Lincoln Bloomfield, ABD’nin İran saldırısının başarıyı erken ilan ettiğini, saldırının İran’ın nükleer programını tamamen durdurmadığını söylüyor. Trump yönetimi İran’la barış istiyor, ama İsrail buna karşı. İran içte zayıf ve nükleer yerine bölgesel güç peşinde.
Washington’daki Beyaz Saray’da, Başkan Donald Trump yönetimindeki üst düzey yetkililer, İran’ın nükleer tesislerine yönelik Amerikan askeri saldırısının “büyük başarısını” dikkatle ve ısrarla vurguluyorlar. Son açıklamalardan biri de Savunma Bakanı Pete Hegseth’in saldırının “tarihi bir başarı” olduğunu ilan etmesi oldu.
Hegseth, bu açıklamasını CIA ve Birleşmiş Milletler’e bağlı Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun (UAEK) değerlendirmelerine dayandırdı.
Ancak bu resmi değerlendirmeler, ABD’de geniş çaplı bir tartışmanın ardından geldi. Sızdırılan istihbarat bilgilerinde, Amerikan saldırılarının İran’ın nükleer programına sadece sınırlı zarar verdiği, programı sadece birkaç ay geciktirdiği, temel yapısını tahrip etmediği iddia edilmişti. Bu bilgiler CNN gibi Amerikan medyasında yayımlandı. Buna karşın, İran liderliği, özellikle Yüksek Lider Ayetullah Ali Hamaney, İran’ın İsrail ve ardından ABD ile savaşta “zafer” kazandığını ilan etti.
Bilgi sızıntısı Trump’ı çok kızdırdı; her zamanki gibi medya kuruluşlarını suçladı ve Kongre’deki Demokrat rakiplerini gizli bilgileri sızdırmakla itham ederek “yargılanmalarını” istedi.
Trump, Lahey’deki NATO zirvesinde öfkeyle, “CNN çöp, MSNBC çöp, New York Times çöp. Onlar kötü insanlar, hastalar.” dedi. Trump için ve Tahran’daki liderlik için bu kısa ama benzersiz savaşta “zafer” çok önemliydi.
Washington’da ise bazı çevreler böyle bir zafer ilanının hala erken ve aceleci olduğunu düşünüyor. Zira Trump ve İran’ın müzakereler yoluyla ilerlemeye çalıştığı bir süreç var. İran daha fazla saldırıdan kaçınmak, ABD ise savaş yükünden kurtulmak ve seçmenlerine böyle bir savaşa girilmeyeceği sözü vermek istiyor.
Eski ABD elçisi Lincoln Bloomfield Jr., Amerikan saldırısının başarısının çok aceleyle ilan edildiğini düşünüyor.
Bloomfield, önceki beş farklı ABD yönetiminde önemli görevlerde bulunmuş, hem Cumhuriyetçi hem Demokrat dönemlerde dışişleri ve savunma alanlarında üst düzey roller üstlenmiş bir isim. George W. Bush döneminde Dışişleri Bakan Yardımcısı olarak siyasi ve askeri işlerden sorumluydu. Ayrıca, Başkan Reagan döneminde Uluslararası Güvenlik işleri için Savunma Bakan Yardımcısı ve ABD Başkan Yardımcısı Dan Quayle’ın ulusal güvenlik danışmanı olarak görev yaptı. Pentagon ve Ulusal Güvenlik Konseyi’nde de önemli pozisyonlar aldı.
Bugün ise İran’daki hükümet ve rejime muhalefet bağlamında aktif, İran muhalefetinin bazı tartışmalı kanatlarıyla yakın ilişkileri var. Bu nedenle Tahran, 2022’de onu “terör örgütü” olarak gördüğü grupları desteklediği gerekçesiyle 61 aktif ve eski ABD yetkilisi arasında “kara listeye” aldı.
“Al-Quds Al-Arabi” gazetesi, Bloomfield ile Amerikan saldırısının değerlendirmesi, olası ABD-İran müzakereleri ve İran’ın siyasi durumu üzerine görüştü.
Bloomfield öncelikle Trump yönetiminin saldırının başarısını “çok erken” ilan ettiğini düşünüyor:
“Başkan bunu yaptı çünkü planlama toplantılarına katıldı ve 30 bin pound ağırlığında, muazzam patlayıcı güce sahip bombaların hedeflere bırakıldığını biliyorlardı. Bu yüzden ciddi bir zarar verilmesi beklendi. Ben 8 yıl boyunca Pentagon’da görev yaptım. Böyle durumlarda, savaş hasarının tam değerlendirmesini beklemek gerekir. Ordu Genelkurmay Başkanı bile hasar değerlendirmesinin erken olduğunu söyledi. Savunma İstihbarat Ajansı, İran’ın bazı bölünebilir materyallerini (yüksek zenginleştirilmiş uranyum) taşıyıp birkaç ay geride kalmış olabileceğini bildirdi, bu da erken bir bilgi.”
“Eğer İran’ın nükleer programına verilen maddi zararı soruyorsanız, büyük bir zarar olduğunu varsayıyorum ama ne kadar bilmiyorum. Hiç kimse bilmiyor. Bir diğer soru da, projeyi işleten personel, destek çalışanları, kamyonlar, iletişim sistemleri ve nükleer programı ayakta tutan diğer şeyler ne durumda? Onlarda da büyük zarar olmalı. Ayrıca İsrail’in hedef aldığı bazı nükleer bilim insanları var. Bu da demektir ki en bilgili kişiler değişti. Belki hala bilgisi olanlar var ama proje liderliği de değişti.”
Bilgi sızıntıları Amerikan siyasi sisteminde bir bölünmeyi yansıtıyor mu?
Bloomfield’e göre “Evet.” Trump’ın başkan seçilmesi ABD’de büyük iç siyasi kutuplaşmanın olduğu bir zamanda gerçekleşti. Trump bu duruma katkı sağladı. Medyaya ve rakiplerine karşı kullandığı sert dil ve partizan tavır ABD siyasi sisteminde alışılmadık bir durum yaratıyor. Fox News gibi Trump’a yakın medya kuruluşları ise başka bir kutup oluşturuyor.
Müzakerelerin geleceği nasıl?
Bloomfield’e göre Trump’ın 2016-2017’den beri İran ile anlaşma yapma fikri var. Obama’nın 2015 nükleer anlaşmasını sonlandırıp daha iyi bir anlaşma yapmak istiyor. Askeri bir çatışmaya isteği yok, destekçisi de istemiyor. Yine de İran ile bir anlaşma arayışı içinde. Sorun şu ki, eğer Trump’ın dediği gibi İran’ın nükleer programı tamamen yok edilmişse, İran’ın müzakere için elinde ne kalıyor? Aynı şekilde, Beyaz Saray İran’a “nükleer silah yapmayacağına dair söz ver” derse ne sunabilir?
Trump ve Netanyahu politikaları nerede kesişiyor?
İlk başlarda Trump İsrail’in güçlü destekçisi olarak Netanyahu’ya yakın durdu. Ancak zamanla aralarında görüş ayrılıkları oluştu. Trump barışçıl bir son istiyor, Netanyahu ise İran’a saldırı yapılmasını savunuyor. Trump destekçileri MAGA hareketi ise Ortadoğu’da yeni savaşlara girilmeyeceği sözü verilmişti.
Büyük savaş uluslararası destek bulmaz:
Rusya Devlet Başkanı Putin ve Çin’in Orta Doğu’da büyük bir savaşı istemediği, sadece ABD askerlerinin bölgede kalmasını tercih ettiği düşünülüyor. Netanyahu ise İran’a karşı daha geniş kapsamlı bir kampanya istiyor.
ABD içindeki yasal tartışmalar:
İsrail ve ABD’nin İran’a saldırıları uluslararası hukuka aykırı olarak görülürken, ABD’de Kongre’nin bilgilendirilmeden Trump’ın saldırı kararı alması da tartışmalı. Bloomfield’e göre, Vietnam Savaşı’ndan beri Başkanlar Kongre onayı olmadan savaş başlatabiliyor ancak en üst düzey Kongre üyelerinin önceden bilgilendirilmesi gerekiyor.
İran’daki durum:
İran, İsrail’e ve ABD’ye roket saldırılarıyla karşılık verdi. İran liderliği halkına güçlü olduklarını ve başarılı operasyonlar yaptıklarını anlatıyor ama Bloomfield bu görüntünün gerçeği yansıtmadığını düşünüyor.
İran’da 1979 devriminden sonra dini liderin en yüksek otorite olarak kabul edilmesi ve sonrasında yaşanan toplumsal ve siyasi katliamlar, muhalefetin bastırılması, büyük insan hakları ihlalleri yaşandı.
İran’ın nükleer silah arzusu gerçek mi?
Bloomfield’e göre İran’ın 37 yılda nükleer silah geliştirememesi, bunun gerçek bir hedef olmadığını gösteriyor. İran asıl olarak Batı’yı meşgul etmek ve bölgesel nüfuzunu artırmak istiyor.
İran’ın 7 Ekim 2023’teki Hamas saldırısıyla bağlantısı:
Bloomfield, İran’ın saldırıdan haberdar olduğunu, onay verdiğini ve koordinasyon sağladığını belirtiyor. Silahların İran yapımı olduğunu söylüyor.
Rejim değişikliği:
Bloomfield, İran rejiminin dış muhalefetle olan ilişkilerini ve özellikle “Mücahitler” hareketine karşı Tahran’ın takıntılı tutumunu anlatıyor. Mücahitler’in ABD ve AB’de terör örgütü listelerinden çıkarıldığını, geçmişte suçlanmalarının asılsız olduğunu savunuyor.