PKK'nin feshi siyasi aktörleri nasıl etkileyecek?

PKK'nin kendini feshetmesiyle Türkiye'de iç siyasetteki dengelerin yeniden şekillenmesi bekleniyor. Siyaset bilimcilere göre bu süreçten tüm siyasi aktörler etkilenecek ve partiler arası oy geçişleri muhtemel.

13.05.2025, Sal - 12:50

PKK'nin feshi siyasi aktörleri nasıl etkileyecek?
Haberi Paylaş

PKK'nin kendini feshettiğini açıklamasının ardından bundan sonra atılacak adımlar ve Türkiye'yi bekleyen yeni anayasa değişikliğinin iç siyasetteki denklemleri nasıl etkileyeceği gündemdeki konulardan biri.

19 Mart'ta Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınması ve tutuklanmasıyla başlayan süreç siyaseti yeni bir gerilim hattına sokmuş ve CHP alanlara inme kararı alarak haftada iki miting düzenlemeye başlamıştı.

Bu gerginlik sürerken çözüm süreci ile ilgili temkinli bir tutum alan, Kürt sorununu yadsımayan ancak iktidarın asıl amacının kendi ömrünü uzatmak olduğunu düşünen CHP, PKK'nin kendini feshinin ardından da bu politikasını sürdüren bir eğilimde.

"PKK'nin feshi dengeleri temelden etkileyecek"

Siyaset bilimcilere göre PKK'nin feshi siyasetteki dengeleri temelden etkileyecek bir gelişme.

IstanPol Direktörü ve Mercator-IPC Araştırmacısı Seren Selvin Korkmaz, PKK'nin silah bırakmasının Türkiye'de siyasette de önemli bir kırılım olacağını söyleyerek partilerin siyasi konumlanmasının ve siyaset yapma şekillerinin bu kırılımdan önemli ölçüde etkileneceğini belirtiyor.

Siyasetin zemininin, mevcut fay hatlarının ve ittifakların değişebileceğini, ancak bunu mutlaka seçim ittifakı olarak görmemek gerektiğini kaydeden Korkmaz "Yani bizim bir sene önce konuştuğumuz siyasi denklemler bugün artık çok farklı. Siyasi partilerin de programlarıyla, söylemleriyle buna adapte olması gerekecek" diyor.

Sürecin ilerleyişine göre DEM Parti'nin siyaset yapma alanının açılacağını, bunun da Türkiye'de bir fayın değişmesi anlamına geleceğini söyleyen Korkmaz, önümüzdeki 3 yılda siyasi dengeleri etkileyecek iki temel unsurun çözüm süreci ve İmamoğlu'nun tutukluluğu olacağını belirtiyor.

Prof. Dr. Mesut Yeğen de siyasetteki bütün ana aktörlerin kendi içlerinden çatlayabileceğini düşünüyor ve seçmen kayışı ile ilgili olasılıkları şöyle aktarıyor:

"Yani CHP, AK Parti ve DEM arasındaki uzlaşmaya yaklaşırsa İYİ Parti'ye doğru kan kaybedebilir. DEM Parti AK Parti'ye doğru yanaşırsa CHP'ye doğru kan kaybedebilir. AK Parti de bu tek adam sistemini korumaya yönelik bir irade koyarsa, CHP'den ve DEM Parti'den gelen daha demokratik bir Türkiye önerilerine çok kulağını kapatırsa, bu kez kendi içerisinden bu tek adam rejimine yönelik eleştiriler ile sarsılabilir. Dolayısıyla bütün aktörleri biraz sarsıntılı bir dönem bekliyor olabilir."

CHP temkinli olmayı sürdürecek mi?

Kamuoyunun Ekim ayında haberdar olmaya başladığı süreç ile ilgili CHP başından beri temkinli bir tutum izlemeyi sürdürdü. Edinilen bilgiye göre bundan sonra da politikasını bir yandan çözümün gereklerinin yerine getirilmesi diğer yandan topyekûn bir demokratikleşme sağlanabilmesi çizgisinde kurgulaması bekleniyor.

Korkmaz, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in sürece karşı olmamasına, DEM Parti ile Özel'in birbirlerini bir şekilde takdir eden tarzda hareket ettiklerine dikkat çekerek, en son Van'daki CHP mitingi ve bölgedeki diğer illerdeki izlenimleri ışığında şöyle konuşuyor:

"Van'da, Diyarbakır'da şunu gördüm; Özel'in bu söylemlerine çok olumlu bakılıyor. Çünkü CHP bu sürecin karşısında olsaydı bence orada çok onarılamayacak bir duygusal kopuş olurdu. Bir yandan da Özel kendine manevra alanı bırakmazdı. Dolayısıyla bence bugün hem o manevra alanını bırakıyor hem de duygusal bir kopuş yaratmamış oluyor. Bence bundan sonra artık siyasi partilerin çözümde yarışacağı bir süreç bizi bekliyor olabilir."

Ancak Korkmaz'a göre bu politika Türkiye'nin içinde bulunduğu kutuplaşma ve İmamoğlu'nun tutukluluk hali nedeniyle CHP için riskler de içeriyor. Korkmaz, CHP'nin artık iktidar tarafından "yeni düşman" olarak kodlandığını da hatırlatıyor.

Özel, Sözcü TV'de geçtiğimiz günlerde katıldığı programda "MHP umutla dostlukla siyaset yapma yetisini kaybetti. MHP bir düşman bulacak o düşmanın anti tezini bulup varlığını sürdürecek. DEM gitti CHP geldi şimdi. MHP'ye düşman lazım" ifadelerini kullanmıştı.

DEM Parti yeniden mi şekillenecek?

Hürriyet yazarı Abdülkadir Selvi'nin süreçle ilgili yazılarında sıkça tekrarladığı DEM Parti'nin artık "Öcalan'ın partisi" olacağı ifadesi ve bazı resmi açıklamalar iktidarın DEM Parti'nin yeniden şekillenmesine yönelik arzusunu yansıtıyor.

Mesut Yeğen, bu arzuya dair şunları söylüyor:

"DEM Parti Öcalan'ın partisi olsa bile, Öcalan Cumhur İttifakı'nın beklentilerine uygun olarak Dem Parti'yi sevk ve idare eder mi? Bunu bilmiyoruz. İkincisi, Öcalan bunu yapmak istese bile, bu kez DEM Parti'yi arkasından sürükleyebilir mi? Ben ikisi hakkında da çok emin değilim. Öcalan'ın ilkini yapmak isteyeceğini zannetmiyorum. Yapsa bile ikinci sonucun ortaya çıkacağını düşünmüyorum."

Yeni siyasi denklemde DEM Parti'nin pozisyonu en çok tartışılan konulardan.

Yeğen, DEM Parti'nin özellikle CHP ve sekülerlerin korktuğu gibi bir anda Cumhur İttifakı müttefikine dönüşerek yeni anayasanın Cumhur İttifakı ve Dem Parti uzlaşısıyla çıkması fikrine gelmeyeceğini düşünüyor ve bu görüşünü şöyle açıyor:

"DEM Parti evet, aslında Kürt meselesi etrafında siyaset yapan bir parti olmakla birlikte hem bu konu tek gündemi değil hem de ideolojik eğilimleri AK Parti ve MHP ile yeni anayasa yapmak için çok müsait değil. Hatta yeni bir anayasanın Kürt meselesini ilgilendirmeyen kısımlarında pozisyonları muhtemelen CHP'ye daha yakın olur."

Bu nedenle DEM Parti, süreç nedeniyle CHP'ye de yanaşamayacağı için bir tür "tampon görevi" görmesinin bekleneceğini söyleyen Yeğen, partinin bu tampon görevini verimli olarak kullanıp kullanmayacağını ise bugünden bilmenin zor olduğunu kaydediyor.

Anayasa değişikliği çalışmaları ne getirecek?

Süreçte yaz aylarında teknik çalışmaların ağırlıkta olması, bazı acil düzenlemelerin yapılması ve Ekim ayında ise TBMM'nin yeniden açılmasıyla anayasa değişikliği çalışmaları ile siyasetin daha ısınması beklentiler arasında.

Yeğen, sonbaharla birlikte Türkiye siyasetinin gerçekten Kürt meselesini ve onunla ilgili olarak da yeni anayasayı konuşmaya başlayacağı görüşünde ve o çerçevede siyasetin cephelerinin yeniden tanımlanması ve yeni iş birliklerinin önünün açılmasını muhtemel görüyor. Ancak Yeğen "Ama ne olur? Ortada bir patika mı var, yani bir yönde mi gider? Ondan çok emin değilim. Biraz aktörlerin ne yapacaklarına bağlı olarak farklı ihtimaller gelişebilir" saptamasında da bulunuyor.

Siyaset zemininde şu anda "temel bir gerilim" bulunduğuna işaret eden Yeğen, bu gerilimi şöyle açıklıyor:

"Esas olarak Kürt meselesinin anayasa çerçevesinde konuşulması için bir tür ferahlamaya, bir tür demokratikleşmeye ihtiyaç var. Anayasanın esas olarak daha demokratik bir Türkiye tesis edecek şekilde yeniden şekillenmesi gerekiyor. Fakat aynı anda otoriter eğilimleriyle bilinen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni değiştirmek istemeyen bir iktidar ve ortağı var. Dolayısıyla bir tarafta demokratikleşme için bastıran bir dinamik; yani Kürt meselesini çözme dinamiği, öbür tarafta da rejimi mevcut hâliyle koruyalım arzusu ters bir dinamik olarak karşımıza çıkacak."

Muhalefet siyasetçileri arasında Erdoğan'ın 2028 sonrası liderliğini sürdürebilmek için anayasa değişikliği yapma hedefine bu süreçten güç alarak ivme kazandırmayı arzu ettiği düşüncesi hakim.

Bu arada CHP Cumhur İttifakı ile yeni anayasa sürecini tartışmayacağını, önce hukukun temel ilkelerinin uygulanması gerektiğini belirtiyor.

Toplumun sürece desteği nasıl?

Süreçte toplumsal desteğin sağlanıp sağlanmaması ya da siyasi partilerin seçmenlerinin tavırlarının da bundan sonraki politikalarda etkili olabileceği düşünülüyor.

MetroPOLL Araştırma tarafından 14-21 Mart günleri arasında, büyük çoğunluğu İmamoğlu'nun gözaltına alındığı 19 Mart öncesi yapılan ankette katılımcılara ''Abdullah Öcalan'la yürütülen yeni süreci destekliyor musunuz?'' sorusu yöneltildi. Anket sonuçlarına göre; destekleyenlerin oranı yüzde 23,8 olurken desteklemeyenlerin oranı ise 67,7 oldu.

Cumhur İttifakı'nın büyük ortakları AK Parti ve MHP seçmeninin yürütülen sürece desteğinin ise düşük olması anketin bir başka çarpıcı sonucu. Buna göre AK Parti seçmeni olduğunu ifade eden katılımcıların yüzde 32,1'i süreci desteklerken yüzde 57,7'isi desteklemediğini bildirdi.

Öte yandan MHP seçmeninin yüzde 36,1'i süreci desteklediği, yüzde 56,9'nun ise desteklemediği kaydedildi.

MetroPOLL Araştırma Kurucusu ve yöneticisi Prof. Özer Sencar, bu sonuçların Mart ayını yansıttığını vurgulayarak PKK'nin fesih kararının toplumdaki etkisini Haziran ayında ölçeceklerini belirtiyor.

Bu arada aynı ankete göre katılımcıların yüzde 50,2'si çözüm sürecinin nihai amacını Cumhur İttifakı'nın kendisini güçlendirmeyi istemesi; yüzde 29,7'si ise "terörden kurtulmak" olarak düşünüyor. 

PKK ve DEM Parti ile yürütülen müzakerelerde atılacak adımlarla birlikte yeni bir milliyetçi dalganın yükselip yükselmeyeceği, Cumhur İttifakı'nda oy kaybı olup olmayacağı da kamuoyu araştırmalarının bundan sonraki odak noktalarından biri olacak.

Sencar son anketlere göre MHP'den diğer milliyetçi partilere değil ama AK Parti'ye kayış gözlemlediklerini söylüyor.

Sencar, partilerin oylarını etkileyen asıl faktörün İmamoğlu'na yönelik operasyon ile Özgür Özel'in sürdürdüğü miting ve boykotlar olduğunu da sözlerine ekliyor ve şöyle konuşuyor:

"Şu ana kadar gördüğümüz kadarıyla MHP'den AK Parti'ye yüzde 13 kaymış. Zafer Partisi'ne İYİ Parti'den bir miktar yüzde 7 civarında seçmen gitmiş. İYİ Partilerin yüzde 26'sı da CHP'ye gitmiş. Partilerin oylarını asıl etkileyen faktör İmamoğlu olmuş. Kararsızların oranı yüzde 33'ten 23'e inmiş. AK Parti ile CHP 5'er puan paylaşmış bu oranı."

Bu arada PKK'nın silah bırakma kararına sert tepki gösteren İYİ Parti lideri Müsavat Dervişoğlu bu hafta Çarşamba günkü TBMM grup toplantısını Ankara'daki Lozan Parkı'nda yapacaklarını duyurdu.(DW Türkçe) 

 

 

Bu haber toplam: 2800 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:18:04:02
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x