiler var. Öyle kirli ilişkiler ortaya çıkacak ki, herkes şaşıracak. Hatta bu kadar da olmaz, denilecek bilgiler ve olaylar orta yere serilecek” şeklinde konuşatu.
1990’lı yıllarda Tansu Çiller’in başbakanlığı döneminde savaşın finansmanını sağlamak için bizzat devlet kontrolünde eroin kaçakçılığı yapıldığını savunan Mustafa Karasu, Avrupa istihbarat örgütlerinin de bunu tespit ettiğini; Avrupa’da hazırlanan raporlarda devlet kontrolünde gerçekleştirilen bu eroin ticaretine ortaya konulduğunu söyledi.
“Türk devleti ülkeye para girsin diye bu tür şeylere izin vermektedir”
“Bugün de sürdürülen kirli savaş için paraya ihtiyaç duyuluyor ve bizzat devlet bu ticareti yapıyor” diyen Karasu, şöyle devam etti:
“Erdoğan en güvendiği adama bunu yaptırıyor. Binali Yıldırım da vatan millet Sakarya, diyerek uyuşturucu kaçaklığını normal gören bir kişiliktir. Oğlu da gemici olduğuna göre bu iş rahatlıkla kotarılabilir. Binali Yıldırım biz uyuşturucu ile bir araya getirilemeyiz, diyor. Kendilerinin uyuşturucu kullanacak insanlar olmadığını belirtiyor. Doğrudan uyuşturucu kullanmazlar ama başkalarının zehirlenip kendilerinin para kazanmasını ise bir vatan görevi olarak bilirler. Para gelsin de nasıl gelirse gelsin! AKP iktidarının türedi zenginlerinin deveyi nasıl hamuduyla yuttuklarını biliyoruz. Binali Yıldırım belediyede bir bürokratken nasıl oldu da kendisi ve oğlu Karun gibi zengin oldu?
Sedat Peker’in Tayyip Erdoğan’ın sadık dostunun oğlu için söyledikleri doğrudur. Türkiye birçok kirli işi elde ettiği bu kirli paralarla finanse ediyor. Örneğin Suriye’de beslediği çetelerin parasının da bu tür kirli paralarla karşılandığı söyleniyor. AKP-MHP ittifakının olduğu bir yerde beka ve vatan denilerek her şey yapılır ve meşrulaştırılır. Avrupa ülkeleri bilmeli ki; Türk devleti ülkeye para girsin diye bu tür şeylere izin vermektedir.”
“Ağar’ın bilinmeyen en az 1000 suçu var”
“Faili mechul” cinayetlerle katledilen Kürt iş insanlarının Mehmet Ağar tarafından katledildiği ve PKK ismininin kullanarak iş insanlarından “haraç” aldığını yönündeki iddialara de değinen PKK’li Karasu, “Mehmet Ağar’ın birçok cinayetin işlenmesinde emir veren olduğunu biliyorduk. Zaten devlet adına bin operasyon yapan oydu” dedi.
Ağar’ın bir çok kişiye “ne yaptığınızı biliyorum, bize haraç vermezsen ocağını söndürürüm”, diyerek haraç aldığını belirten Karasu, “Bunlar bilinen suçlardır. Ancak Ağar’ın bilinmeyen en az 1000 suçu var. Esas olan bunların ortaya çıkarılmasıdır. Sedat Peker, Mehmet Ağar için derin devletin başı, diyor. Başı mı, ortası mı bilmeyiz, ancak kirli işler yapılması içinde sorumluluk üstlendiği ve merkezinde bulunduğu kesin” ifadelerini kullandı.
Karasu, “Mehmet Ağar’ı biz biliyorduk ama Sedat Peker sayesinde hala eskisi gibi kirli işlerin merkezinde olduğunu, şimdi oğlunu kirli işler prensi haline getirdiğini; kirli ilişkilerini kullanarak başkalarının milyarlarca dolarlık zenginliklerine çöktüğünü öğrendik. Böylece Mehmet Ağar’ın neden Kürt düşmanlığı yaparak vatan-millet dediğini herkes daha iyi öğrendi” diye ekledi.
Mustafa Karasu, Sedat Peker’in böyle itiraf yapması kirlenen devlet içinde işlerin iyi gitmediğini gösteriyor. Bu kirli işleri yapanların arasında, yani Kürt halkının özgürlük mücadelesini bastırma üzerine kurulmuş düzen içinde karışıklık ortaya çıktı. Kirli düzenin çatırdadığı görülüyor. Peki bunu yaratan nedir? Bunu sağlatan, Kürt halkının ve demokrasi güçlerinin yürüttüğü mücadeledir. Eğer Kürt Özgürlük Hareketi’ni ve demokrasi güçlerini tasfiye edebilselerdi hiç kimse aykırı ses çıkarmazdı. Aykırı ses çıkıyorsa kirli savaş düzeni içinde tam hakimiyetin kurulamadığı; farklı gruplar arasında çekişme ve çatışma olduğunu gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.
“Karakola düşüp de işkence görmeyen Kürt insanı yoktur”
Süleyman Soylu’nın “Türkiye’de artık faili meçhul cinayetler, insan kaçırmalar kalmadı” şeklindeki açıklamalarının sorulması üzerine Karasu, şöyle konuştu:
“Zaten bu değerlendirmeleri programdaki tüm söylediklerinin yalan ve demagoji olduğunun kanıtıdır. Türkiye'nin en baskıcı, en faşist ve herkesin diktatörlük dediği bir siyasi iktidarın en faşist zihniyetli bakanının konuşması, aslında başta Kürtler ve demokrasi güçleri olmak üzere tüm Türkiye halkları ve dünya ile dalga geçme anlamına geliyordu. Bu iktidar dönemindeki baskı ve zulüm anlatılsa hiç sonu gelmez. Türkiye şu anda adaletsizliğin dibe vurduğu ülke olarak biliniyor ve tanınıyor. Bu adama bağlı olan kurumlar, bu halk, toplum ve demokrasi güçlerine o düzeyde saldırı ve baskı yapmıştır ki, söyledikleri dinleyenlere küfür gibiydi.
İşkence yok, diyor. Bu da utanmazlıktır. Karakollarda Kürt genç kızlarına ve erkeklerine tecavüz ediliyor. Bizzat bu emri Süleyman Soylu veriyor. Karakola düşüp de işkence görmeyen Kürt insanı yoktur. Özgürlük mücadelesi ile ilişkilendirilen her Kürt’e işkence yapıyorlar. Sokak ortasında gençlere, kadınlara, halka yapılan işkencelerin yüzlerce görüntüsü var. Kürt gençleri, Kürt kadını, Kürt insanı, Kürt köylüsü bir hak talep ettiğinde, bu devletin politikalarına yönelik bir söylem ve tutum içinde olduğunda ona her türlü işkence ve zulüm yapılıyor. Artık Kürtlerin kötü muamele görmemesi istisna haline geldi”.
“Erdoğan ve Saray’daki Gladio sorumludur”
Karasu, söyleşinin devamında “Tüm kirli işlerden Tayyip Erdoğan ve Saray’daki Gladio sorumludur. Esas politikaları, Saray’daki ekibi ile beliriyor ve yürütüyor. Tayyip Erdoğan, iktidarda kalmak için her türlü kötülüğü ve zulmü yapacak karaktere sahiptir. Öyle iktidar saplantılıdır ki, iktidarını bırakmamak için de her yola başvurur. Herkesin bu Erdoğan gerçeğini çok iyi anlaması lazım. Rêber Apo bir değerlendirmesinde ‘bu adam Çiller’den daha tehlikeli olabilir’ demişti. Çatışmasızlık ve İmralı heyetinin gittiği dönemde bile ‘kimse gafil olmasın’ diyerek böyle bir uyarı yapma ihtiyacı duymuştu” yorumunda bulundu.
“Kürt basını yetersiz kaldı”
“Sedat Peker olayından sonra ortaya çıkan gündemi vermede ve işlemede Kürt basını yetersiz kaldı” diyerek PKK basınını eleştiren Mustafa Karasu, “Türkiye'de ortaya çıkan bu durumu sıradan bir haber olarak verdi. Halbuki bu kirlenme Kürt sorununun çözümsüzlüğü nedeniyle ortaya çıkıyor; patlaması da bu kirli savaşçıların direnişimiz karşısında başarısızlığa uğramasının sonucudur” şeklinde konuştu.
Mustafa Karasu, “Sedat Peker’in açıklamalarından sonra Süleyman Soylu, Devlet Bahçeli, Tayyip Erdoğan ve Saray gladiosunun ortaya koyduğu tutum bu iktidarın karakterini gözler önüne serdi. Cumhur İttifakı’na karşı olan herkese baskı ve zor uygulayacağını ilan etti. Bu açıdan şu anda yapılması gereken sadece Süleyman Soylu’yu istifaya çağırmak olmamalıdır. Demokrasi güçleri ayağa kalkarak bu iktidarı istifaya zorlamalıdır. Bu siyasi ortamda en doğru mücadele, bu iktidarı istifaya zorlamaktır. Tüm muhalefet ve demokrasi güçleri böyle bir paydada birleşirse bu iktidar da ayakta kalamaz. O zaman demokratik bir yönetimin de; Türkiye’nin demokratikleşmesinin önü de sonuna kadar açılır” dedi.