Avrupa Konseyi İnsan Hakları Komiseri Nils Muiznieks, Kuzey Kürdistan (Bakur - Türkiye Kürdistanı) illerinde Temmuz 20015’te başlatılan operasyonlar ve bu operasyonlar kapsamındaki sokağa çıkma yasaklarının “siviller açısından ciddi insan hakkı ihlallerine neden olduğunu” belirten bir memorandum yayımladı. Muiznieks, Ankara’nın bölgedeki operasyonlarda “hata yaptığını ve insan hakkı ihlallerine neden olduğunu resmen kabullenmesi” çağrısında bulundu.
Deutsche Welle’de yer alan habere göre; Muiznieks, Kürt illerindeki operasyonlar hakkında hazırladığı memorandumda “Türkiye’nin yüzleştiği terör tehdidinin bilincinde olduğunu ve Türk devletinin terörizmin tüm biçimlerine karşı mücadele etme hak ve yükümlülüğü bulunduğunu” not etti. Türk devletini ve Türk vatandaşlarını hedef alan her türlü terör eylemini kınadığının altını çizdi. Buna karşılık “terör faaliyetlerinin temel insan hakkı ihlali” olduğunu, devletlerin ise terörle mücadele ederken “insan haklarına saygı ve hukuk devleti içinde kalmaları” gerektiğini, aksi durumun Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin uluslararası yükümlülükleriyle bağdaşmayacağını belirtti.
Sokağa çıkma yasağı yasal değil
Muiznieks, Ankara’nın 2015 yaz aylarından bu yana Kürt illerinde şiddete, polis ve asker operasyonları ve sokağa çıkma yasaklarıyla verdiği yanıtı, \"yasal çerçeveden yoksun” ve “hedeflenen meşru amaçla orantısız” olarak tanımladı. Sokağa çıkma yasağı uygulamasına hangi koşullarda başvurulabileceğinin Türk Anayasası\'nda belirtildiğini, ancak Kuzey Kürdistan\'da sadece idari karara dayalı uygulamanın bu koşulları yerine getirmediğini savundu.
Bir diğer Avrupa Konseyi organı olan Venedik Komisyonu’nun, Kürt İllerinde sokağa çıkma yasakları hakkında bu yıl Haziran ayında açıkladığı uzman görüş raporuna atıfta bulundu. Venedik Komisyonu, \"İl İdare Kanunu temelinde alınan sokağa çıkma yasağı kararlarının bu alanda Anayasanın öngördüğü yasallık koşulları ve Türkiye\'nin temel haklar alanındaki uluslararası yükümlülükleriyle uyuşmadığı” sonucuna varmıştı.
Sivilleri olumsuz etkiledi
Muiznieks, sokağa çıkma yasaklarının, yasağın uygulandığı il, ilçe ve köylerde yaşayan sivilller açısından ciddi insan hakkı ihlallerine neden olduğu gözlemine de yer verdi. Operasyonlar sırasında sivillerin görebileceği zararın yeterince dikkate alınmadığı, yerel nüfusa yönelik yardımların ise “bölük pörçük ve net bir koordinasyon olmadan yapıldığını” kaydetti.
“Güvenlik kuvvetleri soruşturulmuyor”
Memorandumda operasyonlar sırasında “güvenlik güçlerinin neden olduğu insan hakkı ihlallerine” de değinildi. Bu yöndeki iddiaların “ciddi ve tutarlı” olduğunu belirten Muiznieks, resmi makamların bu sorunun üstüne gitmek yerine “önceliği güvenlik güçlerini soruşturmadan korumaya verdiği” görüşünü dile getirdi. Bu alanda etkin soruşturmaların “derhal, özenle ve kusursuz” yapılması gerektiğine işaret etti.
Türkiye\'de devlet memurlarının suç işlediklerinde suçsuz kalmamaları konusunda “zihniyet değişikliği” gerektiğine işaret eden Muiznieks, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaşananlarla kıyaslama yaptı. \"Resmi makamlar darbe girişimine karıştıklarından şüphelenilen devlet memurlarını cezalandırmak için ivedi olarak harekete geçti… Aynı çabanın suç devlete karşı değil de kendi vatandaşlarının insan haklarına karşı işlendiğinde gösterilmesi Türkiye\'de insan hakları açısından kritik bir test olacaktır” ifadelerini kullandı.
Ankara\'ya tavsiyeler
Bu gözlemlerden yola çıkan Muiznieks, Ankara’ya “Kuzey Kürdistan\'da gelinen duruma neden olan yaklaşımından vazgeçmesi” ve “resmi otoritenin neden olduğu hata ve insan hakkı ihlallerinin açıkça kabul edilmesi” çağrısında bulundu. Operasyonlar sırasında insan hakları ihlal edilen sivillerin maddi ve manevi planda tazmin edilmeleri gerektiğini de belirten Muiznieks, tazmin için mevcut yasal çerçevenin “yetersiz” olduğunu savundu. Kuzey Kürdistan\'da bazı il ve ilçelerdeki “acele kamulaştırma” kararlarını ise “operasyonlardan etkilenen siviller için çifte cezalandırma” olarak değerlendirip bu uygulamanın zararı telafi etme yolu olarak görülemeyeceği görüşünü ifade etti.
Muiznieks, memorandumu hazırlamak için 6-14 Nisan tarihlerinde İstanbul, Ankara ve Diyarbakır’ı ziyaret etmiş, darbe girişimi sonrası 27-29 Eylül’de Ankara’ya düzenlediği “geçmiş olsun” ziyareti sırasında Kuzey Kürdistan bölgesindeki operasyonlar hakkında resmi makamlardan güncellenmiş veriler edinmişti.