AK Parti MKYK Üyesi Abdurrahman Kurt, Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “PKK’nın 5-10 çocuğu var” sözlerinin algılanma biçiminden rahatsız olduğunu belirterek, “Allah rızası için Kürtlerden rica ediyoruz, çok çocuk yapmaya devam edin” dedi.
AK Parti MKYK üyesi Abdurrahman Kurt, Amida Haber’e röpotaj verdi. Kurt, Kürtçe öğretmen atamalarından, kayyumlara, AK Parti’nin Kürt politikasından, Erdoğan’ın Diyarbakır’da vereceği mesaja kadar birçok soruya yanıt verdi.
En güncelinden başlarsak, Erdoğan yarın Diyarbakır’a geliyor. Ajandasında neler var? Mesela yeni bir sürecin müjdesi var mı? Sorusunu yanıtlayan Kurt ;
‘’Yeni süreçlere kapalı değiliz, bunu ilk MKYK’ya seçildiğimde de söyledim. Ama tecrübe ettiğimiz bir şey var. Elinde silah olan terör gruplarının, süreci manipüle ettiğini öğrenmiş olduk. Toplumun sivil dinamiklerini daha da önce çıkaracak muhatabiyetler geliştirilmesi gerekiyor. AK Parti, çözümün varlığına endekslenmiş bir yapıdır. Türkiye’de halı altına süpürülmüş sorunlarla ilgili çözümün partisi olarak AK Parti yola çıktı zaten. Bunun bir evresinde Kürt meselesine ilişkin, demokratik açılım süreçleri vardı. Özellikle 2005 konuşması çok önemlidir. 2002’den başlayan bir demokratik reform süreci vardır. Televizyonların ve Kürtçe kursların açılması şeklinde ilerleyen bir süreç vardı. Son evrede de liderlerinin talebi üzerine, örgütün silah bırakmasını kolaylaştıracak bir çözüm süreci vardı. 3 aşaması vardı, sürecin. Geri çekilme ve demokratikleşme süreci ile beraber silah bırakma vardı. Ama süreç içerisinde onların da itirafları ile gördük ki bu sürecin yürümesine onlar ve onların bağımlı olduğu derin Batı müsaade etmedi.
Çünkü Türkiye’nin güçlenmesi, Batı’nın Afrika üzerindeki hegemonyal sürecinin gelişmesinde Türkiye’nin güçlenmesi zararlı görüldü. Örgüt ve bileşenleri onlarla işbirliği yaparak bu süreci sabote etti. Bizim yüzyıllık büyük bir kazanım sürecimiz onların sayesinde heba edildi.’’ Yanıtını verdi
3 aşamanın neresinde süreç kesintiye uğradı? Sorusuna Abdurrahman Kurt;
‘’Öcalan’ın ‘geri çekilin’ talimatına uymamakla başladı ayak sürümeleri. Bunun öncesinde de süreci şöyle okumak lazım. Türkiye’deki normalleşmeye engelleyen vesayet güçleri, 2004’te bir darbe teşebbüsünde bulundu. Bunun ilki Avrasyacı dediğimiz grupla yapıldı. O süreçte derin Batı, onların başarmaması için destek verdi. Onlar ekarte edildikten sonra, derin Batıya bağlı güçler olaya el koymaya başladı. Bunun içinde FETÖ’cüler de vardı. 2009’lara varan sürece kadar Avrasyacılarla hareket ettiler. 2010 referandumu ile beraber Öcalan, AK Parti’nin asker tarafından devrilemeyeceği kanaati ile onunla çözüm aramanın doğru olduğunu örgütüne söyledi. 2009’da Tayip beyin “one minute” çekmesinden dolayı derin Batılı güçler, Kandil, HDP ve Avrupa üzerine kurduğu hegemonya ile o sürecin dışına çıkmasını sağladı. Şuanda derin Batı’nın operasyonel güçleri ile karşı karşıyayız. HDP de bunun bileşenlerinden bir tanesidir’’ ifadelerini kullandı.
HDP’yi bu şekilde suçluyorsunuz ama AK Parti de MHP ile ortak hareket ediyor. AK Parti’nin Kürt politikasını MHP belirliyor algısı toplumda çok yaygın? Konularını değerlendiren Kurt;
‘’Bu doğru bir yaklaşım değil. Geçmişe dönün, bizim en devrimci yaklaşımlarımıza HDP’nin iyi bir lafını bulamazsınız. Biz TRT Kurdi’yi açarken, sanatçıları tehdit ettiler. TRT Şeş’e TRT Cahş dediler. Her adımı küçümseyip yok etmeye çalıştılar. Anayasa referandumunda bile 12 Eyül’ün yargılanması dahil, ‘hayır’ diyerek, CHP ve MHP farklı şekilde muhalefet ederken, onlar da kendilerince kılıf uydurdular ve muhalefet safında yer aldılar. Bir tek iyi laflarını bulamazsınız. Bu sorunu AK Parti ile çözmek istemediler. Çünkü bu talep edildi onlardan. Biz öyle noktalara götürmüştük ki, PKK’lıların suça bulaşmamış olanların hayata adaptasyonu ile ilgili rapor hazırlatmıştık.’’ Değerlendirmesinde bulundu.
Peki, AK Parti’nin Kürt politikası çözüm sürecinden bu güne nasıl evirildi? Sorusuna Kurt;
‘’AK Parti’nin de hatalarını söyleyelim. Gerçekçi olmamız gerekiyor. HDP’nin ihaneti sonucunda travmatik bir şekilde, güvenlik konseptine kapanma zorunluluğu hissetti. İşte bu süreç içerisinde bana göre, PKK’ya kızgınlıkla, Kürtlere küsmenin yanlışlığı sınırlarını aştı. Bu yanlış bir olgunun, doğurduğu bir algı idi. Travmatik süreçlerin yarattığı güvenlik konseptinin öne çıkması ve bütün bu iyi niyete rağmen, HDP’nin oy veren kitlesinin bunu takdir edememesi. İhanetin parçası olan HDP’ye oy anlamında da destek vermesi. AK Parti’yi PKK ve HDP’ye haklı kızarken, Kürtlere küsme hatasına da düşürdü.’’ Yanıtını verdi.
‘’Yani Şeyh Said ve Saidi Nursi’nin mezar yerinin açıklaması gerekiyor’’
Şeyh Said ve Saidi Nursi’nin mezar yerinin açıklaması konularında ise Abdurrahman Kurt şu değerlendirmelerde bulundu;
‘’Biz bunu yüzyıldır talep edemeyecek bir vatanda yaşamışız. Normalleşme ile bunların olacağı kesindir.’’
Kürtçe öğretmen atamaları konusunda çabalarınız oldu ama sonuç çıkmadı? Konusuna değinen Kurt ;
‘’Bu konuyu konuşuyoruz. Sayın Bakanımız olumlu yaklaşıyor. Bana çözeceğiz diyor, ben umutluyum. Çözülecek. Kürtlerin haklı kardeşlik hukukundan doğan taleplerini karşılamak gerekiyor. Kürtler, bunu Türkiye’nin umut ve çözümün partisi olarak bakılan AK Parti’den bekliyor. Kürtler şunu söylüyor, beni Türkleştirmeye çalışma, dinime de karışma. Kürtler, beni böyle kabul et ki, ben bu devleti devletim, bu ülkeyi ülkem olarak biliyorum, diyor. Bunu benden alma diyor. Madem Türkiye Kürdün de devletidir, İstanbul’daki Kürt de temsili anlamda bulunduğu merkezlerde yer alabilmelidir. Bakın, entegrasyon en büyük terörle mücadele yöntemidir. Entegrasyondan asimilasyonu kast etmiyorum, devletin de böyle görmemesi gerekiyor. Devletin entegrasyonu, asimilasyon merkezi olarak kullanmaması ama engegrasyonu aidiyet duygusunun güçlendirilmesi olarak görmesi gerektiğini düşünüyorum.’’ İfadelerini kullandı
Edoğan “PKK’ın 5-10 çocuğu var” dedi. Bu size ne hissettirdi? Sorusuna Abdurrahman Kurt;
‘’Tabi, algılanma şekli rahatsız etti. Ortada belli ki, güvenlik bürokrasisinin verdiği yanlış bir bilgi var. Sayın Cumhurbaşkanı böyle düşünmüyor. Çünkü bölgede 4 il var. Nüfus artışının pik yaptığı iller, Urfa, Siirt, Ağrı ve Şırnak. Bunlar AK Parti’nin belediyeyi kayyumsuz, seçimle aldığı illerdir. Diyarbakır’da Xalê Hamo, 56 çocuğu olan bir AK Partilidir. Xalê Hamo’ya biz PKK’lıdır diyebilir miyiz? Böyle bir yaklaşım güvenlik bürokrasisinin verdiği yanlış bilgi ile ilgilidir. PKK, kadınsız, devletsiz, çoluksuz, çocuksuz bir yapıdır. Hiçbir PKK’lının çocuğu yok dağlarda. Biz de çocuklarımızla gurur duyuyoruz. 7 kardeşli bir ailenin çocuğuyum ve AK Partiliyim. Güvenlik bürokrasisinden gelen bilgileri gözden geçirmek gerekiyor.’’