BDP’nin adının değişmesinin amacı nedir ve bu değişim BDP’nin Kuzey Kürdistan’daki çalışma ve aktivitelerine olumlu etki yaratabilir mi sorusuna cevaben PDKÎ Merkez Komite üyesi Mihemed Salih Qadirî; “Bana göre Türkiye’de siyasi partilerin adının değişmesi, Türkiye’deki Yüksek Mahkeme ve PKK’ye bağlı siyasi parti ve kurumların başlıca sorunlarından ayrı değil, belki BDP’nin siyasi stratejisinin netleşememesidir. Görüldüğü gibi barış sürecinin üçüncü aşaması olarak sayın Abdullah Öcalan tarafından BDP’nin feshedilmesi ve BDP’ye üye ve yöneticilerin yeni kurulan ve seküler ve sol Türklerin de içinde yer aldığı Halkların Demokrasi Partisi-HDP’ye geçmeleri kararını aldı” dedi.
Barış sürecinin ne şekilde ilerleyeceği sorusu ise Qadirî şöyle cevap verdi; “Bildiğimiz kadarı ile Kürt sorununun çözümü için Türk devleti ve PKK arasındaki görüşmelerin resmi olarak üçüncü bir kesimin gözlemci olarak bulunacağı barış süreci halen yasal çerçeveye oturtulmadı. Şu ana kadar PKK’nin hapisteki lideri ve Türk istihbaratı MİT tarafından gizli görüşmeler yapılıyor. Bunun anlamı, Türk devleti halen PKK’yi Kürt sorununda başlıca taraf ve resmi bir muhatap olarak görmek istemediğinden kaynaklanıyor. Ancak bu sorunlara karşılık ne PKK ne de Türk devleti savaşın tekrar başlamasını istemiyor. Her iki taraf da iyi biliyor ki kamuoyu bu savaştan usandı. Süreç her ne kadar yavaş ilerlese de her iki taraf da sürecin tıkanmasını istemiyor” dedi.
Öcalan’ın sürecin yavaş ilerlemesi halinde kendi yönetimlerini ilan edecekleri yönündeki açıklamalarını da değerlendiren PDKÎ Merkez Komite üyesi Qadirî; “Öcalan’ın demokratik özerklik tanımı, idari anlamda Kuzey Kürdistan’ın bir bölümünü kantonlar veya eyaletler temelinde yönetmeden söz ediyor. Ancak herkes biliyor ki, Kuzey Kürdistan’daki Kürt sorunu, siyasi ve ulusal bir sorundur. Kürt halkı geçtiğimiz yüzyılda Kemalist sisteme karşı mücadele yürütüyor. Bu durumda en iyi alternatif, ne olduğu belli olmayan demokratik özerklik değil, Kürtleri bir ulus ve Kürdistan’ı bir ülke olarak kabul etme biçiminde ulusal ve siyasal haklarda ısrar etmektir” diye konuştu.
PKK’nin ateşkes sürecine bağlı kaldığı bu dönem ile ilgili olarak da Mihemed Salih Qadirî şunları dile getirdi; “Açıktır ki hem barış süreci hem de savaş döneminde PKK’nin çok önemli ve hassas bir rolü vardır. Çünkü PKK çok iyi biliyor ki, Öcalan’ın hapiste olduğu dönemde savaşta ödediği bedelden daha fazla ulusal ve uluslar arası kazanımı barış süreci döneminde elde etti. Bu nedenle, Türk askerlerinin kendilerine yönelik saldırı gerçekleştirmesi dışında, sürecin tıkanmasını ve savaşın başlamasını istemiyorlar. Her ne kadar Türk devleti Kürt sorununun çözümü ile ilgili hiçbir ciddi karar almasa da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından bazı anayasal maddelerinin çözüm paketi çerçevesinde değiştirilerek, sürece yasal bir zemin oluşturulması da bekleniyor. Böylesi bir dönemde PKK her ne kadar devletten siyasi bir kazanım elde etmese de kendi çıkarlarını savaşın devam etmesinde görmüyor ve Türk tarafından siyasi netlik görmese bile kendi imkanları ile sürecin devam etmesi yönünde çaba göstereceklerdir.”Dengê Azad/Hewlêr