Ankara ile Bağdat arasındaki Musul-Başika gerilimi, Irak’ı dış politika gündeminin yine baş sırasına oturttu. Kürdistan Bölge Başkanı Mesud Barzani ve Başbakanı Neçirvan Barzani arka arkaya Türkiye’ye geldi. Barzani’nin Erbil’e dönüşünde bağımsızlık referandumu için hazırlık talimatı verdi.
Kürdistan Bölge Hükümeti’nin Washington Temsilcisi Beyan Sami Abdulrahman tüm bu gelişmeleri Hürriyet\'e değerlendirdi.. Kuzey Kürdistan’daki olaylar için, “HDP’nin bu denklemde meşruiyetini kullanmayı başarmasını umut ediyoruz” görüşünde.
Referandumda ‘evet’ ertesi gün bağımsızlık anlamına gelmez
- Bağdat’taki merkezi hükümetle özellikle yerel kaynakların kullanımı ve paylaşımı noktasındaki derin kavganız sürüyor. Mesud Barzani’nin yakın zamanda bölgenizin bağımsızlığının referanduma götürülmesi için hazırlık talimatı verdiği haberleri geliyor. 2016 Güney Kürdistan’ın bağımsızlık yılı mı olacak?
Halkımızın ne istediğini göz önüne almak zorundayız. Kürdistan halkı kendi kaderini tayin etmek istiyor ve dünyadaki tüm halklar gibi buna hakkı var. Kimse bize Irak’ın bir parçası olmayı isteyip istemediğimizi sormadı 100 sene önce. Irak’ın en başından beri çok türbülanslı ve şiddet dolu bir tarihi oldu. Böyle bir ülkede kendi kaderimizi belirleme seçeneğini değerlendirmek elbette hakkımız. Ancak bir referandum yapılsa ve ‘evet’ çıksa bile bu hemen ertesi gün bağımsızlık ilan edeceğimiz anlamına gelmiyor. Bunu doğru zamanda, diyalog yoluyla yapmak isteriz. Nihai hedefimiz elbette bu ve bu istikamette yola çıktık. Hedefimize ulaşacağız. Ama bunun tam olarak ne zaman olacağını söyleyemem.
- ABD içinde de siyasi çevrelerde Kürtlerin bağımsızlığına dair bir tartışma var. Obama yönetimi şu an için Irak’ın bütünlüğünün devamından yana tavır koysa da Kürdistan’ın bağımsızlığına destek veren odakların da olduğunu biliyoruz. Bu konu Ankara-Erbil arasındaki görüşmelerde bir gündem maddesi mi? Mesela Mesud Barzani’nin iki hafta önce Ankara’ya yaptığı kapsamlı ziyarette tartışılmış mıdır?
O ziyarette yer almadım. Gördüğüm kadarıyla bu konu tartışılmamış. Ancak bizlerin kendi kaderimizi tayin hakkı yönündeki arzumuz sanıyorum Türkiye için sürpriz bir konu değil. Kamuoyu önündeki tartışmalarda bu konuda hiçbir zaman çekingen davranmadık. Başika’ya sevkiyatla ilgimiz yok
- Ankara ile Bağdat arasında krize neden olan Türkiye’nin Musul’a yakın Başika’daki askeri kampa asker sevkiyatı konusuna Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin bakışı nedir? Ortadoğu’daki bazı ülkelerin medyasında bu hamlenin Türk hükümetinin Osmanlı’dan kalma heveslerini gün ışığına çıkardığına dair yorumlar çıktı. Kürtlerin benzer kaygıları var mı yok mu?
Bahsettiğiniz bölgede Türk askerlerinin uzun zamandır bulunduğu ve bunun Bağdat’ın bilgisi ve onayı dahilinde olduğu anlayışı içindeyiz. Bağdat’ı rahatsız eden, oradaki birliğin genişletilmesi ve asker sayısının arttırılmış olması. Bizim bir dahlimiz yok. Bu konuya özel bir tavır almış da değiliz. Genel anlamda tavrımız ise şu; bizim şu anda temel önceliğimiz DAEŞ ile mücadele. DAEŞ biliyorsunuz Musul’da ve Musul nüfusunun üçte biri tarihsel olarak Kürt’tür. O nedenle de Musul bizim için çok önemli bir şehir. DAEŞ orada olduğu sürece de diğer her şey ikincil durumda. O nedenle de bizim tercihimiz Ankara ile Bağdat’ın iyi komşuluk içinde olması ve öncelikli konuya odaklanması. Öncelikli konu da DAEŞ’tir. Türk askerlerinin neden Başika’da olduğuna ve onları kimin davet ettiğine dair inanılmaz komplo teorileri duydum. Ancak gerçeğin çoğu zaman medyada gördüğünüzden çok daha basit bir izahı var. Her şeyden öte bu zaten Ankara ile Bağdat arasında bir mesele.
- Bu söyledikleriniz şu anlama mı geliyor; işler uç noktaya giderse ve Türkiye mesela Musul’da IŞİD ile çatışırsa Kürdistan Hükümeti buna karşı çıkmaz.
Musul’un DAEŞ’ten özgürleştirilmesi için Peşmerge, Irak ordusu ve Sünni güçler ABD’nin başını çektiği uluslararası koalisyonla birlikte çalışmalı. Bütün bu aktörlerin koordine olması ve bir eylem planı üzerinde anlaşması şart. Eğer ABD, Bağdat ve bizler üzerinde mutabıksak, kim DAEŞ ile savaşmak istiyorsa savaşır. Ama buna karar verecek 4 aktör var; ABD, Bağdat, Erbil ve Sünniler. Bugün bu denklemde eksik olan Sünni güçler. Sünni güçler Musul’da DAEŞ ile savaşmaya hazır olduklarında işler gerçekten değişmeye başlayacaktır.
- Kürdistan Hükümeti’nin Ankara’nın Irak’ta daha ileri emelleri olduğuna dair kaygıları var mı?
Bizim herkesin Irak’taki emelleriyle ilgili kaygılarımız var! Biliyorsunuz Irak zayıf bir ülke ve maalesef yakın komşular dışındaki pek çok ülke de Irak’ın geleceğine dair söz sahibi olmak istiyor. Daha önce vurguladığım gibi insanların kendi kaderlerini tayin hakkı var. Ayrıca bizim anlayışımıza göre Türkiye’nin Başika’daki varlığı başından beri Bağdat’ın bilgisi dahilindeydi. Bu sır değildi ve Bağdat da daha önce bu mesele yapmış değildi. Bu son dönemde bir mesele haline dönüştü.
- Ankara’da hükümet, seçilip Kürtlerin temsilcisi olarak Meclis’e gelen HDP’yi dahi diyalog için muhatap almama noktasında sert bir tavır içinde. Taraflar bu kadar keskinleşmişken yeniden barış sürecine dönülmesi ihtimalini gerçekçi buluyor musunuz?
HDP’nin yüzde 10 barajını aşıp parlamentoya temsilcilerini sokmuş olması son derece önemli. Kürtlerin temsilcileri demokratik yöntemlerle parlamentoya girdi. Bu devrimsel bir gelişmedir ve olumlu görülmeli. Ancak ne yazık ki bu gelişmenin üzerine bugün parlamento dışında yaşanan olayların gölgesi düştü. Bu durum çok üzücü. Şiddet uzun vadede kimsenin işine yaramayacak. Şiddetin iki taraf için de kendi kendini baltalamaktan başka bir anlamı yok. Biz HDP’nin bu denklemde meşruiyetini kullanmayı başarmasını umut ettik ve etmeye de devam ediyoruz. Demokratik olarak seçildiler. Umarım halktan aldıkları yetkiyi Türk parlamentosundaki bir siyasi süreçte Kürtlerin sesini temsil etmek üzere kullanmayı başarırlar. - ABD başta olmak üzere Batı ülkelerinin yıllardır ‘Büyük Kürdistan’ kurdurmaya çalıştığına dair komplo teorileri Türkiye’de hep çok satar. Kürt hükümetinin ABD’deki temsilcisi olarak Amerika’nın bugün Kürtlere dair politikasını nasıl tanımlarsınız?
2003’teki ABD müdahalesi öncesinde bu komplo teorileri havada uçuşuyordu. Ama 10 yıldan fazla geçti ve biz Kürtler hâlâ Irak’ın parçasıyız. Büyük Kürdistan’ı geçin bağımsız bir Irak Kürdistan’ı bile yok. Irak Kürt hükümetinin ABD’deki temsilcisi olarak şunu açıklıkla söyleyebilirim; Beyaz Saray ya da Dışişleri ile konuştuğumda herkes ‘tek Irak’ politikasından yana. Amerikan yönetimi bugün Irak’ın toprak bütünlüğünün korunmasını istiyor. Ancak değişen şu; Irak’ın birlik içinde tutulması için merkezden yönetiminin söz konusu olamayacağı ve işleyen bir federalizmin şart olduğu minimumunda herkes hemfikir. Burada (Washington’da) ‘Evet biz bağımsız bir Kürdistan için hazırız’ diyen kimse görmedim. Herkes ‘tek Irak’ diyor. Ama öte yandan Şiiler Sünni idaresini kabul etmiyor, Sünniler Şii idaresini kabul etmiyor. Biz Kürtler kimse tarafından zaptedilmek istemiyoruz. O nedenle de bence Amerikalılar Irak’ın kendi haline bırakılması gerektiğini fark ettiler.
- Suriyeli Kürtler ‘IŞİD’e karşı savaşta en etkin grup’ olarak ABD tarafından açıkça kollanıyor. Kürdistan Hükümeti bu gruplara bakışta Washington’la mutabakat içinde mi?
Bizim perspektifimizin de ABD yönetiminkinden pek farklı olduğunu düşünmüyorum. YPG, Suriye’de DAEŞ’e karşı çok başarılı oldu. Dolayısıyla da Amerikalılar onları Suriye’de işbirliği yapılacak en etkin savaşçılar olarak görüyor, aynen Irak’ta peşmergeleri gördükleri gibi. Biz de bu görüşü destekliyoruz. Öte yandan size şunu hatırlatmak isterim. Kim Türkiye’nin, peşmergenin Türk topraklarını kullanarak Kobani’ye geçmesine izin vereceğine inanırdı? Ama sonuçta bu oldu. O olay DAEŞ’le savaşta herkesin bazen önceden tasavvur edilemeyen şeyleri yapmak durumunda kalabileceğini gösteren çarpıcı bir örnek. Biz YPG’ye Kobani’de DAEŞ’e karşı direnmesi için yardımcı olmak istiyoruz. Ancak biz PYD ve YPG’nin kendi bölgelerinde daha kapsayıcı bir tutum içinde olmaları gerektiğini savunuyoruz. Suriye’de siyasi sürece katılmak isteyen başka Kürt gruplar da var. PYD her zaman çok kapsayıcı değil.
- Kürt siyasal hareketi içinde HDP’yi nereye, PYD’yi nereye koyuyorsunuz? Suriyeli Kürtler ve Türkiyeli Kürtler kendi kaderini tayin meselesinin neresinde?
HDP ile PYD’yi kıyaslamak istemem çünkü HDP demokratik olarak seçildi. Suriye’de ise bugüne kadar hangi demokratik seçimden bahsedeceğiz? Dolayısıyla kıyas yapmak istemem ama meseleye daha geniş açıdan bakarsanız İran’da da yaklaşık 12 milyon Kürt var. Kimse Kürtlere 100 sene önce ‘Bu 4 ayrı ülkeye bölünmüş şekilde yaşamak ister misiniz’ diye sormadı. Karar Batılı ülkeler tarafından verildi. Dolayısıyla da Kürt halkı farklı ülkelerde farklı şekilde evrim geçirdi. Irak’taki Kürtlerin daima çok çalkantılı bir tarihi oldu. Diktatörlükler, savaşlar, katliamlar yaşadık. Türkiye, İran ve Suriye’de olaylar başka türlü gelişti. Biz bugün Irak’ın bir parçasıyız. Irak anayasası bizi bölge olarak tanıyor, hükümetimizi ve kurumlarımızı tanıyor. Türkiye, Suriye ve Irak’taki Kürtlerin böyle bir durumu yok. Belki o ülkelerde Kürtlerin konumu başka istikamette ilerleyecek. Ben her yerde aynı modelin empoze edilebileceğini düşünmüyorum. Ankara, Şam ve Tahran aynı değil. Her ülkenin kendi siyaseti belirleyecek Kürtlerin durumunu. Ve bana kalırsa her bir ülkede farklı cereyan edecek.
- Başkan Barzani’nin 2016’da Türkiye’deki çözüm sürecine geri dönülmesi için yeni bir girişimde bulunması söz konusu mu?
Siyasette herhangi bir konuda takvim vermek çok risklidir, özellikle Ortadoğu gibi belirsizliğin hâkim olduğu bir yerde. Ancak biz Türkiye’deki barış sürecini, uzun vadeli bir çözüm için atılacak adımları büyük ödül olarak görüyoruz. Bu biz de dahil herkes için işleri iyileştirecek. Herkes büyük ödül için, barış sürecinin yeniden onurlandırılması için elinden geleni yapmalı. Kürdistan liderliği geçmişte önemli rol oynadı, bugün de yine önemli rol oynamak ister çünkü bugünkü durumun böyle devamına izin verilemez. Barış süreci ellerimizden kayıp gitmesine izin verilemeyecek kadar değerli.