Hak-Par: Özyönetim uğruna ölünmez

Haklar ve Özgürlükler Partisi (Hak-Par) Genel Başkan Yardımcısi Latif Epözdemir, “özyönetim”in, 2 bin Kürt gencinin uğruna ölmesini gerektiren bir sistem olmadığını dile getirdi.

15.04.2016, Cum - 10:20

Hak-Par: Özyönetim uğruna ölünmez
Haberi Paylaş

Epözdemir, şehirlere sıçrayan savaşın artık Kürtler adına yürütülen bir savaş olduğunu kimsenin iddia edemeyeceğini söyledi.

Hak-Par Genel Başkan Yardımcısi Latif Epözdemir, başkent Erbil’de Rûdaw’ın sorularını yanıtladı…

Bildiğimiz kadarıyla Hak-Par sol tandanslı bir Kürt partisi olarak kuruldu. Partiniz bugünkü konumu itibariyle solu temsil ediyor mu?

Hak-Par’ın başlıbaşına ideolojik bir sol parti olduğunu söylemek mümkün değil. Hak-Par demokratik liberal bir kitle partisidir. Demokrasi mücadelesinde çok önde seyrettiği için belki de sol parti olarak anılıyor. Türkiye’de demokrasiye yandaş olmak bir bakıma sol olmakla algılandığı için öyledir. Biz sol kesimi temsil etmiyoruz. Biz Kürdistan’da demokratik ve özgürlükçü barışcıl kesimleri temsil ediyoruz. Bunun içinde solcularda var, İslamcılar, yurtseverler ve demokratlar da var.

Son zamanlarda hem hükümet, hem de PKK tarafından Kemal Burkay’a eleştiriler yapılıyor. Bu konuda siz ne düşünüyorsunuz?

Kemal Burkay partimizin eski genel başkanıdır. Ayrıca bir aydın ve düşünür bir arkadaşımız, ağabeyimizdir. Sayın Burkay 50 yıldır kendisini Kürt halkının demokrasi mücadelesine adamış bir adamdır. Dolayısıyla bu 50 yıllık hayatında da çokça eleştirilere maruz kalmıştır. Bu kaçınılmaz bişeydir. Çok eleştiriliyorsa demek ki birtakım şeyler yapmıştır. Meyve veren ağacı taşlarlar. Tabii Kemal Burkay’a yapılan eleştirilen birinci derecede muhatabı kendileridir.

Bazı kesimler Kemal Bey’i “işbirlikçi” olarak düşünüyor. AK Parti’nin Kürt hareketini bölmek için getirdiğine dair bir algı operasyonu var. Bu çok yalan birşey. Kemal Bey çıktığı her programda sert bir şekilde AKP politikalarını ve Türk yönetimini eleştiriyor. 40 yıl önce Kürt meselesi konusunda ne düşünüyorsa, aynı şeyi savunuyor. Şiddetin Kürt halkına zarar verdiğini söylüyor. Bu kimi tedirgin ediyor? Şiddet politikalarında ısrar edenleri tedirgin ediyor. “Ya bendensin ya devletten”, PKK’nin alışkanlığıdır.

Devlet de Kemal Bey’den tedirgin ve rahatsız. Sanki elinde sihirli bir değnekle bütün Kürt halkını ikna edebilecek bir gücü varmış gibi, zaman zaman sitem ediyor. Devlet zaten Kürtler’in haklarını vermis olsaydı hiç kimseyi muhatap da alması gerekmiyor olacaktı. Kürt halkının gaspedilmiş haklarının iade edilmesi gerekiyor.

Kürdistan Özgürlük Partisi (PAK), PDK- Bakur, Katılımcı Demokrasi Partisi (KADEP), Kürdistan Sosyalist Partisi (PSK), Kürdistani Parti (PAKURD), Özgürlük ve Sosyalizm Partisi ( ÖSP) ve Azadi Hareketi ortak hareket ediyor. Bir çatı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu girişime neden uzaksınız?

Biz bunların içinde yer almıyoruz. Çünkü sözedilen partilerin içindeki arkaşdaşların hepsi bir biçimde 15 yıllık geçmişi olan Hak-Par’ın bileşenleriydi. Hak-Par aslında 40 yıllık PSK’nin bir ürünüdür. Ama PSK şimdi Hak-Par’dan ayrı bir yerde duruyor. Neden ayrı durduklarını da onlara sormak gerekiyor. Hak-Par kurulduğu günden beri ulusal ve çok sesli bir platform olmaya devam ediyor.

PAK’taki arkadaşların büyük bir kısmı geçmişte Hak-Par’ın genel başkan yardımcısı, yürütme kurulu üyesi, il ve ilçe başkanı yardımcılarıydı, şimdi ayrı bir partiler. KDP-Bakur, sayın Sertaç Bucak da bizim arkadaşımızdı. Sözkonusu arkadaşlar bu partide siyaset yaptıktan sonra ayrılıp kendilerine birer parti kurdular. Şimdi sormak lazım, “Arkadaşlar ne oldu da Hak-Par’dan ayrıldınız?”

Tam da Kürdistan’da barış ve demokrasi cephesinin genişlemesi ete kemiğe bürünmesi gerektiği bir anda onların ayrılıp, gidip başka bir yerde kümelenmeleri Kürt hareketi bakımından bir talihsizliktir. Umarım ilerde demokratik cephe ve birlik sözkonusu olabilir. Bizden ayrılıp gitmelerine rağmen görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Kapılarımız kapalı değil.

Geri dönmeleri için çağrınız oldu mu?

Hak-Par’ın elinde bazı imkanlar var biz bunu onlarla paylaşmaya hazırız. Küçük bir örnek, son genel seçimde kendilerine parti programlarıyla yer alarak Hak-Par listelerinde aday olun dedik. Bu bir imkandı onlar için, gelmediler.

Yani diğer partilerle hareket etmemenizin nedeni sadece bu mu?

Başka bir sebep daha var. Bizimle birlik olmak için görüşmeye gelen arkadaşlardan bazıları - Tek tek isim vermeyeyim - aynı zamanda Demokratik Toplum Kongresi’nin üyeleri. Yani aralarında birkaç tane grup var ve bizimle de birlik olmaya çalışıyorlar. Fakat DTK’dan da bir türlü ayrılamıyorlar. O liste üzerinden parlamentoya milletvekili vermişler. Çok samimiyseniz o milletvekillerini çekip, birlik için inandırıcı bir adım atsınlar. Etik olarak da orayla ilişkilerinizi bitirin, sonra gelin bir ortak arayış içerisine girelim.

Sözkonusu arkadaşlara son olarak şunu söyledik: Arkadaşlar bizi platformunuzun içine gelmedik diye eleştiriyorsunuz. Sizden birşey rica ediyoruz; 6-7 hareketsiniz, siz önce kendi aranızda birlik olun, söz, biz de geliriz.

Kürdistan Bölgesi’ne sık gelmiyorsunuz...

Partimiz burayı çok sık ziyaret etmiyor. Başkaları çok sık ziyaret ediyor, onu biliyoruz. Demin andığımız arkadaşlar ziyaret ediyor. Dolayısıyla çok sık gelemediğimizden dolayı bunu bir eksiklik olarak da görüyoruz.

Neden geldiniz?

Bilindiği gibi genel başkanımızı trafik kazasında ne yazık ki kaybettik. Zorunlu olarak da yeni başkanımızı seçmek amacıyla kongre yapmamız gerekiyor. 24 Nisan’da Ankara’da olağanüstü kongre yapılacak. Buraya geliş nedenimiz ise demokratik yurtsever Kürt parti kişi ve kurumlarını kongremize davet etmektir. Buradaki partilerle sınırlı da olsa eskiden gelen son derece düzeyli ilişkilerimiz var. Amacımız bu ilişkileri genişletmektir. Hak-Par bu kongreden sonra Kürtler’i temsil eden her yerde ne kadar “hayırlı” olan Kürt örgütü varsa onlarla dostane ilişkiler içinde olmayı milli bir görev olarak sayar.

Devlet ile PKK arasındaki çatışmaların şehir merkezlerine taşınması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bununla ilgili söylenecek birkaç şey var. Birincisi, bu bir strateji değişikliğidir PKK bakımından. İkincisi, bu kabul edilecek birşey değil. Üçüncüsü, bu sonuç alınacak ve Kürt halkının yararına olacak birşey değildir. İddia edildiği gibi özyönetim için bütün bu altüst oluşlar yaşanıyorsa, 2 bin Kürt genci öldürülüyorsa “özyetim” uğruna ölmeyi gerektiren bir sistem değildir. Kürt halkı özyönetim gibi ne olduğu belirsiz olan bir yönetime bence razı değil. Kürtler’in ulusal demokratik hakları özyönetimle değil, ancak eşit, demokratik ve adil, bölgesel bir federasyonun tesis edilmesiyle mümkündür. Özyönetim uğrunda ölmeyi ve öldürmeyi gerektiren bir hadise değildir.

Dolayısıyla, şehirlere sıçrayan bu savaşın artık Kürtler adına yürütülen bir savaş olduğunu kimse iddia edemez. Bu savaş artık Kürtler’in çıkarına değil, zararına olan bir savaştır. Bu savaşın kazananı olmaz, bu kirli bir savaştır. Kürt yurtseverleri maalesef imha ediliyor. Kürtler’in geleceği olan gençler öldürülüyor, peşkeş çekiliyor. Kürdistan tarihi yok ediliyor. Kürdistan yangın yerine çevriliyor. Sosyal hayat durma noktasına gelmiş durumda.

Bir yandan PKK’nin estirmiş olduğu şiddet, öte yandan devletin sözümona “PKK’yi durdurma” operasyonları ne yazık ki halkı 2 ateş arasında bırakmış. Kürt halkı bu şiddeti tırmandırmak isteyen 2 kesim arasında sıkışmış, nasıl kurtulacağını bilememektedir. Kürt halkı için bu zor bir durumdur. Ne devletin operasyonlarını ne de PKK’nin yürüttüğü bu savaşı anlamlı bulmuyoruz.

Çözüm süreci için diğer Kürt parti ve gruplarıyla görüşüleceğine dair açıklamalar yapıldı. Bir Kürt partisi olarak düşünceniz nedir?

Devletin henüz buna hazır olduğuna inanmıyorum. Başlangıçta bu tür konuşmalar yapıldı ama o zamanlar Kürdistan’daki hendek ve barikatlar bu kadar ileri bir boyutta değildi. Devlet siyaseten böyle birşey söyledi. Diyalog ve barış sürecinin tekrar başlaması çok gerekli ve yararlı. Bunun sağlanması için elimizden geleni yaparız.

Ayrıca tek muhatap biz değiliz. Çok daha önemlisi bu aşamada HDP’nin ya da PKK’nin dışlanması da doğru değildir. Ancak HDP ve PKK politikalarını yeniden gözden geçirip şiddeti terketmeli ve diyalog masasına yaklaşmalı. Yoksa bir yandan elinizde silah savaşırken, diğer taraftan barış masasına oturamazsınız. Bu mantıklı olmaz. Devletin de söylediği şey budur. Devlet ben PKK ve HDP dışında herkesle otururum da demiyor. Ben halkı muhatap alırım diyor. Halktan kastı kimdir bilmiyorum.

Hak-Par veya başka bir parti halktan sayılıyor mu bilemiyorum. Halk biz değilsek halk kim? Halkla görüşeceğini söylüyor ama ne zaman görüşecek? Çatışmaları durdurmak istiyorsanız PKK’yle görüşmek zorundasınız, çünkü Hak-Par’ın elinde silah yok, PKK silahlı mücadele veriyor.

Peki PKK’nin silahları bırakması sözkonusu mu?

Ben tahmin etmiyorum. PKK’nin bu savaşta ısrar etmesinin altında başka realiteler var. PKK’nin artık kendi yerinden yönetilmediği kanaati var bende. PKK’nin mekanizmasının içinde farklı görüşler mevcut. Artık Kürtler’in yararına olacak bir savaş olmadığı kanaatindeyim. Bu savaşın Kürtler’den ziyade başkalarına hizmet ettiği görünümü var şu anda.

Başkalarına derken…

Ortadoğu’da Kürt hareketinin ete kemiğe bürünmesini engellemek isteyen bazı devletler var. Dolaylı ya da dolaysız bu savaşın daha çok onların işine geleceği kanaati var bende. Bu savaşın bu denli sürdürmesinin nedeni de vekaleten süren bir savaş görünümünde olmasıdır. Bu nedenle de savaşın bir diyalog çağrısıyla sona ereceğini düşünmüyorum. Fakat devletin de şiddette ve savaşta ısrar etmesi karşısındaki tutumunu asla tasvip etmiyorum. Ne demek bu sorunu çözmek için hepsini imha etmek? Böyle bir politika gayri insani bir politikadır. Uluslararası bir platformda çözüm masasının yeniden kurulması konusunda baskı uygulanması imkanı var.

Federatif bir sistemin oluşturulabileceğine inanıyor musunuz?

Federasyon şu anda dünyanın 3’te birinin yaşadığı bir sistem. Federatif yapı “üniter sistemi” reddeden bir sistemdir. Dünyada federatif sistemi uygulayan hiçbir ülke zararlı çıkmamıştır. Tam tersine, birçok sorunu çözmüştür. Fakat Türkiye’de oluşabilmesi elbetteki yakın zamanda kurulacak bir eser değildir. Türkiye’de Türkler’e ait ne varsa, aynısını Kürtler’e de tanınmasını istiyoruz. İster federasyon deyin, ister başka birşey. Bu hangi sistemle gerçekleşiyorsa, biz onu savunuruz.

Bu üniter yapının da değişmesi gerekiyor. Türkiye’nin yapısal reformlara gitmesi gerekiyor. Belki bunun içinde Türkiye’nin başkanlık sistemine gitmesi bir adım olabilir. Ancak Türkiye gibi demokrasinin zayıf olduğu bir ülkede başkanlık sistemi korkarız ki diktatörlüğe götürebilir. Parti olarak ise dünyada başkanlık sisteminin otoriterliğe gitmesini engelleyen tek sistemin federatif sistemin olduğuna inanıyoruz. Devlet başkanının savrularak totaliter bir sisteme gitmesini engelliyor.

PORTRE \\ Latif EPÖZDEMİR

1956’da Siirt’in Baykan ilçesinde doğdu. Türk Dili ve Edebiyatı mezunu. 6 yıl öğretmenlik yaptı. 12 Eylül’de tutuklandı. 100’den fazla Kürtçe ve Türkçe derleme ve bestesi bulunan Latif Epözdemir, çok sayıda yazıya imza attı. Televizyon ve radyolarda programlar gerçekleştirdi. Biri Çeviri, 3’ü Kürtçe, 3’ü de Türkçe 7 kitabı yayımlandı.

Rudaw
Bu haber toplam: 3846 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:15:47:05
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x