Star yazarı: Bir Kürt devletine karşı çıkmanın mantığı?

Star yazarı Selahaddin E. Çakırgil, Kürdistan Bölgesinde 25 Eylül'de yapılacak bağımsızlık referandumuna ilişkin olarak "Unutulmaması gereken bir nokta da, bağımsızlığını kazanan devletler ve halkların, kendilerini ilk tanıyanlara özel bir değer verdikleri ve teşekkür ettikleri; tanımakta gecikenlere ise, o ilk ve hassas andaki tutumu, dostane olmayan tavır olarak hatırlattıklarıdır" dedi.

24.08.2017, Per - 12:42

Star yazarı: Bir Kürt devletine karşı çıkmanın mantığı?
Haberi Paylaş

Çakırgil, sözlerine "Nitekim, Fransa’dan bağımsızlığını 1,5 milyon kurban vererek kazanan ve 1530’lardan 1830’lara kadar 300 yıl boyunca Osmanlı ülkesinin bir parçası olan Cezayir’i tanımakta çok geç davranan Türkiye, ancak Turgut Özal’ın 0 yıl sonralarda resmen aff dilemesinden sonra münasebetleri geliştirmeye başlayabilmişti" diye devam etti.

Selahaddin E. Çakırgil'in "Bir Kürd Devleti’ne karşı çıkmanın mantığı?" başlığıyla yayımlanan (24 Ağustos 2017) yazısı şöyle:

Irak Kürdistanı’nda Mesud Barzanî’nin 25 Eylûl’de yaptırmayı düşündüğü referandum konusu sıcaklığını koruyor. İran ve Türkiye, Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması konusunda görüş birliğinde gözüküyorlar. Çünkü, her iki ülke de kendi bünyesinde Kürd etnisitesine mensup milyonlarca insanı barındırdığından, referandumda ‘bağımsızlık’ kararının çıkması halinde, bu durumun bu ülkelerde bir takım sosyal çalkantılara yol açabileceğinden korkuluyor.

Geçen hafta, Genelkurmay Başkanı Türkiye’ye bir ziyarette bulunan İran’ın tavrı, dün yaptığı açıklamalarda da görüleceği üzere, temkinli ve kendisine yönelik açıkça bir tehdit olması halinde müdahale edeceği yönünde.. Yani, bilinen tavır.. Halbuki, Ankara’ya yapılan ziyaretle, Türkiye kamuoyuna verilen mesaj, sanki ikili bir strateji belirlendiğiyönünde idi.

Amerikan Sav. BakanıMattis, dün Irak’a yaptığı ânî gezi sırasında Erbil’e de giderek Barzanî’yle referandum konusunu görüştü. Barzanî’ye, o da, ‘Referandumu ertele..’demiş; gerçekteyse fiilen, ‘Sen bildiğini oku..’ mesajını vermiş gibi.. Barzanî ise, kendi istediklerinin, Amerika, İsrail ve Rusya ve diğerlerinin de isteklerine aykırı olmadığını biliyor.

Tayyib Erdoğan ise, Barzanî’nin referandum kararını doğru bulmadıklarını söylemekle birlikte, PKK/ PYD/YPG odaklarına bir devlet kurdurma oyunu devreye sokulacak olursa, buna, ne pahasına olursa olsun, asla izin verilmeyeceğini belirtiyor.

Ancak, hatırlanması gereken bir nokta var: Batı ve Doğu Almanya, 45 yıllık bir ayrılıktan sonra, 1989’da birleşme merhalesine geldiğinde, İngiltere ve Fransa, tarihte başlarını çok ağrıtmış olan Almanya’nın birleşmesine şiddetle karşı çıkmıştı. B. Amerika ise, ‘Birleşmeye karşı çıkıp düşman çoğaltacağımıza destek verelim, bize teşekkür borçlu olsunlar’ dedi ve sonra, İngiltere ve Fransa da aynı noktaya geldi.

Bir takım terör odakları uluslararası oyunların planlarına uygun bir hedefte ilerlerken, bizi ilerde tehdit etmesi muhtemel gelişmelere karşı çıkarken, bir etnik unsura düşmanlık yapıyor durumuna da düşmüyor muyuz?

Üstelik, bölgede hemen bütün etnik unsurlar adına birer devlet varken ve bu kavmî- etnik unsurlara dayalı devletlerin isimleri bile kutsanırken..

Kaldı ki, 100 yıl önce de, arab devletlerinin oluşturulması sözkonusu olduğunda niceleri bu duruma karşı çıkıyordu. Bugün ise.. Tarihin getirdiği o olumsuzlukların içinden yeni yollar bulunmaya çalışılıyor.

O halde, karşımıza emperyalist oyunlarla da bir dayatma olarak çıkabilecek yeni denklem unsurlarına kesin bir tavır takınırken; onların Irak ve Suriye’deki rejimlerin oluşturduğu tehditlerden daha fazla olamayacağını da düşünmeli değil miyiz? Ve kendi halkımızın içinden bir etnik taife arasında uyanan tarafgirlik duygularını bir zaaf yerine güce dönüştürmenin imkânı yok mudur?

Unutulmaması gereken bir diğer nokta da, bağımsızlığını kazanan devletler ve halkların, kendilerini ilk tanıyanlara özel bir değer verdikleri ve teşekkür ettikleri; tanımakta gecikenlere ise, o ilk ve hassas andaki tutumu, dostane olmayan tavır olarak hatırlattıklarıdır. Nitekim, Fransa’dan bağımsızlığını 1,5 milyon kurban vererek kazanan ve 1530’lardan 1830’lara kadar 300 yıl boyunca Osmanlı ülkesinin bir parçası olan Cezayir’i tanımakta çok geç davranan Türkiye, ancak Turgut Özal’ın 0 yıl sonralarda resmen aff dilemesinden sonra münasebetleri geliştirmeye başlayabilmişti..

Nerina Azad
Bu haber toplam: 18153 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:10:25:17
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x