Heyet adına Parti Sözcüsü Osman Baydemir ve Mardin Milletvekili Mithat Sancar söz aldı. Osman Baydemir bir an önce Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın serbest bırakılması gerektiğini ifade etti.
Baydemir, şöyle konuştu:
Bir kez daha adalet arayışımızı ortaya koymak üzere Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde bulunuyoruz. Her şeyden önce; barış, özgürlükle ve adaletle gelir. Eğer bir coğrafyada adalet yoksa bilin ki o coğrafyada barış da özgürlük de olmaz.
143 GÜNDÜR ADALET ÇİĞNENİYOR
143 gündür Eş Genel Başkanlarımız, Grup Başkanvekillerimiz, milletvekillerimiz hukukun çiğnenmesi suretiyle aramızdan alındı. Dokunulmazlıkların kaldırılması HDP fikriyatına saldırıydı. 55 HDP milletvekilinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Tüm fezlekeler sadece kendimizi ifade etmemizden kaynaklı. Düşünün, bir siyasi partinin eş başkanları grup başkanvekilleri ve milletvekilleri grup toplantıları salonunda ifade etmiş olduklarını dışarıda da ifade ettikleri için cezaevindeler. Bu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ve Anayasa’nın ihlalidir. 143 gündür adalet arıyoruz. Adalet 143 gündür çiğneniyor.
GECİKMİŞ ADALET, ADALET DEĞİLDİR
Bir kez daha AYM başkan ve üyelerine çağrıda bulunuyoruz. Gecikmiş adalet, adalet değildir. AYM'nin daha önce verdiği Balbay kararı ortadayken, bir içtihat kararı varken halen mahkemenin karar vermemiş olmasının önündeki engel nedir? Kim bu kararlaşma sürecini önlüyor? Eğer bir önlem mekanizması yoksa Sayın Mahkeme neden hala karar vermedi?
Referandum sürecinden geçiyoruz. 6 milyon oy almış bir partinin başkanları, milletvekilleri cezaevindedir. Bu bile başlı başına, referandum sürecinin gayrı meşru olduğunu gösterir.
Sancar ise şu ifadeleri kullandı:
AYM’ye burada bazı hatırlatmalarda bulunma ihtiyacı duyduk. Doğrudan iletmeyi de denedik ama kapıları kapatmayı tercih ettiler. Dokunulmazlıkların kaldırılması bir siyasi darbe operasyonuydu. AYM ilk etapta karar alma şansına sahipti. Bizim daha önce yaptığımız başvuru dikkate alınsaydı sonrası böyle gelişmeyecekti. Dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla başlayan siyasi darbe operasyonu AYM’nin tavrıyla kolaylaştı. O tarihte AYM’nin karar vermesi tarih önünde sorumluluktu.
DAHA ÖNCE AYNI DURUMDA İKİ GÜNDE KARAR VERİLMİŞTİ
Biz tutuklamalardan yaklaşık 2 hafta sonra başvurumuzu yaptık. AYM’nin yapması gereken çok açıktı. Derhal o başvuruları gündeme almak ve gecikmeden karara bağlamak. Önümüzde içtihat var. Balbay ve Haberal kararları. Bu kararlar olumlu ve isabetli kararlar olarak tarihe geçti. Can Dündar ve Twitter gibi konularda da yine özgürlük lehine yorum yaparak hızla karar verdi. Balbay kararından sonra o tarihlerde tutuklu olan milletvekilleri de başvurdu. Kemal Aktaş ve Selma Irmak 1 Ocak 2014’te başvurdu, 2 gün sonra AYM olumlu karar veriyor, tutukluluğun sona ermesine hükmediyor. Gerekçe Balbay kararı. Bu kararda “milletvekillerinin yargılanması tutuksuz yapılır” diyor. Bu, onları seçen insanların seçme hakkına saygının gereğidir. Faysal Sarıyıldız 1 Ocak’ta başvurmuş, 3 Ocak’ta yani 2 gün içinde karara bağlanmış. Gülser yıldırım ve İbrahim Ayhan için de aynı. AYM’nin yapması gereken şuydu. 17 Kasım’da eş genel başkanlar için başvuru yapıldıktan en fazla 1 hafta sonra kendi içtihadını örnek göstererek karara bağlamalıydı.
AYM SİYASİ BASKILARA BOYUN EĞİYOR
AYM siyasi baskılara boyun eğiyor. Kendi içtihadını, tarihini, misyonunu inkâr ediyor. AYM’lerin ortaya çıkış nedeni iktidarların özgürlükleri kısıtlamasına karşı güvence oluşturmaktır. AYM de bu beklentiyle bu amaçla kurulmuştur. Siyasi iktidarların özgürlükleri savunanları koruyacak bir merci oluşturmak amaçlandı.
KENDİNİZİ İNKAR EDİYORSUNUZ
AYM’nin başkanı ve değerli üyelerine çağrı yapıyoruz. Her geciktiğiniz gün kendinizi inkar etmeye devam ediyorsunuz. Buna hakkınız yok. Bu topluma karşı sorumluluğunuz var. Kendi verdiğiniz kararların gereğini yerine getirmenizi talep ediyoruz, daha fazlasını değiliz.