Kürdistan Bölgesi Başkanı Mesud Barzani'nin lideri olduğu Kürdistan Demokrat Partisi'nin (KDP) dış ilişkiler sorumlusu Hoşyar Siwaily, bağımsızlık referandumu sonrası BBC Türkçe'ye konuştu. Siwaily, yaşanan gerilim sonrası Türkiye'ye heyet göndermek istediklerini, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan büyük beklentileri olduğunu söyledi.
KDP'nin Erbil yakınlarındaki Dış İlişkiler Başkanlığı'nda BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Siwaily, Adalet ve Kalkınma Partisi'nden (AKP) den anlayış beklediklerini, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgiliyse büyük umut ve beklentileri olduğunu belirtti.
Siwaily, Kerkük'le ilgili olarak ise özel statü ve özerklik gibi çözümlerin tartışılabileceğini kaydetti.
Siwaily, referandum sonrası Ankara-Erbil ilişkilerinin önceki haline dönmesini umduklarını, kendilerine karşı durmanın hem Irak Kürtlerine hem de Türkiye'ye zarar vereceğini söyledi:
"Türkiye'yle hem ekonomik hem de siyasi açıdan ortak çıkarlarımız mevcut. İşbirliği tarihimiz bize, bu işbirliğinden çok şey elde ettiğimizi gösterdi. Kürtlerin iradesine karşı durmak bizi yaralayacaktır. Ancak aynı zamanda Türk ekonomisine zarar verecektir. Bunun, Türkiye'nin güvenliğiyle ilgili de olumsuz etkileri olacaktır".
Türkiye'den yaptırım, sınır kapatma gibi açıklamalar geldiğini hatırlattığımız KDP yetkilisi şöyle konuştu:
"Türkiye tabi ki yaptırım uygulamaya muktedirdir. Bu ekonomimize zarar verir, farklı açılardan halkımıza zarar verir. Ancak son yıllarda gördüğümüz Türk siyasetinin mantığı bize, Türkiye'nin bunu yapmayacağını gösteriyor. Türkiye bu tavrı almayacak, sınırları kapatmayacak. Sınırları kapatırsa iki tarafa da zarar verir. Öncelikle bize zarar verir ama Türkiye üzerinde de negatif etkisi olur".
Türkiye'de hem hükümet hem de muhalefetteki çeşitli siyasi partiler, Irak'ın kuzeyinde bağımsız bir Kürt devleti kurulmasının, Türkiye'de de benzer bir konuyu gündeme getireceği kaygısı bulunuyor.
Siwaily ise bunun yersiz bir kaygı olduğunu öne sürüyor:
"Her zaman söylediğimiz gibi Türkiye Kürdistanı'ndaki halkın iradesine saygı duyarız. Ancak referandum Kürdistan'ın sadece bu bölgesiyle ilgili. Her zaman söyledik ki, Kürdistan'ın diğer bölümlerindeki Kürt halkı sorunlarını saygın merkezi hükümetlerle barış içinde, müzakere ve diyaloğu araç olarak kullanarak çözmeli. Dolayısıyla bu yüzden bu referandumun Türkiye Kürdistanı'ndaki siyasi dinamikler üzerinde büyük bir etkisinin olacağını düşünmüyorum."
Siwaily, Türkiye'deki siyasi kamuoyunun önemli bir bölümü ise bağımsızlık süreci başladığı için bu kez durumun farklı olduğunu düşünüyor.
"Dönüp tarihe bakalım. Son 25 yıl içerisinde biz bölgede istikrar faktörü müydük yoksa istikrarsızlık faktörü mü? Türkiye'deki Kürt halkının hislerini pozitif yönde mi etkiledik, negatif yönde mi? Biz her zaman Kürtlerin ve hükümetin oturup sorunlarını çözmesi için aracılık yapmaya çalıştık.
"1992'den bu yana belli bir noktaya kadar bir bağımsız devletimiz var. Ama Kürdistan'ın diğer bölümleri üzerinde negatif bir etkimiz olmadı. Bu, aynı kalacak.
"Türk halkının, bağımsız bir devlet kurduğumuzda bunun Türkiye'de negatif ve yıkıcı bir etkisinin olacağı yönünde kaygılanmak için hiçbir nedeni olmamalı. Bunun böyle olmadığını 25 yıl oyunca kanıtladık."
Peki bütün bu gerilime rağmen Erbil ve Ankara arasında krizle ilgili gizli görüşmeler yürütülüyor mu?
Siwaily, Ankara'ya heyet göndermek istediklerini söylüyor: "Temasların olacağından hem de bunların sahnenin arkasında da olmayacağından eminim. İki taraf arasında diyalog ve müzakerelerin açılmasını ve Türkiye'nin bizim tarafımızdan gönderilecek heyetleri kabul edeceğini umuyoruz. Bu heyetler bizim bakış açımızı, Kürdistan halkının 25 Eylül'de görüşünü ifade etmek için kullandığı yolu açıklayacaktır.
"Bu gerilimi daha önce yaşamıştık. 1991'den 2008'e kadar bizim Türkiye ile ilişkilerimiz çok iyi değildi ancak bu tarihten sonra ilişkiler geliştirildi. Diyalog, Türkiye ile Kürdistan Bölgesel Yönetimi arasındaki yanlış anlamaları çözmenin temeli olacaktır."
'Bağdat'la müzakereler Nisan'dan önce başlamaz'
Siwaily'le referandumdan sonra Irak'la yaşanacak olası müzakere sürecini de konuştuk.
Bağdat müzakerelerini reddederken Erbil ise bunda ısrar ediyor. Peki bu düğümün çözülmesi mümkün mü?
Siwaily, görüşmelerin Nisan'dan sonra başlayacağına inandığını söylüyor ve nedenini şöyle açıklıyor:
"Şüphesiz Irak Başbakanı bugün referenduma karşı çok sert bir konumda, sert bir yaklaşım sergiliyor. Özellikle de seçimlere yaklaştığımız için, ki büyük ihtimalle Nisan'da yapılacak, Irak'taki iç siyasetin önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Tüm taraflar rekabet içinde. Nisan'daki seçimlerden önce Irak'tan, müzakereleri başlatmak için ciddi bir adım beklemiyoruz.
"Büyük ihtimalle, Erbil'le müzakereleri başlatmanın gelecek seçimlerdeki şanslarını etkileyeceğini düşünüyorlar. Ancak müzakereleri başlatmaktan başka çare yok. Biz şiddeti seçmedik, şiddete karşıyız, diğer tarafın da aramızdaki gerilim ve zorlukları çözmek için şiddeti kullanmayacağını umut ediyoruz"
Referandumdan önce, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nde Kasım'da seçimlerin yapılacağı açıklanmıştı. Bu seçimler düzenlenecek mi?
"Biz KDP olarak seçimlerden yanayız. Ancak şu an aktif bir parlamentomuz var ve seçimlerle ilgili herhangi bir karar bu parlamento tarafından alınmalı" yanıtını veriyor Siwaily.
"Yine referandumdan önce Başkan Barzani, bir daha başkanlığa aday olmayacağını açıklamıştı. Bu gerçekleşecek mi?" sorumuza yanıtı ise şöyle oluyor:
"Barzani bir şey söylediğinde o gerçekleşir. Bir sonraki başkanlık seçimlerinde başkan olmayacağını netleştirdi."
Siwaily ile son olarak Bağdat ve Erbil arasındaki tartışmalı bölgelerden Kerkük'ün durumunu konuşuyoruz.
Referandum, kentteki Kürtlerde büyük oranda destek görürken, Türkmen ve Araplarınsa gelecekleriyle ilgili ciddi olarak kaygılanmasına neden oldu.
Kentte böylesi bir durum varken barış ve istikrar nasıl sağlanabilir?
Siwaily, kentteki tüm etnik ve dini toplumların yıllardır barış içinde yaşadığını, referandum günü hiçbir olayın çıkmamasının da bunun sürdüğünü gösterdiğini, Kürdistan'ın geleceğine farklı milletlerden insanlara net garantiler sunulacağını söylüyor. Bütün bu toplumların kaygılarının yeni anayasayaya yansıtılacağı sözünü veriyor:
"Size temin ederim ki yeni devlet, Kürt ve Kürt olmayan herkesin haklarının gözetileceği, demokratik bir hukuk devleti olacaktır. Biz geçmişte bunu kanıtladık. Kürdistan; Arap, Türkmen, Yezidi ve Hristiyanlar için güvenli bir liman oldu. 1,8 milyondan fazla insan buraya göç etti".
Kürt yetkililerin daha önce bu tür açıklamalar yaptığını, bunların kaygıları dindirmediğini somut olarak ne tür adımların atılmasını planladığını sorduğumuzda şu cevabı veriyor Siwaily:
"İlk pratik adımı, Kerkük'ün tüm etnik ve dini bileşenleriyle bir araya gelip oturarak attık. Bütün bu kaygılar çözülecek. Olay şu ki, bu bahsettiğim toplantı biraz geç yapıldı, referandumdan iki, üç gün önce yapıldı. Daha önce yapılsaydı Türkmenleri, Arapları ve Asurileri referandumda oy vermeleri için çok daha fazla cesaretlendirebilirdik.
"Bu kaygılar sadece Türkmen ya da Araplara ait değil. Örneğin Süleymaniye ve Halepçe'de seçime katılım oranı çok düşüktü. Dolayısıyla siyasi olarak da kaygılar var. Tüm siyasi partiler anlaşma sağlamış değil. Ancak sonuç itibariyle halkın çoğunluğu oy kullandı ve çoğunluk bağımsızlık için oy verdi. Muhtemelen kaygılar var ama bunlar sadece etnik ve dini ayrımlara dayalı değil".
Peki KDP, Kerkük'e özel statü seçeneğinin tartışılmasını önümüzdeki dönem de destekleyecek mi?
Siwaily, "Evet, her şey mümkün" diyor ve ekliyor:
"Biz, Kerkük'ün de içinde bu alanları halka irademizi dayatmak için kurtarmadık. Bizim irademizin konumundan bağımsız olarak onların kendi özgür iradelerini ifade etmesini istiyoruz".
Siwaily, özerklik olasılığıyla ilgiliyse şunu söylüyor:
"Bu da gayet mümkün. Biz nasıl geleceğimiz hakkında karar verdiysek kendi gelecekleriyle ilgili kara vermek de onlara ait. Prensipte onların haklarına karşı değiliz. Onların haklarını korumak için herşeyi yapacağız. Onların haklarının, Federal Irak çerçevesine kıyasla Kürdistan devleti içerisinde daha fazla korunacağını düşünüyorum".