Güneybatı Kürdistan: 19 Temmuz Devrimi direniyor…

Güneybatı Kürdistan Devrimi’nin ilk meşalesi 19 Temmuz 2012’de Kobanê’de yakıldı.

19.07.2014, Cts - 09:19

Güneybatı Kürdistan: 19 Temmuz Devrimi direniyor…
Haberi Paylaş
Güneybatı Kürdistan Devrimi’nin ilk meşalesi 19 Temmuz 2012’de Kobanê’de yakıldı.

Tunus’ta başlayan Arap Baharı, Mısır ve Libya’da iktidarları yıktıktan sonra Suriye’ye sıçradı. Mart 2011’de Suriye’de başlayan sivil gösterileri, Kürtler başlangıçta izlemekle yetindiler. Bir tarafta baskısı altında inledikleri rejim, diğer tarafta Kürtleri Suriye’nin etkin bir siyasal aktörü olarak kabul etmeyen Sünni ağırlıklı Arap blok, Kürtlerin Üçüncü Yol adını verdikleri siyaseti izlemelerini beraberinde getirdi.

Mart 2011’den kısa bir müddet sonra gösteriler Güneybatı Kürdistan’a da yansıdı.

Üçüncü Yol siyasetini izleyen Güneybatı Kürdistan’ın siyasi aktörlerinin önde gelen örgütü PYD’nin içinde yer aldığı Batı Kürdistan Halk Meclisi (MGRK) bir taraftan, Suriye Kürtleri Demokrat Partisi (PDK-S/El Parti) ile Suriye Kürtleri İlerici Demokrat Partisi’nin de (PPDKS) içinde yer aldığı Suriye Kürdistanı Ulusal Cephesi (ENKS) diğer taraftan, Suriye muhalefetine kendilerini kabul ettirme çabalarına girdiler.

Rejimin kimliksiz bıraktığı, sorgusuz sualsiz cezaevlerinde işkenceye tabi tuttuğu Kürtler, Türkiye’nin 2011’in haziran ayında Antalya’da örgütlediği Suriye muhalefetinin bir bileşeni olamadılar. Çok açıktır ki Türkiye örgütlediği muhalefete, Kürtlerin önüne set çekmelerini de öneriyordu. Kürtler, 2011’in Kasım ayında Mısır’ın başkenti Kahire’de düzenlenen Suriye muhaliflerinin toplantısından da dışlandılar.

Çoğunluğunu Müslüman Kardeşler’in oluşturduğu Arap muhalifler, Suriye’nin bir Arap Cumhuriyeti olduğunun altını ısrarla çizdiler, Kürtlerden kendilerine sadece destekçi olmalarını istediler. Arap muhalifler, Esad giderse Kürtler de kurtulur yaklaşımını, biraz da Türkiye, Suudi Arabistan ve Katar’ın etkisiyle terk etmediler.

VE İLK ATEŞ KOBANÊ’DE YAKILDI

Güneybatı Kürdistanlı Kürtler 2012’nin Mart ayından itibaren Üçüncü Yol politikasını açıktan savundular. Bir taraftan Güneybatı Kürdistan sokaklarında, rejim karşıtı gösteriler giderek güçlenirken, diğer taraftan Kürtler adım adım kendi özyönetimlerinin alt yapısını da örgütlediler.

2012’nin Temmuz ayına gelindiğinde ise ilk ateş Kobanê’de yakıldı.

Kobanê halkı öncelikle devletin kendilerini kimliksizleştirerek el koyduğu topraklarını geri aldı.

Yerel halk meclisleri oluşturularak, halk yönetiminin tohumları ekildi.

Sağlıktan eğitime, belediye hizmetlerinden güvenliğe birçok adım atıldı.

Kobanê’de yakılan ateş, Derik’te, Efrin’de, Qamışlo’da da gürleşti.

Kürtler hem kendilerini yönetiyor, hem kendi bölgelerinin güvenliğini sağlıyor, hem de bölgenin rejim ile muhaliflerin çatışma alanı olmaması için etkin bir politika izliyorlardı.

Bu arada Kürtlerin önde gelen iki cephesi, ENKS ile MGRK arasında birlik görüşmeleri de başlamıştı.

Güneybatı Kürdistanlı siyasi güçler Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani’nin girişimiyle Erbil’de toplandılar.

Erbil Anlaşmasını 2012’nin Temmuz’unda imzalayan Güneybatı Kürdistanlı Kürtler, yönetiminde MGRK’den 5, ENKS’den 5 üyenin yer aldığı Kürt Yüksek Konseyi’ni oluşturdular. Kürt Yüksek Konseyi’nin oluşturulması ile Güneybatı Kürdistan’ın askeri örgütü Halk Savunma Birlikleri YPG’nin resmen kurulması, aynı tarihlere denk gelir. 2012’nin 19 Temmuz’una gelindiğinde Güneybatı Kürdistan’ın üst siyasal yönetimini Kürt Yüksek Konseyi, askeri gücünü ise YPG tamamlıyordu.

KÜRTLER ARASI GERİLİM

Kürt Yüksek Konseyi’ni oluşturan taraflardan biri olan ENKS, yönetimdeki ortaklığını yaşamın her alanında kaba eşitliğe taşıma yönelimine girince ilişkiler gerildi. Giderek Güneybatı Kürdistan’ın iki partisi, ENKS’nin önde gelen partilerinden Suriye Kürtleri Demokrat Partisi ile MGRK’nin etkin partilerinden PYD arasında gerginlikler yaşanmaya başlandı.

Gerginlik, Mesud Barzani liderliğindeki Irak Kürdistan Demokrat Partisi’nin taraf olmasıyla birlikte Güneybatı Kürdistan ile Federal Kürdistan arasında yeni sorunlara da yol açtı. Güneybatı Kürdistan ile Federal Kürdistan arasındaki önemli geçiş noktalarından biri olan Sêmalka Sınır Kapısı Kürdistan Demokrat Partisi’nin girişimiyle insani geçişler dışındaki tüm geçişlere kapatıldı.

GÜNEYBATI KÜRDİSTAN’YA SALDIRI VE YPG DİRENİŞİ

Bu gelişmeyle eş zamanlı Türkiye üzerinden de Güneybatı Kürdistan’ya dönük ambargo girişimleri başladı.

2012 Temmuz’unda Kobanê’de yakılan ve giderek büyüyen özgürlük meşalesi, söndürülmek isteniyordu.

Halk, açlıkla terbiye edilerek göçe zorlanıyordu.

İnsansız bir Güneybatı Kürdistan’da saldırgan el Kaide yanlısı örgütlerin denetiminde yeni bir savaş cephesi oluşturulmak için yoğun çabalar harcanıyordu.

Bölge devletlerinin, özellikle de Kürt karşıtlığı kartı üzerinden Suriye’deki gelişmeleri yönetmek isteyen Türkiye’nin desteğiyle geliştiği bugün daha aşikar olan Güneybatı Kürdistan’a dönük askeri saldırılar da gecikmedi. Mart 2013’te el Kaide yanlısı Nusra Cephesi, Urfa’nın Ceylanpınar ilçesi üzerinden geçtiği Serêkaniyê’de bölgeyi YPG’den temizlemek istedi. YPG’nin direnişi buna izin vermedi.

Bir ay içinde Nusra Cephesi geri çekilmek ve YPG ile ateşkes imzalamak zorunda kaldı. YPG’nin Nusra karşısındaki direnişi, Güneybatı Kürdistan Devrimi’nin sembolü olan kadınların da ayrı bir birlikle bölgenin güvenliği ve savunmasına katılmasını sağladı. YPG’nin yanı sıra Kadın Savunma Birlikleri YPJ de kuruldu.

SERÊKANİYÊ SAVUNMASI

Mart 2013 saldırısını hazmedemeyen Nusra Cephesi Temmuz 2013’te Serêkaniyê’ye bir kez daha saldırdı.

Saldırı noktası yine Türkiye üzerindendi. Bu kez el Nusra’nın hedefinde yalnızca kendi güvenliklerini sağlamak için kurulan Halk Savunma Birlikleri YPG değil, aynı zamanda henüz yeni kurulan Kadın Savunma Birlikleri YPJ de vardı. Ceylanpınar’ın hemen karşısında yer alan Serêkaniyê’yi Güneybatı Kürdistanlılar devasa bir direniş ile savundular.

Karşılarında bölge devletlerinin desteğini alan, sınırları yolgeçen hanı gibi kullanan, ağır silahlarla donanmış el Nusra gibi bir yapılanma olmasına rağmen, Kürtler Serêkaniyê’yi korudular.

Kısa bir müddet sonra Serêkaniyê’ye bölgenin siyasi iradesini temsil eden Kürt Yüksek Konseyinin bayrağı asıldı.

BÖLGENİN BAŞ BELASI IŞİD’İN ORTAYA ÇIKIŞI

Bugün Güneybatı Kürdistan’nın ve tüm bölgenin başına bela olan Irak Şam İslam Devleti-IŞİD’in ortaya çıkışı da bu döneme rastlar. El Nusra ile faaliyetleri ağırlıkla Irak’ta olan IŞİD, tek örgüte dönüşmek için görüşmelere başladılar.

Görüşmeler istenildiği gibi olmasa da, Irak Şam İslam Devleti, el Nusra’nın da kendilerine katıldığını iddia ederek kuruluşunu ilan etti. Suriye’nin en güçlü muhalif örgütlerinden Müslüman Kardeşlerin giderek gücünü yitirdiği bu dönemde, böylece Güneybatı Kürdistan ve Suriye’de yeni bir İslami örgüt gerçeği öne çıktı: IŞİD…

IŞİD de, el Nusra’nın aldığı destekleri aldı. Türkiye üzerinden giden militanlar Suriye savaşına rahatlıkla dahil olabildiler. Irak’ta Felluce ve Anbar’da etkinlik kuran IŞİD, Güneybatı Kürdistan’da da öncelikle Deyrezor üzerinden Rakka’ya yöneldi. Bu arada Güneybatı Kürdistan’da hem Serêkaniyê’ye, hem de Kobanê’ye saldırdı.

Suriye’nin orta bölgelerindeki tüm Sünni yerleşim yerlerinin neredeyse tamamını ele geçiren IŞİD, Güneybatı Kürdistan direnişi karşısında etkisiz kaldı. Güneybatı Kürdistanlılar, yalnız kendilerini değil, IŞİD’in saldırdığı Arap köylerini de koruma altına aldı.

IŞİD’in saldırılarının yoğunlaştığı dönem, Güneybatı Kürdistan’nın özerklik ilanı için yoğunlaştığı döneme denk geldi.

GÜNEYBATI KÜRDİSTAN; HALKLARIN NEFES ALABİLDİĞİ BİR VAHA

2014’ün ilk ayında önce Güneybatı Kürdistan Anayasası olarak adlandırabileceğimiz Toplumsal Sözleşme kabul edildi. Toplumsal sözleşmenin kabulünü kantonların ilan edilmesi takip etti.

Sırasıyla 21 Ocak’ta Cızire, 27 Ocak’ta Kobanê, 29 Ocak’ta ise Efrin kantonu ilan edildi...

1960’lı yılların ortasında uygulanan Arap Kemeri politikası ile Araplaştırılan Güneybatı Kürdistan coğrafyası, özerkliğin bu topraklarda kanton modeli ile yaşama geçmesinin de nedenidir. Savaşın en acımasız yaşandığı Suriye’de kantonların ilanıyla birlikte Güneybatı Kürdistan yalnız Kürtlerin değil Arapların, Süryanilerin, Ermenilerin ve diğer halklar ile inançların nefes alabildiği bir vahaya dönüşmüştü.

YENİDEN IŞİD VE KOBANÊ DİRENİŞİ

Bu vahanın en büyük saldırganı IŞİD iken ona destek verenler, önünü açanlar da azımsanmayacak kadar çoktu.

Türkiye topraklarını kullanan, Suudi Arabistan ve Katar’dan maddi yardım ve silah desteği alan IŞİD, Irak’ta da Başbakan Nuri Maliki’nin Sünni karşıtı politikalarını kendi lehine değerlendirerek Felluce ve Anbar’da başlattığı askeri hareketliliği yaygınlaştırdı. 10 Haziran 2014 hem Irak, hem de Güneybatı Kürdistan açısından yeni bir başlangıcın tarihi oldu. IŞİD, Ninova eyaletinin başkenti 3 buçuk milyonluk Musul kentini, en küçük bir direnişle karşılaşmadan ele geçirdi. Irak ordusunun terk ettiği askeri karargahlardan ele geçirdiği silahlarla IŞİD Irak’ın Selahattin ve Diyala eyaletlerine yöneldi. Bir taraftan da Bağdat’ı zorlamaya başladı.

IŞİD’in hedefinde Güneybatı Kürdistan da vardı.

Kürtlerin Güneybatı Kürdistan’daki direnişini bir türlü aşamayan IŞİD, Irak’tan ele geçirdiği ağır silahlarla Güneybatı Kürdistan’nın en zayıf halkası olarak gördüğü Kobanê’ye saldırdı. Cızir kantonu ile Kobanê kantonu arasındaki Til Ebyad’ı, yani Kobanê’nin doğu cephesini daha önce denetimine alan IŞİD, Efrin kantonu ile Kobanê arasındaki batı cephesi olan Cerablus’u da ele geçirmişti.

IŞİD, Kobanê’nin güney cephesi olan Suriye’nin petrol bölgesi Rakka’yı da aldı. Ele geçirdiği bölgelerde kendisine biat eden yeni güçlerle birlikte ilerleyen IŞİD’in hedefine Güneybatı Kürdistan Kürtleri yeniden girdi. IŞİD, 2 Haziran 2014’te Kobanê’nin batı cephesindeki Cerablus üzerinden Zor Mıxar köyüne saldırdı. Giderek cepheyi genişleten IŞİD, şimdilerde Kobanê’nin 3 cephesinden ağır silahlarla Kobanê’ye saldırılarını sürdürüyor. Binlerce havan mermisi ile köyleri bombardıman altına alan IŞİD’e karşı YPG ve YPJ güçleri de devasa bir direnişle cevap veriyor.

YPG sözcüleri IŞİD’in sivil halka dönük katliamlar yaptığını söylüyor. IŞİD’in, YPG’lilere yönelik saldırısında kimyasal silahlar kullandığına dair iddialar da var. Kobanê Sağlık Bakanlığı uzman doktorları tarafından yapılan incelemede 3 YPG’linin cenazesinde kimyasal madde emarelerine rastlandığını açıkladı. YPG komutanlarından Rêdur Xelil, uluslararası güçlere IŞİD’in kimyasal saldırılarını incelemesi çağrısında bulundu. Ağır saldırıların yaşandığı bu dönemde bölgenin etkin askeri gücü YPG’nin yanı sıra Güneybatı Kürdistan’nın en güçlü partisi PYD’nin çağrıları gündeme damgasını vurdu.

Çağrı tüm Kürt halkınaydı: “Kobanê düşerse, Güneybatı Kürdistan düşer, Kerkük düşer...”

Kobanê’nin çığlığına PKK lideri Abdullah Öcalan’ın çağrısı da eklendi. PKK lideri İmralı Cezaevi’nden yaptığı açıklamada, Kobanê’nin seferberlik çağrısına yanıt verilmesini istedi. Türkiye’den binlerce insan Kobanê sınırında, Suruç’ta Güneybatı Kürdistanlıların direnişine destek için nöbet çadırları kurdu. Yüzlerce genç, Kobanê direnişine destek vermek için Güneybatı Kürdistan’a geçti.

Güneybatı Kürdistan Devrimi’nin ateşi 19 Temmuz’da Kobanê’de yakıldı. Kobanê, şimdi bu devrimin bekçiliğini IŞİD saldırganlığına karşı direnerek devam ettiriyor.

Nerina Azad
Bu haber toplam: 17516 kişi tarafından görüldü.
Son Güncellenme:00:03:26
Bu gönderiye hiç yorum yapılmamış! İlk yorum yapan kişi olmak ister misin?
Nerina Azad
x